Kral Selman’ın Suudi Arabistan’da iktidarı ele almasından bu yana yaklaşık 3,5 yıl geçti. Bu süre Batılı liderlerin ortalama iktidar dönemlerinden biraz daha az olmasına rağmen, etkisi Suudi Arabistan’ı aşarak bölge üzerinde derin siyasi ve ekonomik dönüşümlere ve reformlara damgasını vurdu. Dünya çapındaki birçok siyasi deneyimin etkisini geçti.
Gözlemciler, Suudi Arabistan’ın muhafazakâr ve geleneksel olduğunu ve değişime direneceğini öngörmüştü. Fakat, Suudi Arabistan herkesi şaşırtarak hızlı ve devasa dönüşümler geçirdi. Hakkındaki tüm beklentileri ve varsayımları boşa çıkartarak değişim, iç reformları aştı, kadim yönetim şeklini restore etti. Nüfusun en büyük kesimi olan gençliği geliştirdi. Dış politikalarında dostlarıyla yakın ittifaklar kurdu. Uzun süredir Suudi bilgeliğinin sessizliği ile beslenen tüm devletlerle ilişkilerinde benzeri görülmemiş bir kararlılık sergiledi.
Kral Selman çok önemli bir dönemde Suudi Arabistan’ın başına geldi ve otoritenin yenilenmesi gayesiyle Muhammed Bin Selman’ı veliaht olarak tayin etti. Muhammed Bin Selman da az rastlanır biçimde dünya çapında etkili ve güçlü bir lider olduğunu göstererek Kral Selman’ın zor ve komplike dosyalarını başa geldiği ilk günden itibaren uhdesine aldı.
Bu dönem, üç büyük tehlikeli dalganın ortaya çıktığı dönemdi. Organize terörizm ve Arap Baharı olarak adlandırılan bölgedeki birçok ülkenin istikrarının çökmesi, milislerin yükselişi ve rejimlerin çöküşüne yol açtı. Üçüncü olarak, uluslararası örgüt ve güçlerin geri çekilmesinden faydalanan İran’ın devrimi ihraç etme hedefini gerçekleştirmenin de ötesinde bölgedeki müdahaleleri, krizlere ve Yemen’deki Husi milisleri de dahil olmak üzere, anarşist muhalif grupların yararına mezhepçi partizan üsleri kurması olmuştur.
Geçen yıllarda bölge büyük çaplı politik problemlere ve dönüşümlere şahit oldu. Suudi Arabistan hariciyesi de, Kral Selman’ın vizyonu doğrultusunda, değişik üç ana kulvarda yürüdü:
Bu kulvarların ilki: Suudi Arabistan’ın dış politika düzeyindeki önceliklerinin yeniden tanımlanması. Bu önceliklerin ilki krallığın kuruluşunda öncül rol oynadığı ve 41 Arap ve Müslüman ülkenin katıldığı İslam Koalisyonuyla terör ve ölüm milislerine karşı başlattığı savaştır. Suudi Arabistan bu savaşında, ülkelerin istikrarını hedef alan terörün kendisinin ilk düşmanı olduğunu ilan etmiştir, zira; Suudi Arabistan, terörün en çok hedef aldığı ülkelerin başındadır.
Bu kulvarların ikincisi: İran’ın müdahalelerinin önünde kararlılıkla durmasıdır, zira; İran, Husileri istismar ederek bu milislerden Suudi Arabistan’ın arka bahçesinde devlet içinde devlet kurmak ve Yemen’in politikasını rehin alarak güvenliğini hedef almak için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.
Suudi Arabistan’ın meşru Yemen hükümetini desteklemedeki kararlılığı, İran’ın emellerinin önünde set çeken, ülkenin stratejik derinliğini korumayı hedefleyen ve Yemen’in istikrarını perçinlemek isteyen “Kararlılık Fırtınası”nı yürütmekle sergilendi. Ama Suudi Arabistan’ın kararlılığı bununla da sınırlı değildi. Bu kararlı duruş, Körfez ülkelerinden biri olan ve Suudi Arabistan’ın kurduğu ittifakların bir parçası olmasına rağmen fütursuz ve tehlikeli işler yürüten Katar’a karşı güçlü politik tutum sergileme şeklinde de vücut buldu.
Kulvarların üçüncüsü Suudi Arabistan’ın güçlü ülkelerle dinamik ilişkiler kurması şeklinde gelişti. Kral Selman, başa geçtiğinden beri, yirmiden fazla ülkeye gitti ve şimdiye kadar yüzden fazla lideri kabul etti. Veliahdın ziyaret ettiği ülkeleri de unutmamak lazım. En son ziyareti de dünyanın en güçlü başkentinde politik, ticari, teknik ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine yol açtı.
Suudi Arabistan’ın kararlılık ve barış yönlerinde normalüstü aktivitesi devasa 2030 ekonomik vizyonunun bir parçası olup, uluslararası şirketlerin – bölgenin durumuna rağmen- getirtilerek ekonominin politik yollarla güçlendirilmesini öngörmektedir. Kral Salman Doğunun en önemli ülkeleri olan Malezya, Endonezya, Japonya ve Çin’i ziyaret ederken, Prens Muhammed Bin Salman Başkan Trump’ın Suudi Arabistan’da üç zirveye (Suudi Arabistan- Amerika, Körfez Ülkeleri- Amerika ve Müslüman- Amerika) iştirak etmesini sağlayan Washington ziyaretini gerçekleştirdi. Gözlemciler, ABD Başkanı’nın ziyaretinin önemini ve Muhammed Bin Selman’ın detayları ortaya koymadaki rolüne dikkat çekmekteler.
Körfez ülkeleri arasındaki tarihi, coğrafi ve politik yakınlık Suudi Arabistan’ın bu ülkelerin güvenliğine büyük önem vermesini gerektirdi. Bundan dolayı, Riyad, terörü kışkırtarak radikal örgüt ve kişileri himaye eden Katar’a karşı tavır almış, bu tutumu diğer Körfez ülkeleri desteklemiş ve Katar’a karşı uygulanan ambargoya katılmışlardır.
Günümüzde Suudi Arabistan ‘proaktif’ bir politika izlemektedir ve bu politikayı gerçekleştirmek için Riyad iç düzenini genç kanlarla güçlendirmiş ve büyük politik reformlar gerçekleştirmiştir. Riyad bir taraftan çözüm odaklı çalışırken, İran’ın Yemen’deki haddi aşan politikalarına karşın kararlılıkla durmaktadır ve teröre karşı uzun soluklu savaş açmaktadır.
Yukarıda detaylarını anlattığımız tutumlar, Riyad’ın en önemli Arap ülkelerine verdiği destek için değerli katkıda bulunmaktadır. Bir taraftan Mısır’da istikrarın yeniden sağlanmasına el atarken, diğer yandan Ürdün’e ekonomik buhranında yardım etmektedir. Bir taraftan komşu Bahreyn’e istikrarı güçlendirecek destekler sağlarken, kötülüğün eksenleri olan teröre, radikal örgütlere ve bunlara destek veren ülkelere karşı ambargosunu sürdürmektedir!