Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump’ın İran’dan beş talebi mollaları sarstı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u görevden alarak yerine CIA Başkanı Mike Pompeo’yu ataması, Tahran’da yankı yaptı. Kulislerde, eski ABD Başkanı Barack Obama tarafından uygulanan ve Trump döneminde de devam eden “İran ile uyum politikası”nın sonunun geldiği konuşuluyor.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve etrafındaki geniş siyasi daire, ABD’nin İran ile uyum politikasının devam edeceğini düşünüyordu. Ruhani ve siyasi dairesinin bu düşüncesinde Obama yönetiminin İran’daki siyasi analiz dairelerine verdiği mesaj büyük bir rol oynamıştı.

Geçtiğimiz ay Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen Dünya Güvenlik Zirvesi’ne katılan İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, İran ile uyum politikasına dair ilk işaretleri kendisine ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin verdiğini söylüyor. Obama yönetiminin önden gelen müsteşarlarından Valery Garet’in 10 yıllık uygulamaları da, ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Meclisi’nde İran ile uyum düşüncesinin gelişmesine ve yerleşmesine sebep oldu.

Tillerson’un petrol ilişkileri İran’ı rahatlatıyor

Zarif ve etrafındaki daire, Tillerson ve etrafındaki müsteşarlarının büyük petrol tüccarlarından olmasının, büyük çaplı petrol rezervlerine sahip İran’ı önem vermesine sebep olacağını düşünüyordu. Tahran yönetimi, gerçekten de Tillerson’un, artık İran’ın en büyük koruyucusu haline gelen Rusya’ya karşı daha az düşmanca bir siyaset izlediğini gördü. Bu durum, Trump’ı sınırlayan ve İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı tehditlerini engelleyen bir durumdu.

Bütün bu etkenleri göz önüne aldığımızda, Tillerson’un gidişi ABD’nin İran’a yönelik siyasetinde oyunun kurallarını değiştirmeye yetecek mi? Cevabın “Evet” olması akla gelen ilk seçenek. Zira, Tillerson İran’ı yöneten mollalara karşı hiçbir zaman düşmanca bir tavır takınmadı. Ancak, Tillerson’un yerine gelen Pompeo’nun İran’a karşı düşmanlıklarla dolu 20 yıllık bir siyasi kariyeri var.

Trump tarafından yapılan bu değişiklik, onun İran özelindeki siyasi aklının bir tezahürü olarak görülüyor. Yolun değişip değişmeyeceği ise kısa bir süre içinde ortaya çıkacaktır.

Bu değişikliğin ne getireceğinin ilk olarak, 5+1 ülkelerinin İran ile ortak planı tartışmak için gerçekleştireceği toplantıda kendini göstermesi bekleniyor. Trump ise birçok platformda, her şeyden önce İran’ın emellerinin gerçekleşmesine sebep olan ortak eylem planının hayatta kalmasına sebep olan böylesi toplantıları önemsemediğini dile getirmişti.

Beyaz Saray’ın 5 talebi

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin baskılarına rağmen Trump, 5+1 ülkeleri ile İran arasında beklenen toplantıya dair açık bir tavır belirlemedi. Bunun yerine İran ile sürdürülen diyalogların henüz açıklanmamış önemli bazı konuları da içerecek şekilde genişletilmesine işaret ediyor.

Trump’ın işaret ettiği konuları 5 kısma ayırabiliriz. Bunların ilki, İran’ın 8 Amerikan vatandaşı ve bir CIA ajanının naaşlarını Beyrut’ta alıkoymasıyla alakalı insani mesele.

İkinci kısım ise İran’ın insan hakları siciline ilişkin mesele. İran, çok sayıda fikir tutuklusunu ve Hristiyanlığı seçen birçok insanı hapis tutuyor. Özellikle, geçtiğimiz Kasım ayında, İran’ın 120 şehrinde ortaya çıkan yönetim karşıtı protestoların ardından yüzlerce kişiyi tutukladı. İran, tutuklular ve idam mahkumları açısından dünyada birinci sırada.

Üçüncü kısım, İran’ın başta Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan olmak üzere Ortadoğu’yu nüfuzu altına alma girişimleriyle alakalı kısımdır. İran, bu ülkelerde askeri gruplar aracılığıyla nüfuzunu artırırken, Tunus, Mısır ve Kuveyt gibi ülkelerde de propaganda ile nüfuz kurmaya çalışıyor. ABD ise İran’ın merkezi Lübnan’da bulunan ancak Latin Amerika dahil dünyanın birçok yerinde kolları olan Hizbullah gibi oluşumların yanı sıra, Hamas ve Filistin İslami Cihad Hareketi gibi silahlı grupları finanse etmeyi durdurmasını istiyor. Bu da İran Dini Rehberi Ali Hamaney’in “Direniş Ekseni” olarak niteledi yapının yıkılması anlamına geliyor.

Nükleer başlık taşıyabilen uzun menzilli füzeler tehlike arz edebilir

Dördüncü kısım, İran’ın uzun menzilli füze geliştirme programıyla alakalı mesele. İran Devrim Muhafızları Komutanı General Ali Aziz el-Caferi, bu programa işaret ederek, birçok kez “İran Ortadoğu’nun en büyük füze gücüne sahiptir” diyerek övünüyor. Hamaney de, geçtiğimiz yıl gerçekleşen bir toplantıda, askeri liderleri füze programını sürdürme ve hatta hızlandırma yolunda cesaretlendirirken, “Mümkün olan en kısa zamanda mümkün olan en fazla füzeyi üretin” dedi.

Batılı analistler, İran’ın sahip olduğu kısa ve orta menzilli füzelerin askeri açıdan bir anlamı olmadığına inansa da, 100 kilogram ağırlığı 3000 kilometrelik menzile kadar taşıyabilen ve nükleer başlık taşıyabilen İran füzelerinin önemli bir tehdit oluşturabileceği görüşünde. Bu füzelere nükleer başlık eklenmesi halinde büyük bir tahrip gücüne ulaşabileceğine dikkat çekiyor.

Trump’ın İran’a yönelttiği taleplerin beşincisi ise dördüncü kısım ile bağlantılı olan Uranyum zenginleştirme programı meselesi. Trump, ABD’nin daha önce 2003 yılında eski İran Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi yönetimiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bu programın durdurulmasını talep ediyor.

Rex Tillerson var olduğu bir ABD yönetimi, İran ile karşı karşıya olsa da onun gidişi bu karşıtlığın somutlaşmasının hızlanmasına etki edecektir. Trump’ın Kuzey Kore lideri Kim Joung-Un’u müzakereye mecbur etmesi en azından Kim Joung-Un’un Tahran’daki müttefiklerine düşünmek için fırsat verebilir.