Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Uçurumun kenarında dans eden Lübnan | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Manasız onca övgüye ne oldu? Lübnan hükümetini oluşturmak için hangi noktada kısır döngüye girildi? Lübnan’ın ekonomik durumu, ne zamana kadar bu daimi boşluğu kaldırabilir? Öyle ya bu durum, Paris’teki CEDRE Konferansı’nda elde etmiş olduğu tüm yardım ve destek sözlerini tehdit altında bırakıyor.

Hiç kimsenin bu duruma dair net bir cevabı yok. Hele de son günlerde yeni hükümeti oluşturmak ve Lübnan’ın Paris’te yüklendiği uzun taahhütler dizisini uygulamak için işbirliği yapmak yerine parmak ısırığına benzer açıklamalar ve tartışmalardan duvar benzeri bir şey örülmesinden sonra…

Lübnan televizyonlarındaki haber yayınlarını dinlemeye dayanamazsınız. Zira bu yayınlar, iki yıldır ölüm ilanı sayfası gibi hizmet veriyor. İster genel durumdaki düşüş veya grevler ve kitlesel hareketler hakkındaki haberler olsun, ister yolsuzluk veya çalıp çırpmalar hakkında, hiç fark etmez; hepsi de genelde ‘tırmanışın’ sorumlularına yönelik bir uyarı ile sona eriyor. Ancak söz konusu olan, yığın halindeki krizlere daha fazla batmaktan başka bir şey olmayan bir tırmanış.

6 Mayıs’taki meclis seçimlerinden önce yetkililer, böbürlenmede doğal olarak aşırıya kaçtı. Övünç kaynakları ise meclisin 3 kez yinelenen uzatmadan sonra nihayet nispeten göreceli yeni bir seçim yasası üzerinde anlaşmasıydı. Sonra yeniden övünmeye başladılar. Bu seferki övüncün sebebi ise Baalbek-Hermel dahil bazı bölgelerde ‘şüpheli’ olduğuna ilişkin tüm söylenenlere rağmen bu seçimleri gerçekleştirmekti.

Cumhurbaşkanı Mişel Avn, yaklaşık 2 yıl önce seçildiğinden bu yana hep söz tekrarına düştü. Onun dönemi henüz başlamadı. Seçimlerden sonra yeni hükümetin oluşmasıyla aktif olarak başlayacak. Ancak bu seçimlerin üzerinden geçen 4 aydan ve gerekli meclis istişarelerini uyguladıktan sonra Başkan Saad Hariri, 128 kişiden 112’sinin oyunu aldı. Durum halen boşlukta sallanıyor ve ülke geçici hükümetin gölgesinde sürünüyor.

Bakanlık payları hakkında konuşmaktan artık utanılmayan kısır döngü içerisindeki tartışma halen devam ediyor: ‘paylaşma’ temeline mi seçim sandıklarından çıkan oy oranlarına mı yoksa seçimlerin ardından oluşturulan meclis blokları ve ittifaklarına mı dayalı olacak? Bu ‘paylaşma’ hakkında yapılan konuşmalar bağlamında ise Başkan Avn, başkanlıktaki selefleri zamanında hükümet başkanlığı payını özelleştirme gereğine dair herhangi bir konuşmayı her zaman eleştirirdi. Ancak işte şimdi bu paya tutunuyor. Elbette bu payın, Özgür Yurtsever Hareket’ten bakan damadı Cebran Basil ve seçimlerin ardından oluşan Güçlü Lübnan Partisi’nin istediği payla bir ilgisi yok!

Bu haftanın başına kadar Atanmış Başkan Saad Hariri, Cumhurbaşkanı Avn’a ülkenin kalkınması projesinin ülkedeki tüm siyasi bileşenler arasında işbirliğini gerektirdiği düşüncesinden hareketle üzerinde ısrarcı olduğu ‘Ulusal Birlik’ hükümeti için 4 formül sundu. Ancak bu formüller, Avn tarafından Özgür Yurtsever Hareket’in lideri Basil’e havale ediliyor, sonra iki düğümle karşılaşıyordu. Bunlara bir üçüncüsü eklendi. Bu düğümlerden ilki, Lübnan Güçleri Partisi’nin payı, ikincisi Dürzileri temsil eden Demokratik Buluşma Partisi’nin payı. Sonra Hizbullah’ın ürettiği ve çoğu Suriye vesayet döneminin sembollerinden olan Hariri bloğu dışındaki Sünni milletvekillerini temsil eden düğüm.

Şimdiye kadar Başbakan Hariri’ye baskı girişimlerinde bulunuldu. Önce onun ‘Ulusal Birlik Hükümeti’ oluşturma yönündeki ısrarına karşılık bazılarının ‘çoğunluk hükümeti’ oluşturma önerisi üzerinden. Sonra meclis dilekçesi vb. bir şeyle hükümet oluşturma görevinden vazgeçebileceğini ima eden söylentiler çıktı. Ancak bunların hepsi ‘sallantıda’ kaldı. Çünkü Lübnan Anayasası açık ve hükümetlerin oluşturulması için bir tarih belirlemiyor. Görevden el çekme gibi bir olasılıktan ise hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Daha önce de hükümetlerin oluşumu 7-8 ay gecikmişti. Bundan dolayı bu baskı ve sıkıştırma girişimleri, Hariri’yi ulusal görevinden uzaklaştıramayacaktır. Bir ulusal birlik hükümetinin oluşması, Lübnan’ın hiç olmadığı kadar ihtiyaç hissettiği bir şeydir. Özellikle de ikili Şii ve Özgür Yurtsever Hareketi uzlaşması için ‘yarısı artı bir’ yani 30 bakan koltuğundan 16’sını kapma durumunun devam ettiği bir zamanda. Planlanan çoğunluğa sahip olma durumu, ulusal birlik hükümeti kavramının ve sütunlarının işlevsiz hale gelmesi anlamına gelir!

Kısır döngü hali 4 aydır sürüyor. Lübnan sanki tekrar uçurumun kenarında dans ediyor. Dansın tarzı ve uçurumun derinliği, şimdi çok farklı olsa da…

Bu çerçevede Dünya Bankası’nın Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Başkan Vekili Ferid Balhac, birkaç gün önce Beyrut’u ziyaret etti. Yetkililerle bir araya gelerek bir an önce bu boşluktan çıkmaları ve hükümeti oluşturmaları yönünde çok açık mesajlar verdi. Onlara açıkça, uğruna ekonomisi ve askeri kurumları için iki uluslararası konferansın düzenlendiği Lübnan’ın şimdi Paris ve Roma Konferansları öncesinde sözünü verdiği reform programını uygulama konusunda ne kadar becerikli ve güvenilir olduğunu anlamak için yakın takipte tutulduğunu söyledi. Ardından herhangi bir gecikmenin kendisi için olumsuz ve zararlı sonuçlar doğuracağı konusunda uyardı.

Şöyle ki 1.1 milyar dolar değerinde imzalanmış projelerin gecikmesi ve hükümet-meclis ilişkisi, CEDRE Konferansı’nda bağışçı ülkelere çok olumsuz mesajlar olarak yansıyacak ve Lübnan’ın uluslararası toplum önündeki güvenilirlik düzeyine etki edecek. Dahası Lübnan’a ayrılan fonlar, Lübnan’daki resmi kurumların düzene girmesini sonsuza dek bekleyemez. Dolayısıyla tümüyle geri alınıp başka ülkelere aktarılabilir. Uzmanlara göre böylesi bir sonuç, Lübnan’ı hızla başarısız ülkeler saflarına itecektir.

Yetkililer arasında bakan koltukları ve makam mevki için yapılan tartışmaların sürdüğü bir zamanda Lübnan’ın iyiliğini düşünen uyarıların dışarıdan gelmesi ne üzücü. Geçtiğimiz Salı günü Lübnanlılar, Avn’ın Hariri’ye yönelttiği uyarı benzeri bir şeyle günü kapadı. Hani işi tamama erdirmek için Atanmış Başkan’a 48 saat süre tanımış; olmuyorsa hazır olanlarla bir çoğunluk hükümeti oluşturulmasını istemişti. Ancak Başbakan Hariri, şu sözlerle bu konuşmaya net bir şekilde itiraz etti: Hükümet oluşturma problemleri, uydurma. Ardından Ulusal Birlik Hükümeti’nin Başkanı olarak adlandırılması için 112 vekil sayısına ulaştığının altını çizdi.

Avn’a yönelik kesin cevabında ise şu ifadeleri kullandı: Ben bir çoğunluk hükümetinden yana değilim. Elde ettiğimiz görüş birliği ve gerçekleştirdiğimiz düzenleme, hükümette tüm gruplar yer alsın, herkes ülkedeki işlerin sorumluluğunu üstlensin diyedir. Aksi takdirde oldukça önemli bir işte aşırıya kaçılmış olur. Yeni bir kanunla seçimleri gerçekleştirebildik ve bu bize uluslararası destek konferansları için fırsat tanıdı. Böyle giderse güvenilirliğimizi kaybedeceğiz.

Çarşamba sabahı Ordu Günü’nde Avn ve Hariri, oldukça soğuk bir şekilde tokalaştı. Krizi, kısır döngü içerisinde tutan ve uçurumun kenarındaki dansı devam ettiren şey bu. Her ne kadar Avn, kimsenin dışlanmadığı, bir grubun diğerine üstün gelmediği, Lübnanlı tüm oluşumları içine alan bir hükümet çağrısı yaptığı konuşmasında çoğunluk hükümeti konusundaki ‘uyarı’larından vazgeçse de.

Ancak bu, ‘paylaşma’ siyaseti biliminde ne şekilde uyarlanabilir?