Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Ummanlı Bakan’ın Kudüs ziyareti | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Katar ve Umman arasındaki fark ne? Doha ve Maskat politikaları birbirinden nasıl ayrışıyor? Yusuf bin Alevi bin Abdullah’ın Kudüs’ü ziyaret etmesini veya İsrailli yetkililerle görüşüp buluşmasını anlayışla karşılarız da aynısını Katarlı bir yetkili yapsa neden ağrımıza gider?
Ummanlı bakan Kudüs, Abu Dis ve Ariha’yı ziyaret etti, resmi yetkililer ve halk aktivistleriyle buluştu. Umman’dan getirdiği buhuru Mescidi Aksa’ya ve Kıyamet Kilisesi’ne hediye etti. Ummanlı Bakan bu ziyareti gerçekleştirirken Katar medyası bu tür ziyaretleri yapanlara, hatta düşünen veya destekleyenlere karşı propaganda hamleleri yürütüyordu. Bin Alevi’yi Kudüs’te görünce rahatsızlık duymuyoruz çünkü Ummanlı siyasetçiler ve Umman medyası bu tür ziyaretleri gerçekleştirenlere karşı savaş açarken Umman devletinin politikaları tam tersi politikalar izlemiyor. Katar devleti ise 1996 yılından bu yana İsrail’le diplomatik ilişkiler yürütüp karşılıklı çalışırken Doha, aynı işe girişen her bir ülkeyi ve organizasyonu tehdit ediyor. Doha, bundan önce Mısır Müftüsü Kudüs’ü ziyaret ettiği için Mısır hükümetine karşı medya savaşı başlatmış ve İslam İşbirliği Teşkilatı Başkanı Muhammet İsa’nın Yahudilere karşı yapılan Holokost hakkındaki yeren demecini de eleştirmişti!

Umman Sultanlığı’nın özerk bir politikasının olduğu biliniyor. 1990’ların ortalarında İsrail’in bir ofis açmasına izin vermiş ve bu ofisi ikinci intifadanın başlamasıyla kapatmıştır. Katar’a gelince; ikiyüzlü politikalarını uygulamayı sürdürüyor ve İsraillilerle her seviyede ilişki kurarken aynı zamanda da İsrail’le herhangi bir ilişki kurması halinde, Arap hükümetleri ve kuruluşlarına karşı kampanyalar yürütüyor. Katar, İran’la şeytani bir ittifak kurarak provokatif politikalarla bölge ülkelerini tehdit ediyor ve aynı anda El Kaide, DEAŞ, HTŞ de dâhil olmak üzere aşırılık yanlısı İslami cemaatleri destekleyerek Ortadoğu’da ılımlı güçleri tehdit ediyor.

Umman’ın bölgesel politikaları civar ülkelerin politikalarıyla örtüşmeyebilir ama Umman bu ülkelere karşı protestolar, provokasyonlar veya itirazlar savurmadı. Bunlar Umman’ın kendi politikaları olup saygı duymalıyız. Çünkü kendisi de diğer ülkelerin politikalarına saygı duyuyor.

Umman’ın, Filistin ve İsrail’deki güçlerle doğrudan temasa geçmesi cesur bir adım olup uzun uzadıya bir tartışma konusu olmalıdır.
Ummanlı Bakan Bin Alevi ‘Arap kardeşlerimizin, nerede olurlarsa olsunlar Filistin’e gelmelerini desteklemeliyiz. Olan biteni kendi gözleriyle görmeliler. Filistinlileri ziyaret etmelerini talep ediyoruz’ diyor. Bakan Bin Alevi’nin Arap dışişleri bakanları arasında en uzun süreyle bu pozisyonda bulunduğunu, tecrübesi itibariyle gidip görmeye ihtiyacı olmadığını söyleyenler çıkabilir. Ama işin aslı şu ki Arap dışişleri bakanlarının ve diğer bakanların tümünün işgal altındaki Filistin topraklarına gitmelerinde ve Filistin’in resmi veya halk liderleriyle buluşmasında yarar var. Kahire veya diğer Arap başkentlerinin klimalı salonlarında teorik söylemlerde bulunmak yerine halkın çektiğini yerinde görmek faydalıdır. Zira Arap politikalarının en büyük hatası İsrail’i boykot etmek adına Filistinlileri diplomatik, ekonomik ve insani yönden boykot etmek olmuştur.

Her halükarda Katar yandaşlarına konuyu anlamaları için söyleyecek bir çift sözümüz var. Bir yandan İsraillilerle ilişki kurarken diğer yandan kabadayılık eden Katar hükümetinin yaptığı ile Umman Sultanlığı’nın yaptıkları arasında büyük fark var. Arap Birliği de Bakan Bin Alevi’nin Filistin’i ziyaret etme çağrısını kabul etmeli ve Filistinliler ve Kudüs üzerine uygulanan boykotu kırmak için çağrıyı bir proje olarak ele almalı. Katar ve İran gibi provokasyon peşindeki ülkelere karşı tutum belirlemelidir.