Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Üç Yüzüğün Hikayesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Yahudiler, Musa bin Meymun’u Ortaçağ’ın en büyük düşünürlerinden biri olarak görürler. İbn Rüşd’ün öğrencisi olan İbn Meymun; hocasının akılcı düşüncesini benimsemiş ve Musevi dinini yorumladığı tüm kitaplarında onun bu düşüncelerinden ilham almıştır. En önemli ve değerli kitabı ise Arapça kaleme aldığı ünlü Delâletu’l-Hâirîn (Şaşırmışların Kılavuzu) kitabıdır. Bu kitap Akdeniz bölgesinin ve İslam dünyasının tamamında tanınmış ve yayılmıştır. Hristiyan dünyası ise bu kitabı kafirlikle suçlayıp yasaklamıştır. Aynı şekilde kilise,kitabın halka açık yerlerde yakılması emrini vermiştir.

Yine de Yahudiler Musa bin Meymun’a gereken önemi vermiş ve onu şu şekilde övmüşlerdir: “Musa’dan Musa’ya kadar (ikinci) Musa’nın dengi başka bir kimse gelmedi”.

Endülüs’te doğan İbn Meymun orada yaşamış ve eğitim görmüştür. Ardından deniz yoluyla Fas’a gelmiş ve ticaret ile uğraşmıştır. Ama burada da kalmayıp doğuya yönelmiş ve Mısır’a yerleşmiştir. Mısır’da hoşgörüsü, iyi kalpliliği ve cesareti ile bilinen ve Irak’taki Tikrit şehrinden Kürt komutan Selahaddin Eyyubi’nin veziri ve özel doktoru olarak görev yapmıştır. Avrupalılar hiçbir müslüman komutana Selahaddin Eyyubi kadar saygı göstermemişlerdir.

Bu büyük komutanın özellikleri, farklı dinlerden yani Müslüman, Hristiyan ve Yahudi din adamlarını kapsayan meclisine de yansımıştır. İşte bu din adamlarının arasında Musa bin Meymun da vardı. Bu mecliste din, tarih ve düşünce ile ilgili tartışmalar gerçekleşirdi. Bu sohbet ve tartışmaların birinde Sultan, Musa bin Meymun’a dönerek ona: “Sence üç semavi dinden hangisi daha yücedir?” diye bir soru yöneltmiş.

Kuşkusuz Müslüman bir komutan, halkından zimmi bir Yahudiyi zora sokmak için bundan daha zor bir soru soramaz. Zira İbn Meymun; en yüce din İslam’dır diye karşılık verse kendi dinini inkar etmiş ve Sultan’a karşı münafıklık etmiş sayılacaktı. Aynı şekilde Yahudiliktir diye karşılık verse bu sefer de Sultan’ı kızdırmış, İslam’a sövmüş ve had cezasını hak etmiş olacaktı. Ama İbn Meymun hocası İbn Rüşd’den öğrenmiş olduğu hikmeti ve zekayı kullanıp Sultan Selahaddin’e şöyle bir karşılık vermiş: “Sultanım; izin verirseniz sizlere üç yüzüğün hikayesini anlatmak isterim. Adamın biri, üç tane kadınla evliymiş. Onların tartışmalarından ve sorunlarından bıkan adamın aklına sonunda şöyle bir çözüm gelmiş; birbirine benzeyen, aynı büyüklükte değerli bir taşı olan üç tane yüzük almış ve eşlerine : “Bu üç taşlardan sadece birisi gerçek ve değerli diğer ikisi ise sahte ve değersizidir” demiş. Bunun üzerine eşleri ona: “Peki, gerçek olan hangisi?” diye sormuşlar. Adam ise onlara: “Gerçek ve değerli olanı aranızda beni diğerlerinden daha çok seven, bana hizmet eden ve sözümü dinleyene verdim” diye karşılık vermiş. Bu şekilde adam geri kalan hayatını, kendisini sevmekte, hizmet etmekte ve sözünü dinlemekte yarışan üç eşiyle birlikte mutlu ve mesut bir şekilde yaşamış. Eşlerinden her biri de kendisinin gerçek ve değerli olan yüzüğe sahip olduğuna inanıyormuş”.

Bu hikaye ile vermek istenilen mesaj açıktır ama İbn Meymun yine de Sultan Selahaddin’e dönerek şöyle demiş: “Bu üç dinin durumu da böyledir Sultanım. İçlerinde en yüce olanı; Allah’a en sadık şekilde iman eden ve inanan, en çok seven, hakkıyla ibadet eden, korkan ve itaat eden dindir”.

Böylece bu hikaye de en güzel kendini kurtarma hikayelerinden biri olarak tarihte yerini almıştır.