Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Uçurumun kenarında | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Siyasi krizlerden askeri gerginliklere, para piyasalarındaki dalgalanmalardan iklim değişikliğindeki tehlikelere, terör tehditlerine ve göç olgusuna kadar dünya, karışık problemlerle karşı karşıya bulunuyor. Diğer yandan siyasi ve ideolojik bölünmelerin, çıkar ve hesap anlaşmazlıklarının olduğu ve Amerikan nüfuzuna karşı Rusya ve Çin’in kafa tuttuğu bir ortamda bu zorluklarla toplu bir şekilde mücadele etme gücü azalıyor. Bu karanlık fotoğraf, Münih Güvenlik Konferansı sırasında açık bir şekilde ortaya çıktı. Ki söz konusu konferans, soğuk savaşın sona ermesinden bu yana dünyanın en çalkantılı süreci yaşadığı ve hâkim durumların daha büyük savaşların çıkmasına neden olabileceği ve bölgemizin bu savaşlardan kesinlikle uzak olmadığı konusunda uyarırlarda bulunarak birkaç gün önce sona erdi.

Münih Konferansı’nın şiarına, atmosferine ve raporuna göre özetle dünya, uçurumun kenarında duruyor. Birçok konuşma ve tartışma, bu olumsuz ve karamsar fotoğrafı yansıttı. Şöyle ki problemler ve krizler ortaya atıldı. Ancak şu anki durumdan çıkmak için herhangi bir çözüm öne sürülmedi. Münih Konferansı’nın mevcut bütün problemler için bir çözüm platformu olmasının beklenmediği doğrudur. Fakat birtakım meselelerde taraflar arasındaki boşluğu kapatan ve küresel düzlemde güveni inşa etmeye ve sağlamlaştırmaya yardım edecek iyimser bir atmosferi yayan müzakerelere en azından fırsat sağlamasını ümit edenler vardı. Ancak bunların tamamen tersi oldu. Öyle ki söz konusu konferans, tutum ve tasavvurların uzaklaştığını, kriz ve zorlukların derinleştiğini ve bu sürecin barış içerisinde nasıl geçileceği konusunda net bir görüşün olmadığını gösterdi.

Konferans başkanı ve Alman diplomat Wolfgang Ischinger, küresel ve bölgesel tarafların çıkarlarının çakıştığı ve güçlü tarafların karşı karşıya geldiği Suriye’deki karışık durum ve artan bölgesel çatışma ortamında Ortadoğu’daki büyük çekişmelere, Ukrayna krizine, Rusya ve Batı arasındaki gerginliklere ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong-Un arasındaki nükleer meydan okumalara ve sözlü çatışmaya işaret ederek uluslararası diplomasinin gerilediğine, savaş ve çatışma dilinin yükselişe geçtiğine dikkat çekti. Ancak katılımcıların duyduğu en güçlü uyarı ise ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Jim Ritch’ten geldi. Ritch, dünyanın Kuzey Kore ile nükleer savaşın eşiğine geldiğini ve bunun medeniyetler tarihinde en kötü felaket olabileceğini dile getirdi.

Konferansın mercek altına alınan Trump idaresinin politikalarını bazen yargılar gibi görünmesi ve bu politikaların birçok eleştiri ve sorulara maruz kalması dikkat çekiciydi. Söz konusu politikaların diplomasiden vazgeçmeye başlayıp askeri gücünü pekiştirmeye, güç gösterisine meylettiğine ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya düzeninin inşa edilmesinde büyük bir rol oynayan şu anki eğilimleriyle dünya düzenini bozduğuna işaret edildi. Avrupalılar, Trump’ın “Önce Amerika” sloganı sebebiyle ABD’nin içine kapanmasından dolayı endişelerini dile getirdi. Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel gibi bazı kimseler, “Fiillere mi, kelimelere mi, yoksa tweetlere mi bakalım?” diyerek Amerika’nın tutumlarını anlayamadıklarından dolayı rahatsızlık duyduklarını ifade etti. Ruslar ise, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aracılığıyla Trump yönetiminin Amerikan nükleer tersanesini yenilemeyi ve sağlamlaştırmayı ilan etmesinin Rusya’ya kendi tersanesini sağlamlaştırmaktan başka bir seçenek bırakmayacağı konusunda uyarıda bulundu. Bu da zorunlu olarak diğer devletlerin bu duruma seyirci kalmayıp yeni bir nükleer yarışın başlaması anlamına geliyor.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert McMaster’ın öncülüğünde Münih Konferansı’na gelen ABD heyeti, Başkan Trump’ın tweetlerine rağmen Washington’un politikalarının ve müttefiklerinin değişmediği konusunda dünyayı sakinleştirmek ve Avrupalı müttefikleri ikna etmek için büyük çaba sarf etti. Aynı zamanda McMaster, Rusya’ya ve Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesine ve aynı şekilde istikrarı sarsan faaliyetlerine yanıt verme zamanının geldiğine atıfta bulunan İran’a karşı kararlı bir tutum sergiledi. Fakat ABD heyetinin bu çabalarından dolayı tebrik edilmesi uzun sürmedi. Zira Trump, bir tweet paylaşarak ulusal güvenlik danışmanını şu sözlerle eleştirdi, “Ulusal güvenlik danışmanı, 2016 seçimlerinin Rus müdahalesinden etkilenmediğini ya da değişmediğini söylemeyi unuttu.”

Bütün bunlar dünya için ne anlama geliyor?

Öyle tahmin ediliyor ki ABD yönetimi, Rusya’nın seçimlere müdahalesiyle ilgili olarak özel savcı Robert Mueller’in yürüttüğü soruşturmanın kritik aşamaya yaklaşmasıyla birlikte artan baskıların yanı sıra Başkan Trump’ın tweetlerinden ve sürekli metin dışına çıkmasından dolayı çalkantılara ve değişliklere maruz kalmaya devam edecektir. Dünyanın artan tehlike ve zorluklara karşı koymak için pek çok diplomasiye ve bir tür dengeye ihtiyaç duyduğu bir vakitte bu durumun hem içeriden hem de dışarıdan ABD’ye yansımaları olacaktır. Terörle mücadeleden iklim tehditlerine, göç sorunlarından yeni elektronik savaşlara, nükleer silahlanma meselesinden su ve uluslararası ticaret meselelerine kadar şu anki küresel problemlere karşı koymak için uluslararası çabalara ihtiyaç duyuluyor.

Trump yönetiminin iktidara gelmesinden bu yana ABD, tecrit politikasını benimseyerek Paris İklim Anlaşması ve Trans-Pasifik Ortaklığı gibi uluslararası anlaşmalardan çekildi. Ayrıca Kudüs’ü İsrail’in başkenti tanıma gibi müttefikleriyle istişare etmeden tek taraflı kararlar aldı. Bütün bunlar, dünyayı kaygılandırmaya ve yeni gerginliklerin çıkmasına yol açtı ve Münih Konferansı’nda açık bir şekilde belli olan karamsar atmosferi alevlendirdi. Böyle bir ortamda ABD’nin dünya düzenini uçurumun kenarından ve yeni bir dünya savaşının tehlikesinden kurtarmak için soğuk savaşın derslerini, yumuşak ve parlak diplomatik gücün rolünü hatırlaması gerekiyor.