Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Türkiye, Halkbank’ın ABD yaptırımlarından kurtulmasını bekliyor | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Türkiye Maliye Bakanı Berat Albayrak, ülkesinin bankacılık sisteminin özellikle Halkbank’ın yaptırımlarla karşılaşmayabileceğini söyledi. Daha önce bir Halkbank yetkilisi, 2010-15 yılları arasında Amerika’nın İran’a yönelik yaptırımlarını delmekle suçlanmıştı.

Bakan Albayrak, Halkbank’ın İran ile ilişkilerini incelemesi için tutulan Amerikan hukuk bürosunun, söz konusu işlemlerle Amerikan yaptırımlarının ihlal edilmediği sonucuna vardığını belirtti. Bununla birlikte Ankara’nın devlete bağlı bu bankanın herhangi bir mali yaptırımla yüzleşmesini beklemediğini de ifadse etti.

King & Spalding Hukuk Bürosu, Türk bankasının ilişkilerini incelemek için araştırma yaptı. Bunun öncesinde Banka’nın eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, New York’taki bir mahkeme tarafından Amerikan yaptırımlarından kaçınmak adına İran’a yardım operasyonu ve banka dolandırıcılık uygulamasına katılmakla suçlanmış ve geçtiğimiz Mayıs ayında 32 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Türkiye ise bu karara itiraz etmiş ve bunu siyasi bir tavır olarak değerlendirmişti.

Albayrak önceki gece Reuters haber ajansına şu açıklamada bulundu: “İran’da dış ticari ilişkiler ve Amerikan şirketi tarafından incelenmesi istenen bağlantılı e-postalar ve belgeler ile ilgili olarak tüm açıklamalar yapıldı. Birkaç ay süren bu bağımsız soruşturmanın neticesinde Banka’nın birincil veya ikincil düzeyde İran’a yönelik ABD yaptırımlarını ihlal etmediği ortaya çıktı. Amerikan Hazine Bakanlığı’na bağlı ve ekonomi yaptırımlardan sorumlu Dış Varlık Gözetleme Bürosu, düzenli olarak Halkbank üzerinden İran’daki ticarete ilişkin bilgi sağladı. Halkbank’ın ceza almasını beklemiyoruz. Banka, bu süreçten alnı ak bir şekilde çıkacak. Ve çıkacak herhangi bir şey, tamamen siyasi bir karar olacak”.

Ankara, Atilla’nın davasını ‘kanuni olmayan siyasi bir dava’ olarak nitelendirmiş ve 17-25 Aralık 2013 tarihleri arasındaki dönemde Türkiye’de başarısız olan ‘yargı darbesi’ olarak isimlendirdiği operasyonun bir devamı olarak görmüştü. Türkiye, bu dönemdeki büyük yolsuzluk ve rüşvet davasında bakan oğulları ile iş adamlarına kadar uzanan bir takım tutuklamalar ve kovuşturmalara tanıklık etmişti. Yargılananlar arasında İran asıllı altın taciri Reza Zarrab ve Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ön planda yer alıyordu. O dönemde şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık ettiği Hükümet, bu olayı ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’e bağlı Hizmet Hareketi’nin polis ve yargıya sızan unsurlarını harekete geçirerek hükümeti devirme teşebbüsü olarak yorumlamıştı.

Türkiye Hükümeti bunu, ‘ABD’nin piyonu olarak nitelendirdiği Gülen Hareketi ile Amerikan yargısı, Amerikan istihbaratı CIA ve FBI’nın işbirliğinde yürütülen bir komplo’ olarak adlandırmıştı. Türk yargısı Hizmet Hareketi’ni resmen Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak tanımladı.

Erdoğan Halkbank’ın eski Genel Müdür Yardımcısı Atilla hakkında yürütülen yargı takibinin “eski dostu yeni düşmanı” Gülen tarafından Türkiye’ye karşı düzenlenen bir komplo olduğunu defalarca dile getirdi. Manhattan Yargıcı Richard Berman’ın 47 yaşındaki Atilla hakkında çıkardığı karar nispeten yumuşak. İddialar, 20 yıla kadar hapis cezası istediği yönündeydi.

Yargıç Berman, Atilla’ya karşı davada tanık haline gelerek fayda sağlayan İran asıllı Türk İşadamı Reza Zarrab hakkındaki bu davada Atilla’nın en hafif suçlu gibi durduğunu belirtti. Zarrab, sorguda Atilla aleyhine tanıklık etmiş ve Erdoğan ile onun hükümetinin bakanlarının Amerikan yaptırımlarını delme davasına karıştığına işaret etmişti. Bunun öncesinde ise kendisinin karmaşık ama aynı zamanda kârlı olan bölgesel ticaret için aracı olarak bu işe karıştığını itiraf etmişti. Bu iş, İran’ın yakıt gelirlerinden elde ettiği milyarlarca euroyu Halkbank üzerinden altın karşılığında uluslararası bankacılık sistemine pompalamasını sağlıyordu.

Atilla, Manhattan’da 3 haftadan fazla süren oturumların sonucunda zimmete para geçirmek ve Amerikan yaptırımlarını delmek üzere komplo kurmaktan suçlu bulundu. Bu dava, Türkiye-Amerika arasında Amerikalı Rahip Andrew Brunson’un Gülen Hareketi’nin de aralarında yer aldığı terör örgütlerine yardım suçlamasıyla Türkiye’de yargılanmasından ötürü zaten gergin olan ilişkilerin daha da gerilmesine sebep oldu. Bu dava aynı şekilde Halkbank başta olmak üzere Türk bankacılık sistemine yaptırım uygulanmasına da yol açabilir. Türk Yönetimi, Amerika’nın Tahran’a yönelik yaptırımlarının hiçbir şekilde ihlal edilmediği ve kendisinin ‘yasal olmayan’ hiçbir bankacılık işlemlerinde ‘taraf olmadığı’ konusunda ısrar ediyor.

Türkiye ve Amerika arasında genişleyen çatışmaya ilişkin yaptığı açıklamada Albayrak, Washington’un olayı ‘ABD ve halkına hiçbir şekilde yaramayacak’ bir noktaya taşıdığını söyledi. Evangelist Rahip Andrew Brunson’ın terör suçlaması ile alıkonup yargılanması konusunda yaşanan çekişme, Amerika Başkanı Donald Trump’ı Türk Adalet ve İçişleri Bakanı’na yaptırım uygulamaya ve Türkiye’den gelen çelik ve alüminyum malzemelerine uygulanan gümrük tarifelerini artırmaya itmişti.

NATO’da iki müttefik olan Türkiye ve ABD arasındaki gerginlik, başka meseleleri de kaşımaktadır. Nitekim bu iki aktör, Suriye’nin kuzeyine yönelik siyaset konusunda da ayrışıyor. Ankara’nın Rus füze savunma sistemi S-400’ü satın alma planları ve ABD’nin İran ile petrol alışverişini durdurma noktasında devletlere yönelik yeni talepleri de bu ikiliyi ayrıştıran meseleler arasında yer alıyor. İran petrolünün Türkiye’nin temel enerji kaynaklarından biri olduğu da biliniyor.

ABD ve Türkiye arasındaki gerginliğin bu dava sebebiyle arttığı bir zamanda Ankara, AB ülkeleri ile yakınlaşma ve aradaki gerginliği unutma yolunu tutuyor. Geride bıraktığımız Ağustos ayında hem Türkiye hem Hollanda Dışişleri Bakanlığı, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin tamamen geri döneceğini duyurdu. Geçtiğimiz hafta Viyana ziyaretinde bulunan Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Hollandalı mevkidaşının önümüzdeki Ekim ayında Ankara’yı ziyaret edeceğini açıkladı.

Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu ayın sonunda Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu 4 seneden bu yana bir ilk. Erdoğan, Fransa, Almanya ve Rusya liderlerini bir araya getirecek ve ABD’nin yer almayacağı zirve öncesinde Suriye meselesini tartışmak üzere İstanbul’da ev sahipliği de yapacak.

Gözlemciler, Brüksel ve Ankara’nın son dönemlerde kendilerini Trump’ın korumacı politikaları karşısında bir uzlaşı çizgisinde bulduğunu söylüyor. Bu durum onları, ‘Amerikan korkusu’ karşısında ortak bir tavır almaya itiyor. Buna ek olarak Amerika’nın İran ile olan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak geri çekilmesi ve iki tarafın İran’a karşı olan yaptırımlara itiraz etmesi de ortak bir tutumun sergilenmesine teşvik ediyor. Nitekim Türk şirketler de Avrupalı benzerleri gibi İran ile ticaret konusunda olası Amerikan yaptırımları ile karşı karşıya.

Gözlemcilere göre ekonomik etkenler ve bunun yanı sıra Trump’ın kararlarına karşı bu iki tarafın duruşu, Türkiye ve Avrupa arasındaki yakınlaşma için hayatı bir itici güce sahip. Ancak gözlemciler, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yoluna hala geri dönme umudunun olmadığına ve Türk yetkililerin bu konuda gerçekçi olmaları gerektiğine işaret ediyor.