Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Uluslararası kliniğin yıldızları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Küçük devletler, uluslararası kliniği yani BM’yi, üyelerinin hastalıklarını sihirli ilaçlarla tedavi edebilecek bir kurum olarak görüyorlarsa yanlış yapıyorlar demektir. Çünkü deneyimler bunun böyle olmadığını birçok kez ortaya koymuştur. Ama yine de kuruluşun, bu kozmik köyde alevlenen tüm çatışmaları söndüremiyor olması varlığının nedenlerinin ortadan kalktığı anlamına da gelmiyor. Bizzat kliniğin sağlığının, içerisinde çalışan büyük cerrahların yani büyük devletlerin hastalıkların teşhisi ve tedavi yöntemleri konusundaki uzlaşısına bağlı olduğu bir sır değildir. Her hastanede olduğu gibi doktorlar arasındaki anlaşmazlık, hastanın daha çok acı çekeceği anlamına gelmektedir. Başarıları ile başarısızlıkları iç içe geçmiş olmasına rağmen BM, herkes için bir referans, sığınak ve platform olarak kalmaya devam edecektir.

Ülkelerin BM’deki rolleri, çoğunlukla uluslararası alandaki rollerinin bir yansımasıdır. Devam eden çatışmaları çözümleyebilmek için bu uluslararası kuruluşun elinde meşruiyet silahından başka bir şey yoktur. Sonuç olarak bu kuruluş, hem güçlüleri hem de zayıfları bir araya getiren bir mekândır. Dolayısıyla yanılabilir ya da doğru yapabilir, etkilenebilir ya da krizleri yönetebilir. BM sadece güçlülerin seslerini yansıtan bir kurumdan ibaret olamaz. Ama aynı zamanda onları görmezden de gelemez. Çünkü büyüklüğünü dayatabilmek ve kararlarına saygı duyulmasını sağlamak için onlara ihtiyacı vardır. Bir yandan gücünü onlardan alırken diğer yandan bu gücün cefasını çekiyor.

BM’nin 73. Genel Kurulu’nda, kurumun kendisi ve işlevselliği, çözmeyi başardığı ve çözüm getiremediği krizler ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme getirildi. BM İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden ve dünyanın belki de bu kez yıkıcı bir nükleer felaket şeklinde benzer bir deneyimi tekrar yaşamaması hayalinden doğmuştur. Neyse ki dünya yine böyle bir tuzağa düşmedi. Küba füze krizi nedeniyle korkunç bir ABD – Sovyet savaşının başlaması ihtimali tüm dünyanın dehşet ve panikle geri çekilmesine yol açtı. O dönemi yaşayanlar ve bilenler, her ne kadar dünya mutfağının diğer ahçıları daha çok ön planda yer alsalar da dönemin BM Genel Sekreteri olan U Thant’ın da bu krizin çözülmesine katkıda bulunduğunda ısrar ediyorlar.

Genel Kurul toplantılarını düzenli bir şekilde takip eden diplomatlar, BM’nin birçok zor sınavdan geçtiğini ve sadece hayatta kalmayı değil elzem olduğunu da ispatlamayı başardığını kaydediyorlar. Kendi çıkar ve hesaplarından farklı hesapları olduğu için bu uluslararası kuruluşa öfke besleyenler bile sonuç olarak, BM’nin oluşturduğu ya da oluşturmaya çalıştığı emniyet durumuna yakın bir zamanda bir alternatif bulunmadığını kabul ediyorlar. Birleşmiş Milletler; Soğuk Savaş dönemini, vekâlet savaşlarını, iç savaşları ve değiştirilen haritalar nedeniyle çıkarılan savaşların tamamına tanıklık etti. Çözümler üretemediği anlarda kayıpları sınırlamaya ve acıları hafifletmeye çalıştı.

Uluslararası kuruluşun rolü her ne kadar çözümler üretmek olsa da küresel gerilim ortamı, kendisini bazen saldırı ve çatışmaların yaşandığı bir areneya dönüştürdü.

Soğuk Savaş’ın doruğunda Fidel Castro’nun yaptığı uzun konuşmalar o dönemi yaşayan nesillerin hafızasına kazınmıştır. Bu uzun konuşmalar nedeniyle, konuşma süresini 15 dakika ile sınırlandıran, süre aşımında konuşmacıyı uyaran bir ışığın yanması kararı alınmıştır. Ama buna karşı çıkan ve kabul etmeyen liderler her zaman olurdu. Örneğin Margaret Thatcher gibi. Bitmeyen konuşmalar serisi aslında Nehru’nun Dışişleri Bakanı Krişna Menon ile başlamıştı. Bakan konuşmasını o kadar uzatmıştı ki sonunda bayılmıştı. Tekrar kendine geldiğinde ise konuşmasını sürdürmekte ısrar etmişti. BM Genel Kurulu bunun gibi başka ilginç olaylara da sahne olmuştur. Örneğin bir keresinde Muammer Kadafi, hem belirlenen süreyi geçmiş hem de BM sözleşmesini yırtarak doruğa ulaşan bir öfke gösterisi sunmuştu. Bu gösteri, tam bir ilgi odağı olmuştu. Yine Genel Kurul bir zamanlar, timsahlar ile konuşmayı ve şakalaşmayı iyi bildiğini iddia eden İdi Amin’i de ağırlamıştı. Elbete gürültü yapıp ayakkabası ile önündeki masaya vurmaya başlayan Sovyetler Birliği Başkanı Nikita Kruşçev’i anmadan olmaz. Günümüzde bile BM ziyaretçileri, Sovyetler Birliği Başkanı’nın uluslararası kuruluşun tarihinde bir benzeri olmayan bu harereketi yaptığı yeri görmek istiyorlar.

Genel Kurul kürsüsünden birçok yıldız gelip geçti. Bir oturumda doğumunun yüzüncü yılı kutlanan, bağımsızlık ve ırk ayrımcılığı sona erdiren bir simge olarak BM’de heykellerinin yer aldığı Nelson Mandela’da bu yıldızlardan biriydi. Yine Genel Kurul kürsüsünden Filistinli direnişçilerin elinden zeytin dalının düşmemesi için tüm dünyaya seslenen Filistinli lider Yaser Arafat’ı da anmadan geçmeyelim.

Genel Kurulun bu yılki oturumunun yıldızı ise en başından belliydi. Donald Trump’ın olduğu yerde ışık ve kameralar başka kimi takip edecekti ki. Twitter generali de oyunun kurallarını çok iyi biliyordu. Dünya her gün onun atacağı tweetleri bekliyor. Daha önce hiç bir devletin başkanının, yayınlandığı anda ekranların ve haber sitelerin en önemli haberi haline gelen kısa cümleler aracılığıyla savaşlar ve krizler yönetmesine tanık olmamıştık.

Genel Kurul kürsüsünden ve Güvenlik Konseyi salonundan Donald Trump, ABD’lilere ve tüm dünyaya seslendi. Uluslararası ilişkilerdeki bu açık tutum tamamen yeni bir yöntem. Tamamen yeni bir yöntem ve dil. Twitter’e özgü ifadelerle Trump, Çin ile ticaret savaşından, Kuzey Kore ile ilişkilerde gelinen noktadan, nükleer programı, füzeleri ve Ortadoğu’nun istikrarını sarsan politikaları nedeniyle İran’a uygulanan yaptırımlardan bahsetti. Avrupalı ve NATO müttefiklerine karşı bile artık yepyeni bir dil kullanıyordu.

Uluslararası kuruluşun ziyaretçilerinin performansını değerlendirmekte uzman kişiler, Trump’ın performansının ilgileri üzerinde toplaması ve ABD’nin ilk sırada yer almayı sürdüreceğini vurgulaması ile başarılı olduğunu belirtiyorlar. Trump’ın konuşmasının kendilerine yine bu kürsüden dünyaya seslenen Ronald Regan’ı hatırlattığını kaydediyorlar. Aynı şekilde, Trump’ın temel göndemini empoze etmeyi ve İran konusunu hem salonda hem de koridorlarda konuşulan en önemli konu haline getirmeyi başardığını düşünüyorlar. Washington’un, Avrupalılara İran’ın yaptırımları delmekte yardım etmemeleri konusundaki uyarıları gelecek ayların açıklamalar ve tweetler açısından zengin olacağının sinyalini veriyor. Elbette oturumun yıldızının Trump olması, Putin ve politikalarının ışıltısını gölgeleyemedi. Sergey Lavrov’un çıkışları, bazı farklarla tüm dünyaya Andrey Gromiko’yu hatırlattı. Yine Trump’ın oturumun ilgi odağı olması, Mao Zedong’un mirasçıları ile yürütülen ticaret savaşını tırmandıracak her adımın, uluslararası kliniğin tedavi sunma kapasitesinin çok üstünde olduğu gerçeğini de ortadan kaldırmadı.