Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, “Suudi vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi talimatının üst düzey bir Suudi yetkilisi tarafından verildiğine dair ithamlarının” odağında Veliaht Prens’in olmadığının Türk makamlarınca teyit edildiğini dile getirdi. Ayrıca gerçeklerin bütünüyle açığa çıkarılmasının sağlanması için ellerindeki delilleri Suudi Başsavcılığına sunmaları için Ankara’ya çağrıda bulundu.
Şarku’l Avsat’a bir röportaj veren Cubeyr, Krallığın ABD ile olan stratejik ilişkisini ve tarihi işbirliğini muhafaza etmeye ve güçlendirmeye istekli olduğunu vurgulayarak, Kaşıkçı davasına ilişkin ABD yaptırımlarının bireysel olduğunu; Suudi hükümetini veya ekonomisini hedef almadığını söyledi. Kaşıkçı cinayeti ile ilgili sanıklara karşı uygulanacak prosedürler hususunda ilk harekete geçen ülkenin Suudi Arabistan olduğunu kaydeden Cubeyr, diğer ülkelerin bu tutumu sürdürdüklerini ve stratejik ilişkiler ile politik ve ekonomik çıkarları etkilemeyecek şekilde birtakım kişilere karşı tedbirler aldıklarını ifade etti.
Cubeyr açıklamasının devamında, “Türkiye’deki birtakım kimseler tarafından yapılan açıklamalar, ikili ilişkilerde bir gedik açılmasına yol açıyor. Suudi Krallığı olarak bunu istemiyoruz. Çünkü bu durum bizi üstesinden gelmeye çalıştığımız önemli meselelerden uzak tutuyor” ifadelerini kullandı.
Kaşıkçı cinayeti meselesini politik bir rant haline getirme girişimlerini reddeden Cubeyr, adaletin sağlanmasını isteyen kimselerin ellerindeki tüm delilleri yetkili otorite olan Suudi makamlarına sunması gerektiğini vurguladı.
Cubeyr sözlerini şöyle sürdürdü:
“Durum şu ki, operasyonu yürüten ekip yanıltıcı ve yanlış bir rapor sundu ve bunun üzerine menfi açıklamalar yapıldı. Gerçeklerin raporlarda sunulanlar ile çeliştiği anlaşıldığında, Kral Selman bin Abdulaziz soruşturma yürütmesi için başsavcıya talimat verdi. Soruşturmaların sürdürülmesi ve sanıkların yargılanmasına yetecek itiraf ve delillere ulaşılması ile birlikte elde edilen ilk sonuçlar açıklandı. Başsavcı ulaştığı sonuçları sundu ve itham edilen sanıklar mahkemeye sevk edildi. Davaya ilişkin yeni bir gelişme yaşandığı ve yeni bir delile ulaşıldığı takdirde, bunlar şeffaf ve açık bir şekilde başsavcı tarafından ilan edilir.”
Suudi diplomasisi, Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından Krallığın benzeri görülmemiş bir şekilde maruz kaldığı ve sizin de histerik olarak nitelendirdiğiniz saldırının ardından bugün nerede duruyor?
– Öncelikle Kaşıkçı ailesine en içten samimi başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum. Suudi diplomasisi, sadece Arap ve İslam aleminde değil, aynı zamanda dünya ölçeğinde lider olan bir devleti temsil ediyor. Suudi Arabistan, tarihsel olarak bölgede ve dünyada barış, istikrar ve refah arayan aynı zamanda şer güçler ile mücadele eden bir güç olmuştur. Bu halihazırda da böyledir. Bundan dolayı koşullar ve zorluklar ne olursa olsun daima kararlı bir tutuma sahip olmuştur.
Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne yol açan korkunç suçla ilgili olarak Krallığın karşı karşıya kaldığı saldırılara gelirsek, Suudi liderliği davanın soruşturulması ve suçlulardan hesap sorulması için başsavcıya talimat verdi. Savcılık da dava ile ilişkili olan sanıkları yargıya sevk etti. Ayrıca Kral Selman bin Abdulaziz, İstihbarat Genel Başkanlığı’ndaki prosedürlerin gözden geçirilmesi için Veliaht Prens başkanlığında bir komite oluşturulması ve kurumun yeninden yapılandırmasına dair talimat verdi. Krallık, adaleti sağlamak ve Suudi vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinden sorumlu olanlardan hesap sorulması için elinden geleni yaptı.
Medya kampanyalarına ve meseleyi siyasileştirme girişimlerine gelirsek, soruşturmanın sonuçlarının tüm şeffaflıkta duyurulmasından ve sanıkların mahkemeye sevk edilmesinden sonra, bunların arkasında kimlerin olduğu ve hangi amaçla hareket ettikleri açığa çıktı. Tarih boyunca birçok kez Krallığın rolünü ve statüsünü zayıflatmak isteyen bu tür kampanyalar ile hedef alındık.
ABD, konuyla ilgili birçok kişiye yönelik yaptırımlar uygulayacağını açıkladı. Bu yaptırımlar hakkındaki değerlendirmeniz nedir? Suudi-ABD ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
– ABD ile olan ilişkilerimiz oldukça stratejiktir. Bölgenin ve dünyanın güvenliği ve istikrarı için ortak ve hayati çıkarları paylaşıyoruz. Suudi liderliği, 70 yıldan uzun süredir var olan bu stratejik ilişkiyi ve tarihi ortaklığı korumak ve güçlendirmek istiyor. Ayrıca ABD yönetiminin ilgisini takdir ediyoruz. Ayrıca Suudi vatandaşı Cemal Kaşıkçı davası ile ilgili dost ülkelerin tutumlarını ve Suudi liderliğinin talimatıyla uygulanan adalet ve hesap verebilirlik prosedürleri konusundaki desteklerinden de memnuniyet duyuyoruz. Kaşıkçı davasına ilişkin ABD yaptırımları bireysel birtakım yaptırımlardır. Yaptırımlar, Suudi hükümetini veya ekonomisini hedef almıyor.
Türk makamlarının bir uluslararası soruşturmanın önemine dair açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Kaşıkçı cinayeti meselesini siyasi bir rant haline getirme girişimlerini reddediyoruz. Adaletin sağlanmasını isteyen kimseler ellerindeki tüm delilleri yetkili otorite olan Suudi makamlarına sunmalılar.
Meseleyi siyasileştirmeyi amaçlayan Türk pozisyonu -sizin ifadelerinizle- ışığında, Suudi-Türk ilişkilerinin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Ortak Güvenlik Çalışmaları Ekibi kurulmasına yönelik Türkiye’nin olumlu tutumunu takdir ediyoruz. Krallık Türk tarafı ile işbirliği yaptı. Başsavcılık dava dosyasını tamamlamak için Türk mevkidaşından delillerin ayrıntılarını talep etti. Maalesef istenilen kanıtlar sunulmadı. Türk tarafının, mahkemeye sevk edilmek üzere dava ile ilgili herhangi bir delili savcılığa sunacağını umuyoruz. Ayrıca adaleti sağlamak, suçlulardan hesap sormak ve davanın siyasileştirilmesi girişimlerini engellemek için alınan yasal önlemlerin altını çizmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, Suudi Arabistan ve Türkiye Cumhuriyeti İslam dünyasında yer alan ve tarihsel bağları olan iki önemli ülkedir. Ne yazık ki, Türkiye’deki birtakım kimseler tarafından yapılan bazı açıklamalar bu amaca hizmet etmemektedir. Bilakis bu tür açıklamalar, ikili ilişkilerde bir gedik açılmasına yol açıyor. Suudi Krallığı olarak bunu istemiyoruz. Çünkü bu durum bizi başta İslam dünyasının birliği olmak üzere üstesinden gelmeye çalıştığımız önemli meselelerden uzak tutuyor. Krallık hukuksal çerçeve içinde Kaçıkçı davasını ele aldı. Bu davanın herhangi bir şekilde siyasileştirilmesi kabul edilemez. Bu durumun Krallık ile Türkiye arasındaki ilişkileri ve ortak İslami eylemi güçlendirmeye hiçbir katkısı olmaz.
Suudi vatandaşı Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi talimatının üst düzey bir Suudi yetkilisi tarafından verildiğine dair Türk makamları tarafından yapılan açıklamalar karşısındaki tutumunuz nedir? Veliaht Prens’e dolaylı olarak işaret ediliyor mu?
– Türk tarafına bu açıklamaların ne anlama geldiğine dair en üst düzeyde sorular sorduk. Onlar bize, söz konusu açıklamalar ile Veliaht Prens’in kastedilmediğini kesin bir şekilde teyit ettiler. Meseleye ile ilgili çeşitli açıklamalar kulağımıza ilişince, kendilerinden ellerinde herhangi bir delil bulunduğu takdirde bize sunmalarını istedik. Başsavcının ifadesine göre şimdiye dek herhangi bir delil sunulmadı. Bizim odak noktamız, soruşturmaların güvenliği adına, bu konudaki tüm bilgileri ve kanıtları toplamak ve onları medyanın etkilerinden uzak tutmaktır.
Burada, Kral Selman bin Abdülaziz ve Veliaht Prens tarafından temsil edilen Suudi Arabistan liderliğinin kırmızı bir çizgisi olduğunu vurgulamak isterim. Hangi taraftan gelirse gelsin veya hangi sebeple olursa olsun liderliğimizi zayıflatmaya yönelik girişimlere izin vermeyeceğiz. Suudi liderliğine zarar vermeye çalışmak, Krallık vatandaşlarına zarar vermek anlamına gelir.
Ancak ABD basınında çıkan haberler, ABD istihbaratının değerlendirmesinin emri veren kişinin Veliaht Prens olduğuna işaret ettiğini gösteriyor. Bu konuya cevabınız nedir?
– ABD basınında bu hususta çıkan haberlerin doğruluğunu bilmediğimiz birtakım sızıntılar olduğunu ve resmi herhangi bir açıklama yapılmadığını biliyorum. Bunlar birtakım değerlendirmelerdir, kesin bir delil yok. Her halükarda Veliaht Prens hakkındaki bu tür iddiaların tamamen asılsız olduğunu biliyor ve onları reddediyoruz.
Bazı gazetelerin, Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Halid bin Selman’ın merhum Cemal Kaşıkçı ile konsolosluğa gitmeden önce iletişime geçtiklerine dair haberler yayınladıklarını gördük. Bu doğru değildi. İkili arasında herhangi bir telefon görüşmesi gerçekleşmedi. Bu durum, sızıntıların dayandığı kaynakların zayıflığını gösteriyor.
Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı davası ile ilgili gerçeğin ortaya çıkarılması için tam ve şeffaf soruşturma yürütme taahhüdünde bulundu. Başsavcı geçtiğimiz perşembe günü soruşturma sonuçlarını açıkladı. Soruşturma sonuçlarına yönelik uluslararası tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Krallığın Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili yürütmüş olduğu soruşturma uluslararası kamuoyu için değildi. Bir Suudi vatandaşının cinayete kurban gitmesi nedeniyle bu soruşturmayı açtık. Bu, kabul edilmesi mümkün olmayan bir meseledir ve suçlulardan hesap sorulmalıdır. Başsavcı soruşturmalarının ön sonuçlarını açıkladı. Açıklamada, haklarında yeterince delile ulaşılan 11 kişinin yargıya sevk edildiği ve diğerleri ile ilgili soruşturmaların devam ettiği kaydedildi. Adaletin sağlanması her şeyden ve herkesten önce Suudi Arabistan’ın talep ettiği bir şeydir. Söz konusu kimseler, o gün konsoloslukta olanlar hakkında vermiş oldukları yanıltıcı bilgiler ile çifte suç işlemiş oldular.
Cemal Kaşıkçı olayından bu yana 45 günden fazla bir süre geçti ve gerçekte ne olduğuna ilişkin çelişkili haberler ve bilgiler ile birlikte ceset hala bulunamadı. Gerçeği biliyor musunuz?
– Başsavcılık ulaştığı deliller ve elde ettiği itiraflar ışığında geçen perşembe günü özet bir açıklamada bulundu ve soruşturmanın hala devam ettiğini vurguladı. Gerçeklerin bütünüyle açığa çıkarılması için Tük makamlarının ellerinde bulunan delilleri bize sunmaları oldukça önemlidir. Başsavcının belirttiği gibi, elinde bulunan deliller ve gerçekleştirdiği soruşturmalar ışığında ulaştığı neticeleri aktardı. Başsavcı, Türk makamlarının ellerinde bulunan delilleri sunmalarını umuyor.
Bu durum, bizi yaşananlar hakkında Krallık tarafından yayınlanan haberler melesine geri götürüyor ki, bu birkaç kez değişti ve uluslararası medya tarafından çokça tekrarlandı. Nihai durum bu mu?
– Durum şu ki, operasyonu yürüten ekip yanıltıcı ve yanlış bir rapor sundu ve bunun üzerine menfi açıklamalar yapıldı. Gerçeklerin raporlarda sunulanlar ile çeliştiği anlaşıldığında, Kral Selman bin Abdulaziz soruşturma yürütmesi için başsavcıya talimat verdi. Soruşturmaların sürdürülmesi ve sanıkların yargılanmasına yetecek itiraf ve delillere ulaşılması ile birlikte elde edilen ilk sonuçlar açıklandı. Başsavcı ulaştığı sonuçları sundu ve itham edilen bir dizi sanık mahkemeye sevk edildi. Davaya ilişkin yeni bir gelişme yaşandığı ve yeni bir delile ulaşıldığı takdirde, bunlar şeffaf ve açık bir şekilde başsavcı tarafından ilan edilir.
Türk cumhurbaşkanı, ülkesinin bir Suudi istihbarat yetkilisine ses kayıtlarını verdiğini açıkladı. Ankara’nın elinde bulunan kayıtları dinlediğiniz doğru mu?
– Başsavcılık, Türk tarafından herhangi bir kanıtın kendilerine ulaşmadığını açıkladı. Türk tarafının dava ile ilgili ulaştığı herhangi bir delili, savcılığa sunacağını umuyoruz. Bu, savcılığın kanıtları mahkeme tarafından kabul edilebilir resmi bir şekilde sunması için gerekli. Bizim için önemli olan, şeffaf ve açık bir şekilde adaleti sağlanmak için herhangi bir kanıt elde etmektir.
Bazı güçler ile olan silah ve teçhizat anlaşmaları ile birlikte meselenin tersine dönmesinden korkuyor musunuz? Özellikle de hala Yemen’de savaştığınız ve İran tehditlerini topraklarınızdan uzaklaştırmak için çalıştığınız şu sıra bu konu ile ilgili ne gibi seçenekleriniz var?
– Krallık, topraklarını, sınırlarını ve halkını herhangi bir bölgesel tehdide karşı savunuyor. Her zaman müttefik ülkeler aracılığıyla silahlandırılmayı tercih ediyoruz. Zira bu, onlarla olan stratejik ilişkilerin bir parçasıdır. Krallığın topraklarını ve insanlarını savunma hususundaki sorumuluğu, herhangi bir kaynaktan ihtiyaç duyduğu silahları elde etmesini gerektiriyor.
Cemal Kaşıkçı’nın ölümü, Krallığın dünya ölçeğindeki ortaklarıyla olan ilişkilerini ne ölçüde etkileyecek?
– Müttefiklerimiz ile olan ilişkilerimiz, ortak zorluklar ile mücadele etme hususunda oldukça önemli ve stratejiktir. Bölgenin ve dünyanın güvenliği ve istikrarı çerçevesinde hareket ediyoruz. Krallığın dünya çapındaki müttefikleri, onun rolünü ve statüsünü takdir ediyor. Ortaklarımızla sürekli temas halindeyiz. Kaşıkçı cinayeti ile ilgili sanıklara karşı uygulanacak prosedürler hususunda ilk harekete geçen ülke Suudi Arabistan’dır. Diğer ülkeler bu hususta Suudi Arabistan’ı takip ettiler ve stratejik ilişkiler ile politik ve ekonomik çıkarları etkilemeyecek şekilde birtakım kişilere karşı tedbirler aldılar.