Başkan’ın çalıştığı ve yaşadığı Beyaz Saray’da temizlik görevlileri ile bahçıvanlar dâhil yaklaşık 2 bin memur ve işçi çalışıyor. Bunların arasında Başkan’ın 234 idarî yardımcısı, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde 76; Ekonomi Konseyi’nde 27; Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi’nde 33; ticarî temsilcilikte ise 240 yardımcısı ve danışmanı yer almakta.
Başkan Donald Trump veya ondan öncekiler, sabah uyanıp da politikaları kendi kafasından belirlemez. Başkanlık, bir kurumdur; kendi başına bir kişi değil. Bir danışmanlar ordusu ile birlikte çalışır, elinin altında ona birtakım seçenekler sunan uzman birimler mevcut. Bu seçeneklerden yola çıkarak Amerikan cumhuriyetçi sağı temsil eden en iyi politikaya karar verir.
Her hâlükârda şimdi herkes Trump’ın, önceki Amerikan başkanlarından farklı bir başkan olduğunun farkında. Karakteri ile siyasetinin iç içe geçmiş olmasından ötürü bizi onunla başa çıkılamayacağı konusunda uyarıyor ve soruyorlar: Niçin o ata oynuyorsunuz?
Ondan bahsetmeden önce, milletler arası ilişkilerde devlet başkanı ile iş tutmanın bir tercih meselesi olmadığını ve Trump’ın da bazıları ne düşünürse düşünsün ABD’nin başkanı olduğunu hatırlatmamız gerekir.
Trump’ın iki yönü var: Kişiliği ve siyaseti. O sıra dışı bir başkan. Başkanlık geleneklerine göre değil de doğaçlama ve halkçı hareket ediyor. Seçmenlerini nasıl yönlendireceğini biliyor. Geçtiğimiz ay cumhuriyetçi seçmenler arasında yapılan en son anket, kendisinin yüzde 80’in üzerinde bir oranla halen yüksek bir halk desteğini arkasında bulundurduğunu ortaya koydu. Kendisi için sıkıntılara sebep olsa da krizlerle yüzleşmeyi seven bir kişi. Amerikan medyasına karşı verdiği savaşları mesela. Bu savaşlarda çatışmanın öyle bir seviyesine varıldı ki medya bugünlerde halkı onun görevden alınması için dilekçe imzalamaya davet eden ilanlar yayımlıyor. İşte bu Trump, bu da onun karakteri.
Bazıları için onun en zor anlaşılan tarafı, siyaseti. Birçokları, onun bir politikasının olmadığını ve kendi içinden geldiği gibi davrandığını düşünüyor. Kesinlikle öyle değil. Onun ortaya attığı birçok şey, yüksek kurum politikasının bir yansıması. Mesela nükleer anlaşma, İran, Kuzey Kore, Çin, Avrupa, NATO, terör gibi meselelerin yanı sıra sağlık sigortası, kürtaj, göç vd. iç meselelerde benimsediği tavır bunun bir göstergesidir. Elbette ki parti içerisindekilerin itirazına uğrayan görüşleri de var ki bu son derece doğal bir durum. Rusya’ya yönelik siyasetine olan muhalefet, bu itirazların arasında en çetrefilli olanı. Yüksek politikanın son hakem olduğunu doğrularcasına Rus Başkan ile buluşmasından döndükten sonra açıklamalarında geri adım attığını gördük. Nitekim Demokrat Parti’nin elektronik ortamda hedef alınması davasında Rus elemanların kınanması bildirisine izin veren bizzat Trump’tır. Bu olay, kendisine yönelik baskıdan ötürü Putin ile olan görüşmesinden önce yaşandı.
Bir de Çin ürünlerine yönelik büyük vergi dayatması yönündeki kararı var. Bu karar, iki dev pazar arasında bir ticaret savaşına yol açabilir. Bu durum, Çin’in Amerikan teknolojisini kullanıp para yardımı yapılmış mallarla Amerikan piyasasında yaşayarak ve daha başka şeylerle ABD zararına yükseldiğini düşünen bir devlet kaygısını yansıtıyor. Bu, devlet politikasıdır ve Senato’daki iki partinin ortak komisyonunda yer alan milletvekilleri bu politikada ona eşlik eder. Trump’ın Amerika’nın ekonomik çıkarlarını savunurken benimsediği saldırgan siyaseti de aynı şekilde şu beş esasa dayalı yüksek bir politikadır: Ulusal güvenlik dayanışması, ekonomi desteği, en iyi ticari anlaşmaları imzalama, rakiplerle karşılaşma, ikili ticari anlaşmaları onaylama.
Bizim en azından dış ilişkilerde karşılaştıklarımızın çoğu, yönetim politikasının bir yansıması. Farklı olan, Başkan’ın tarzı. Brüksel’de, Trump toplantı odasına girdikten sonra gitti, NATO sekreterinin karşısına oturdu. Fotoğraf çekimi için gazeteciler ve fotoğrafçıların girmesi için kapı açıldı. Trump, NATO temsilcilerinin şaşkın bakışları önünde Almanya’yı şiddetli bir şekilde eleştirdiğinde ekibi dışında herkesi şaşırttı. Bu durumun garipliğine rağmen Trump’ın açıklaması, Trump’ın başkanlığa gelmeden önceki zamandan bu yana var olan Amerika’nın kurumsal tavrının dışına çıkmış değildi. Washington, Avrupa’nın Rusya’dan büyük meblağlarla gaz ithal etmeye yönelmesinden hoşnut değildi. Zira bu durum, Rusların politik etkinliğini artırmasına ve ekonomik olarak güçlenmesine sebep olur. Başkan’ın gazeteciler önündeki açıklamasında nezaketle yetinmesi alışıldık bir şey. Mesela NATO’daki ortakları ile olan ilişkisinin sağlamlığı hakkındaki düşüncelerini ifade ederken. Gazeteciler çıktıktan sonra kapı kapanır ve müzakereciler birbirlerine gerekli açıklamaları yapar. Trump, Almanya’nın ve isterse NATO’nun tutumuna şiddetli bir itirazda bulunur. Trump, Washington’ın tavrının gerçek bir yansıması. Sadece bu tavrı, karşı tarafı sıkıştırmayı tercih eden Trump üslubuyla ifade ediyor, o kadar. Yakınında oturan Dışişleri Bakanı’nın şaşırdığına dair bir işaret görülmedi. Zira bu ifadeler daha önce Trump’ın tartışmacı karakterinden faydalanan Amerikan ekibi içerisinde belirlenmişti. Başkan’ın kendisi ABD içerisinde halk desteği kazanmaya çalışıyor. Gerek Kasım ayındaki ara seçimlerde gerekse diğer başkanlık seçimlerinde.
Trump’ın karakteri ve siyaseti hakkındaki bir sonraki yazım, sabitelerin değiştirilmesi ve uluslararası kurumların yıkımına ilişkin olacak.