Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump’ın ticaret savaşları küreselleşmenin sonunu mu getiriyor? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Beyrut/ Antoine el-Hac

Eğer tarih kitapları ABD Başkanı Donald Trump’ı bir ‘doktrin’ olarak kaydedecekse tarihçiler bunu ‘Trumpizm’ olarak adlandıracaktır. İçeriği ise çeşitli cephelerde ardı ardına açılan ticaret savaşları adamı olacak. Bu adam hem dostlarına hem de rakiplerine karşı sonuna kadar savaşmaktan çekinmeyen bir karakter. Ya bu savaşların doğuracağı sonuçları umursamıyor ya da her şeyden önce bir iş adamı olduğunu ve bu oyunu kazanacağını düşünüyor.

Pasifik’ten Atlantik’e, doğudan batıya, kuzeyden güneye, Trump vergiler ve yaptırımlarla saldırarak ittifakları dağıtıyor, anlaşmaları iptal ediyor. Ekonomik kayıpları politik kayıplarına mal olsa bile, ABD ekonomik çıkarlarını başkalarının çıkarlarından üstün olduğunu doğrudan ifade eden bir dil kullanıyor.

Çin Cephesi

En kötü savaş ABD ve Çin arasında sürüyor. ABD Başkanı Trump, çok zor olsa da iki ülke arasındaki eşitsizliği gidermeyi umarken, iki ülke arasındaki ticaret dengesi, diğerinin daha da güçlenmesine doğru ilerliyor. 2017 yılında Çin ile ABD arasındaki ticaret açığı 375 milyar dolardı. Washington 6 Temmuz’da 34 milyar dolar değerindeki Çin ürünlerine ek gümrük vergisi uygulamaya başlarken, Pekin buna hemen benzer bir şekilde yanıt verdi. Washington, yine 23 Ağustos’tan itibaren 16 milyar dolarlık Çin ürünlerine benzer vergiler uygulamayı planlarken, Pekin’in benzer şekilde cevap vermesi bekleniyor. Her iki taraf da bu çatışmayı artırarak devam ettirmek istiyor. Burada dikkat çekici olan ise Trump, ABD dış borçlarının yaklaşık yüzde 19’unu oluşturan 1 trilyon 180 milyar dolarlık ABD hazine tahvillerine sahip Çin’e yani en büyük alacaklısına meydan okumaya devam etmesi.

Avrupa Cephesi

Avrupa Birliği (AB) cephesinde de işler daha sakin sayılmaz. Birçok gözlemci, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’ın Temmuz ayı sonlarında Washington’da Trump ile yaptığı görüşme ile başlayan ‘ateşkesin’ uzun süreceğine inanmıyor. Lüksemburg başbakanlığını yapmış olan Juncker eğer bir başarı elde etseydi, müzakereler, arzulanan mutlu sonuçlara varıncaya kadar, başta otomotiv sektörünü hedef alan Avrupa’dan ithal edilen otomobillere yönelik yüzde 20’lik ek gümrük vergisi olmak üzere yeni vergilere karşılık ABD’den Avrupa’ya yapılan ihracatta daha fazla gümrük vergisi uygulamaya koyulurdu.

Bilindiği gibi Trump, Avrupa’dan ithal edilen alüminyum ve çeliğe yüksek vergiler uyguladı. AB ise buna, Avrupalı tüketicilerin çokta ilgi göstermediği ABD mallarına yüzde 25 oranında vergi uygulayarak karşılık verdi.

Juncker Anlaşması her iki taraf içinde halen geçerli olsa da, yine de ABD ile AB arasında ticaret savaşı çıkma ihtimali bulunuyor. Çünkü ABD ile AB arasında pazara benzer bir yapı oluşturması beklenen Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO) ile ilgili müzakereleri askıya alması Trump yönetiminin ABD’nin ekonomik çıkarlarını her şeyin üstünde gördüğünü kanıtlıyor.

Rusya Cephesi

ABD Başkanı Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen Helsinki Zirvesi olumlu bir atmosferde gerçekleşti. Zirvede ticaret konuşulmadı. ABD’nin Temmuz ayı başlarında yüzde 25 ile 40 arasında değişen oranlarda çelik ve alüminyuma uyguladığı ek vergiler Rusya’yı da kapsıyor. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Maksim Oreşkin, ABD’nin uyguladığı ek vergiler nedeniyle Rus çelik ve alüminyum şirketlerinin 537,6 milyon dolar kaybettiğini doğrularken, Rusya’nın uygulayacağı ek vergilerin sadece 87,6 milyon dolar olacağına işaret etti.

Washington, Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna krizinin arka planındaki sorunlara eklenmesinden bu yana ABD bankalarında Ruslara ait kişisel ve şirket hesaplarının dondurulması, seyahat ve yatırım kısıtlamaları getirilmesi de dahil olmak üzere Rusya’ya yaptırımlar uyguluyor. Bununla birlikte 22 Ağustos’ta uygulanması planlanan ilk yaptırım dalgası, Rusya’nın, ulusal güvenlik nedenleriyle hassas kabul edilen ABD mallarını ve teknolojisini ithal etmesini engelleyecek. Diplomatik ilişkilerin azaltılmasının yanı sıra Rusya’nın petrol, teknoloji ve tarımsal ürün ithalatına yönelik yasaklamalar da dahil olmak üzere, Kasım ayında yani 90 gün sonra daha ciddi yaptırımlar uygulanacak.

Kuzey Amerika Cephesi

Trump ticaret savaşlarına iki yakın komşusu Kanada ve Meksika’yı henüz dahil etmedi. Öte yandan Trump, ABD tarihinin en kötü anlaşması olarak nitelendirdiği üç ülke arasında 1994’te imzalanan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) şartlarına ikna olmamış, anlaşmanın diğer taraflarına ülkesinden çok daha fazla fayda sağladığını söylemişti. Geçtiğimiz yıl Meksika ve Kanada’nın büyük çabaları sonucunda Trump, anlaşmanın şartlarını yeniden müzakere etmeyi kabul etti. Bununla birlikte her beş yılda bir gözden geçirilmesi ve onaylanacak bir mekanizmaya dahil edilmesi konusunda ısrar etti. ABD Başkanı, Kanada’nın otomobil ihracatına yüksek vergi uygulamakla Ottawa’yı tehdit ederek Kanada hükümetinin tutumuna yönelik yanıt vermekte gecikmedi. Trump aynı zamanda Kanada Başbakanı Justin Trudeau ile aralarındaki dostluğun azaldığı da belirtmekten geri durmuyor. Bu cephe de ticaret savaşına ve gerilime açık. Trump’ın NAFTA’dan çekilme adımı atması da çokta uzak bir olasılık değil. Senato onayına gerek duymadan bunu yapabilir. Ancak Meksika ve Kanada’ya karar tarihinden altı ay önce bunu bildirmesi gerekiyor.

Türkiye Cephesi

Türkiye ile ABD arasındaki ticaret savaşı şuan en zirvedeki savaştır. Bu cephedeki savaşın nedenleri ise siyasi. Bu savaş, ABD’nin Suriye’de Kürt grupları desteklenmesi ve Ankara’nın Moskova’ya yönelmesiyle başladı. Ardından Washington’un Ankara tarafından 15 Temmuz 2016’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmeyi hedefleyen başarısız darbe girişiminin arkasında olmakla suçlanan Fethullah Gülen’i iade etmeyi reddetmesiyle devam etti. ABD’li Rahip Andrew Brunson’ın İzmir’de gözaltına alınmasıyla gerginlik zirveye tırmandı. Bu savaşın sonu Trump’ın çıkarlarına olacak gibi görünüyor. Çünkü Türk lirası rekor seviyede değer kaybetti. Türklerin attığı hiçbir adım ABD ‘saldırısı’ karşısında ekonomilerini güçlendirmeye yetecek ölçüde değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yeni ekonomi ortakları ve dolara alternatif arayışları, herhangi bir ekonomistin de belirteceği üzere boşuna sarf edilen çabalardır. Analistler, Ankara’nın Washington’la yaşadığı siyasi sorunlara çözüm bulması gerektiğine inanıyorlar. Ancak bu şekilde ekonomik durumuna istikrar getirebileceğini düşünüyorlar.

Trump’ın ticaret savaşları küreselleşmeye bir darbe mi?

Bütün bu savaşlar sonucu Trump, son birkaç yıldır ticaret açığı ve ekonomiye yönelik değişimi ortadan kaldırma eğilimi gösteren tüm ekonomik ve ticaret ilişkilerine sırtını döndü ve dünyanın geri kalanının ABD’nin ‘hoşgörüsünden’ yararlandığı düşüncesiyle ülkesinin sahip olduğu dünyanın en güçlü askeri donanım ve ekonomisine dayanarak yaptırımlar uygulama, kısıtlamalar koyma ve koruyucu önlemler alma politikalarını yeniden uygulamaya başladı.

Bununla birlikte Trump’ın hedefine ulaşacağı ve nihayetinde istenen ekonomik büyümeyi sağlayacağından emin olabilirsiniz. Trump, küreselleşmeyi yok etmeye mi çalışıyor? Yoksa ABD’den daha zayıf ülkelere ‘göç eden’ sanayi üretimini ülkeye geri getirmek mi istiyor? Bunu, ileri teknoloji, iletişim araçları, iletişim ve bilgi ekonomisinin anahtarlarının her şeye sahip olmak anlamına geldiği bir zamanda yapabilir mi? Tüm bunların cevabını Trump’ın başkanlık döneminde ve belki de başkanlığının ikinci döneminde bulacağız.