Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Tiran dersi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Kızıldeniz’in kuzey ucunda Akabe Körfezi’nin denize açıldığı noktada yer olan Tiran Adası’na seayaht edip orada birkaç gün geçirdim. Tiran, bir adadan çok daha fazlasıdır. O bölge tarihinin canlı bir şahididir. Yaklaşık bir asırdır, Arapların ve bölgesel ülkelerin kendilerine felaket getiren yanlışlarına şahit olmuştur. Arapların hayalleri, Tiran kayaları üzerinde yıkıldı. Tiran’ın öyküsünü anlatmadan önce günümüz Tiran’ın bana, İran’ın kendisini yıkacak olan bölgesel hayallerini ve Saddam’ın Irak’taki milliyetçi naralarını hatırlattığını belirtmek isterim. Günümüzde ise Türkiye’nin rahmetli Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın 1967’de yürüdüğü yolda nasıl ilerlediğini birlikte takip ediyoruz.

Tiran, 4 km’den ibaret dar bir su yoluna (körfeze) açılıyor. Ürdün’deki Akabe limanı ile İsrail’in Eilat limanını birbirine bağlayan tek deniz yolu. Bu ada, Abdünnasır’ın o göz kamaştırıcı kişiliğiyle sokakları harekete geçirme ve Arap dünyasını bir ucundan diğerine yönlendirmede kullandığı en önemli silahlardan biriydi. Ancak giderek artan radyo konuşmalarının ardından o da popülizmin ağına düştü. 13 Mayıs’ta ise bundan çok daha tehlikeli bir tuzağa düştü. Sovyetlerin kendisine sunduğu yanlış raporların ardından İsrail’i Tiran Boğazı’nı kapatmakla tehdit etti. Sovyetlerin, Kahire Büyükelçiliği’nde çalışan bir istihbarat subayı Abdünnasır’a, Mısır’la ortak savunma anlaşması imzalayan Suriye’ye karşılık İsrail’in saldırıya geçmek için büyük bir askeri hazırlık yürüttüğü yönünde ellerinde bilgiler olduğunu bildirmişti. Bunun üzerine Abdünnasır, Dışişleri Bakanı Muhammed Fevzi’yi bu bilgilerin doğruluğunu ararştırması için Şam’a (Dimeşk) gönderdi. Şam’dan dönen Fevzi, Abdünnasır’a bu bilgilerin doğru olmadığını ve elde edilen yeni fotoğraflarda hiçbir askeri hareketliliğe rastlanmadığını söylese de Abdünnasır gerilimi arttırma ve söz savaşına devam etmekte ısrarlıydı. Yeni bir açıklamada bulunarak Tiran Boğazı’nın İsrail gemilerine kapatılacağını deklare etti. ABD, Abdünnasır’ı bu adımın yol açacağı tehlikeler karşısında uyarınca, o da 16 Mayıs’ta Gazze’deki Birleşmiş Milletler (BM) acil durum güçlerini, üç gün sonra ise Sina’daki BM güçlerini ve Tiran boğazındaki gözlemcileri kovdu.

Mısır’ın bu adımına karşılık İsrail Başbakanı Levi Eşkol, boğazı kapatmanın “savaş ilanı” anlamına geleceği, 1957’de Mısır, Suudi Arabistan, ABD ve İngiltere arasında imzalanan ve tarafları, Tiran su yolunun tüm ülkelerin denizcilik faaliyetlerine açık tutma konusunda yükümlü kılan anlaşmaya aykırı olduğu konusunda uyarılarda bulundu.

Abdünnasır buna uyarılara, ‘boğazın sularının uluslararası değil bölgesel (Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır) olduğu’ şeklinde karşılık verdi. New York Times’da yayınlanan yazısında ABD’li bir avukat da Abdünnasır’ın bu iddiasını desteklemişti.

Her ne kadar İsrail hem sözlü hem de diplomatik savaşı, tehditler savurmayı, uluslararası kuralları ihlal olarak tanımladığı bu adımı belgelemeyi, Tiran boğazının kapatılmasının kendi için bir tehdit olduğunu, boğazın kendisinin can damarı olduğunu ve petrol ithalatının %90’nın bu yolla gerçekleştiğini söylemeyi sürdürse de bir yandan da savaş hazırlıklarına başladı. On binlerden oluşan yedek kuvvetleri için bir genel seferberlik ilanı yayınladı. Mısır ve Suriye taraflarında ise sadece radyo konuşmalarının ve kahramanlık şarkılarının yankıları duyuluyordu. Sokaklara hakim olan coşku gerilimin yükselmesine neden oldu. Bunun üzerine Abdünnasır, 22 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Eilat’a giden tüm gemilerin Mısır tarafından engelleneceğini ve Tiran boğazına mayın döşendiğini -sonradan bunun doğrı olmadığı anlaşılmıştır- deklare etti. Dört gün sonra da geriye kalan son BM güçlerinden -Kanadalı- Mısır’dan ayrılmalarını istedi. Böylece Abdünnasır kendisini herhangi bir İsrail saldırısından koruyacak 3500 BM gücü askerini kovmuş oldu.

İki taraf arasındaki söz düellosu, tam 23 gün sürdü. Ta ki, bir sabah saat yedi sularında İsrail güçleri harekete geçip Mısır, Suriye ve Ürdün savunmalarını yok ederek Sina, Gazze, Golan, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü işgal edene kadar. Bu da yetmezmiş gibi İsrai;l Tiran ve Sanafir adalarını da işgal ederek adalara gemilerinin güvenliğini sağlayacak güçler yerleştirdi. İsrail, 1982 yılında imzalanan barış anlaşmasının ardından bu iki adadan geri çekildi. Mısır ise yakın bir zamanda bu iki adayı Suudi Arabistan’a iade etti.

Şimdi güvenli olan bu adayı ziyaret ettiğimde tüm bunları hatırladım. Günümüzde adada hiçbir askeri güç bulunmuyor. Bilakis artık ada, yuvalarını buraya kuran kuşlar ve renkli, güzel mercan resifleri arasında yaşayan su kurbağaları için güvenli bir yurt haline gelmiş bulunuyor. Görünürde sadece Mısır tarafında Camp David anlaşması gereği bölgeyi kontrol eden BM güçlerine ait bir askeri kışla bulunuyor.

Tiran boğazı bugün geçmiştekinden çok farklı. Bugün ada, Suudi Arabistan’ın gelecek projesi ve Mısır’daki Şarm El-Şeyh’in parlayan ışıklarıyla güzel bir geleceğe hazırlanıyor. Bölge herkese barış ve gelişimin hakim olduğu farklı bir ders vermeye hazır gibi görünüyor.