Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Toplum geriye doğru ilerliyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Gelişim ve durağanlık ile ilerleme ve gerileme arasındaki çatışma bütün dünyayı kapsamaktadır.

Bu olgu, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve diğer liberal demokratik toplumlarda daha nettir.

Demokratik sistemi sömürgecilikten miras olarak alan ülkelerin aksine askeri darbelerin olduğu pek çok ülke, bağımsızlıktan sonra özgür gazetecilik ve bağımsız yargı gibi kurumları muhafaza etmedi. Demokratik gerilemeye rağmen bu toplumlar, belki de demokratik, liberal ve parlamenter dönemden ortaya çıkan edebiyatçı ve düşünür gibi entelektüel bir neslin olmasından, toplum yapısı içerisinde çeşitli Batı tarzı kültürlerin ve farklı uyrukların varlığından dolayı sanat ve yaratıcılık gibi alanlarda birkaç yıllığına moderniteye bağlı kaldılar. Aynı toplum, zihni açıdan daha özgürdü. Fakat özgürleşme mücadelesi, 30 yıldan fazla devam etmedi.

Beşeri hareketleri ve kurumları temsil eden aynı toplumla hâkim siyasi rejim ya da siyasi kurum arasında bazen karşılıklı zıt, paralel ve bazen de itici bir ilişkinin olduğu fark edilir. Bu, ilerleme ve gerileme arasındaki çatışma ilişkisidir.

1980’lere kadar Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde toplum, çeşitli kurumların gücüyle (özellikle de sanat, yaratıcılık, düşünce ve edebiyat alanında) çoğulcu demokratik liberalizmden otokrasi, diktatörlük ve polis devletine doğru gerileme ve siyasi çöküş sürecinde insani mücadele ve direniş rolünü üstlendiler.

Bugün bu toplumlar, medeniyetin gerilemesine karşı mücadele etme gücünü ve hatta bilim, sanat, kültür ve mimarlık alanında farklı yere sahip olan medeniyetleşmenin ince kabuğunu ve insani muameleyi korumayı bile kaybettiler. Hatta bu toplumlar, 15. yüzyıldaki Rönesans öncesine, neredeyse Ortaçağ’ın karanlık çağlarına kadar geriledi ve bu toplumların bazıları fiilen hurafeler, karanlıklar ve skolâstik çağa döndü.

Bugün (toplum ve gelişmiş siyasi kurumlar arasındaki) aynı ilişki, Atlantik’in iki yakasındaki Batı toplumunda da mevcuttur. Belki de bu, Güney Akdeniz’de aynı netlikte fark edilmiyordur. Ancak marjinal çatışma, birkaç bağımsız olay ve gelişmede görülmektedir. Fakat demokratik sistemin merkezinde totaliter topluma doğru gerileme tehdidi altında bulunan bu çatışmayı bir ip tutmaktadır.

Aynı toplum, Güney Akdeniz’de Rönesans öncesine gerileme tehdidi altında bulunurken İngiltere gibi bir ülkede özgürlüğü tehdit eden gerilemenin sebebinin toplumsal ilerleme olduğunu görüyoruz.

Eğer ilerleme, gerilemenin nedeniyse bu söylem çelişkili gelebilir. Fakat düşünce felsefesi ile seçim ve özgürlük duygusu görülmemiş bir şekilde ilerliyor ve devamlı çoğalıyor. Kamuoyunu yapan elitler, ifade özgürlüğü gibi toplumdaki sivil kazanımları geriye doğru götürecek şartları beliriliyorlar. Hatta bu özgürlükleri korumada tarihi bir rol oynayan kurumları zayıflatıyorlar.

En son şöyle bir olay meydana geldi: Financial Times’tan genç bir kadın gazetecinin yol açtığı fırtına…

Tabi söz konusu kadın gazeteciden başka delil ve şahit olmamasından dolayı söz konusu kadının gelirini hayır faaliyetlerine özellikle de çocuk hastanelerine, sığınma yerlerine ve çocuk bakım kurumlarına ayıran bir partiye şahit olduğunu doğru olarak kabul ediyoruz.

Partiyi, Başkanlar Klübü (Presidents Club) düzenledi. Bu klüp, “Sadece erkekler” kulübüdür. Klüp ve tabela, feministler tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Avrupa Parlamentosu üyesi Janice Atkinson’ın bir televizyon röportajında kendilerini Nazi kadınlar diye isimlendirdiği feministler, cinsiyet eşitliği ve kadın özgürlüğü savunucuları dışında erkeği kadının egemenliği altına almaya çalışan kimselerdir. Financial Times’ın kadın gazetecisi, The Dorchester Hotel’deki “Sadece erkekler” partisine sızarak gizlice fotoğraflar çekti. Kadın gazeteci, partide garson sıfatıyla görevlendirilen hostes bayanların kendilerinden playboy kulübünün giysilerine benzer açık saçık kıyafetler giymelerinin ve müşterilere bu şekilde hizmet edilmesinin talep edildiğini söyledi. Kadın gazeteci, makalesinde erkeklerin garson bayanları taciz ettiklerini ve uygun olmayan hareketlerde bulunduklarını iddia etti.

Buradaki sosyal olgu şu ki özellikle sol liberal kurumlardaki birçok erkek ve kadın gazeteci, hiçbirisi partiye katılmamasına rağmen olaya şahit olmuş gibi söz konusu hikâyeyi saatlerce yayınladılar.

Muhafazakâr kadın gazeteciler ve yorumcular, şu tür sorular yönelttiler: Garson bayanlar, kendi rızalarıyla gidip ücret almadılar mı? Partiye katılan erkeklerin davranışlarından şikâyetçi olan kadınlar nerede? Fakat soru soranlar, alışıldık hale gelen ve Twitter’daki saldırılardan daha sert saldırılara maruz kaldılar.

Bu mesele, Avam Kamarası’ndaki bir tartışmada gündeme getirildi. Erkek ve bayan milletvekilleri köle pazarında kadınları istismar ederek partiye ve kulübe gelen zengin adamları suçlama müzayedesinde birbirleriyle yarıştılar.

Solcular, Çocuk Okulları Bakanını yüksek sesle istifaya çağırdılar. Çünkü söz konusu bakan, klübün yönetim kurulu üyesi olan Çocuk İşlerinden Sorumlu Eğitim Bakanlığı müsteşarının davetiyle hayır ve yardım partisine katılmıştı. Muhalefet lideri ise, partiye katılmasından dolayı Gölge Hükümeti’nden bir bakanın görevine son verdi.

Bu baskılar karşısında bakanlık müsteşarı istifa etti. (Sadece kadınlar için olan cemiyetlere hiç kimsenin itiraz etmemesine rağmen) Sadece Erkekler Kulübü kapılarını kapattı ve kamuoyunda skandala yol açan bu baskılar karşısında Çocuk Hastanesi, kadınları “dinozor” olarak niteleyen kulübe yarım milyon cüneyhlik bağışı iade etti.

Kamuoyunun kulübe karşı karşıt bir tutum sergilemesine neden olan saygın bay ve bayanlardan hiç birisi, bu satırların yazıldığı ana kadar hayır kurumlarına ve doğudaki Arap toplumlarının anlayışıyla değil de nüfuz sahiplerince istismar edilen kadın eşitliği ve gelişmiş batı toplumu kavramıyla ahlak savunucularının baskısı sonucu Sadece Erkekler Klübü’ne iade ettiği paranın tazminatı olarak Çocuk Hastanesi’ne bir milim bağışta bulunmadı.

Kadın özgürlüğü ve bireyin seçim serbestliği meselesinde iki zıt tarafta da katılımcıların olmasına rağmen sonuç, (feminizm baskısı neticesinde) hayır kurumunu bağışlardan yoksun bırakacak derecede bireylerin ve kurumların politikalarını ve davranışlarını değiştirmeye mecbur edecek şekilde elitlerin kamuoyunu kışkırtmasına benzemektedir.

Söz konusu olay, (ABD halkı tarafından seçilen) Donald Trump’ın Beyaz Saray’a girişinin üzerinden bir yıl geçmesi münasebetiyle (sol kanattan çok sayıda erkeğin de katıldığı) öfkeli kadın yürüyüşleri ve gösterileriyle eş zamanlı olarak meydana geldi.

Uygunsuz işaretlere ve çirkin sözlere bakılmaksızın 20’li yaşlarda genç bir kızın taşıdığı pankart dikkatimi çekti: “60 yaş üstü bütün beyaz erkeklere ölüm!”

Sol hareketin tekrar ettiği ve BBC’de revaçta olan iskân probleminin çözümlerinden birisi de aşırı vergilerin konulmasından ve ödeme güçleri olmamasından dolayı emeklilerin evlerini satmaya mecbur edilmesi ve buralarda genç nesillerin oturması için söz konusu yerlerin ele geçirilmesidir. Bu politika, Nazi rejimindeki yaşlıları tasfiye etmeye benziyor. Ki bugün toplumun sahip olduğu özgürlük uğruna yaşlı nesil, Nazi rejimiyle mücadele ederek kendisini feda etmişti. Başkalarını soyma hürriyeti seçme özgürlüğüdür. Toplum, geriye gidiyor.