Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Umutları askıya alınmış Suriyeli 3 kadın | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Rakka kentinin yaklaşık 50 kilometre kuzeyinde, Ayn İsa Kampı’nda izole edilmiş bir odada siyahlara bürünmüş 3 Suriyeli kadın oturuyordu; yaşları henüz üçü geçmemiş 3 tane de çocukları vardı. Hiçbiri böyle bir yere geleceklerini, DEAŞ saflarındaki yabancı milislerle evlilik yapacaklarını bilmiyorlardı. Bu kadınların resmi doğum tutanaklarında kayıtları yoktu.

“İngilizce öğretmeni olmayı, çocuklara ders vermeyi, uluslararası hikayeleri ve romanları çevirmeyi hayal ettim” cümleleriyle sözüne başlayan Suad, otuz yıl önce Humus kentinden geldi. Bize hikayesini ve ikinci kocasıyla nasıl tanıştığını anlattı. 2015 yılının başında Rakka’ya gitmiş. Burada DEAŞ milislerinden biriyle evlenir. Bu evlilikten, şu an 9 aylık olan kızı Mase dünyaya gelmiş.

Suad, onunla konuşurken siyah bir çarşaf giymişti ve sadece endişeli gözleri görünüyordu. Konuşmadan önce bir sigara isteyerek, “10 yıldır sigara içiyorum, her ne kadar DEAŞ sigara içmeyi yasaklayıp, içenleri cezalandırsa da, Rakka şehrinde yaşarken sigara içmeyi hiç bırakmadım” dedi.

Şarku’l-Avsat gazetesine verdiği röportajda, örgütün yasaları sadece halka uygulandığını; kendi silahlı askerleri, özellikle de prensler ve askeri liderler için yasaların geçerli olmadığını belirtti.

Suad, İngiliz edebiyatı okudu ve tercüman diploması var. 2010 yılının ortalarında genç bir adamla evlenir. Mart 2011’de Suriye’deki rejime karşı halk ayaklanmasının patlak vermesinden sonra, kız kardeşi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) saflarına katılmakla suçlanarak öldürülür. Olaydan sonra ailesi Türkiye’ye gitmeye karar verir. Onlarla birlikte gitmelerini ister, ancak kocası bu fikri reddettiğinden memleketlerinde kalırlar. Böylece Suad ve ailesi birbirinden kopar. Sonra, Şam’a teyzesinin yanına gider. Şam’da bir enstitüde okumaya başlar. Aynı zamanda yüksek yaşam giderlerini karşılamak için özel ders verir.
Yaklaşık 3 yıldır Şam’da yaşayan Suad, ailesi ile anlaşır ve Türkiye’ye gitmeye karar verir. Suriye’deki örgütün en önemli kalelerinden biri olan Rakka şehrinden karayolu ile Türkiye’ye gitmek için otogara geldiğinde, polis yurtdışına çıkmasına izin vermez. “Müslüman olduğum ve yanımda mahrem olmadığı için, yeni ilan edilen hilafetin altında yaşamak zorunda olduğumu söylediler” diyor.

Suad, böylece Rakka’da yaşamak zorunda kalır. Şehrin ortasında bir ev kiralar. Arkadaşı evlenmesini tavsiye eder. Çünkü Rakka’ya giren her kadın, DEAŞ’ın silahlı milislerinden ilk gelenle evlenmek zorunda kalmaktadır. Suad şöyle diyor, “Bir ara sokakta yürürken Faslı kocamla tanıştım, etkilendim ve bakışım değişti. Evlenmek istediğinde, tereddüt etmeden kabul ettim ve 2015 yazında evlendik.”

22 yaşındaki Nur ise, babası ticaretle uğraştığı için Halepli ailesi ile birlikte Rakka’ya taşınır. Örgüt, Rakka kentini 2014 yılının başında kontrolü altına aldıktan sonra, haziran ayında ‘hilafet’ ilan eder. Nur ve ailesi kenti terk etmez ve orada yaşamaya devam eder. Malezyalı bir adam Nur’u görür ve evlenmek ister. “İlk önce reddettim, ama genç ve dindar olduğu, Fasih bir şekilde Arapça konuşabildiği için 2015’in, başında evlendik ve iki çocuk doğurdum” diyor.

Şam’a 210 kilometre uzaklıktaki Hama şehrinden gelen 25 yaşındaki Hansa, 2014 senesinde ailesinin Beşar Esed’e bağlı rejim kuvvetleri ve silahlı muhalif gruplar arasındaki savaşların şiddetlenmesi sebebiyle göç etmesi sonucunda, onların da başka bir seçeneğinin olmadığını söyledi. Babası DEAŞ’e bağlı olduğu için Rakka’ya göç etmeye karar verirler. Hansa ilk evliliği hakkında şöyle diyor, ‘Sanki hayallerimin erkeği imiş gibi, Tunuslu biri beni istediğinde babam hemen razı oldu. Annem ise benim gibi aciz olduğu için, bir şey diyemedi.’

Bir yıl sonra, Mayıs 2016’da ilk kocası öldürülür. Ondan bir çocuğu dünyaya gelmiştir. İlk kocayla irtibatlı Tunuslu başka biri ister, ‘ikinci kez evlenmemi babam kabul etti’diyen Hansa şunları ekliyor: “Herhangi bir savaşçının hayatında cinsellik ve kadınlar büyük amaçtır. Örgütte savaşçılar genellikle birden fazla eş alır.”

İdamlar

Rakka kentinin ele geçirilmesinden bu yana, insanları katlediyorlar, emirlerini ihlal eden ya da karşı olanları cezalandırıyorlar. Siviller yaptırımlardan korkuyorlardı; en basitleri sopa cezası veya vücudun bir tarafını kesme.

Suad, Faslı kocasının yaklaşık üç aydır örgütle birlikte savaştığını ancak, bir savaşta yaralandığını ve savaştan muaf tutulduğunu söyledi. “2016 yılının başında kocam, organizasyonun sözcüsü Ebu Muhammed Adnani’ye; Fas’a dönmesine izin vermesini isteyen bir mektup gönderdi. Bir ay sonra Adnani isteği onaylamıştı.”

Ama bu yolculuk gerçekleşemedi. Adnani 2016 yazında, Uluslararası Koalisyon’un düzenlediği hava saldırısı sonucu öldürüldü. Bu olay, durumu; göçmenlerin seyahatini yasaklayan valilik kararnamesinin yayımlanması ile daha da karmaşık hale getirdi.

Nur, Malezyalı kocasını örgütten ayrılmaya ikna etmeyi başardı. Suriye ve Irak’ta örgütün verdiği kayıplar sonucu, savaşçıların moralinin bozulduğunu kendisine defalarca belirtmişti.

Hansa, ikinci kocasının örgüte biatına son verdiğini açıkladı. ‘Örgüt devamlı bana kocam hakkında kınama mesajı gönderiyordu. Örgüt genellikle yabancıları ön saflara gönderiyor; yerel kişileri ise komutan yapıyordu’ diyor.

Geçtiğimiz haziran ayının başında Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Rakka’da ilerlemeye başladı. Suad, Faslı kocası ve kızı kaçak yollarla, kurtarılan bölgelere ulaşmak için bin dolar ödedi. Kontrol noktasına geldiklerinde kocasını hapishaneye götürmüşlerdi. ‘O zamandan beri onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum, soruşturma sona erdikten sonra serbest bırakılacağını söylediler’ diyor.

Nur’un kocası, kendilerini SDG’nin bölgesine götürmeleri için bir kaçakçı ile anlaşmış ve 2 bin dolar ödemiş. ‘Kontrol noktasına geldiğimizde beyaz bayrak kaldırdık ve bir çadıra yürüdük. Kocam ne yaptığını biliyordu, örgütün eski bir savaşçısıydı, soruşturmanın sona ermesinden sonra serbest bırakılmak üzere onlarla anlaştı’ diyor. Nur, “Rakka’nın doğusunda Cizre köyüne kaçtık ve sonra SDG’nin ilk kontrol noktasına gittik,teslim olduk. Onlara Halepli olduğumuzu ve belgelerimizi kaybettiğimizi söyledik” diyor.

Bu üç kadının umutları askıya alınmış, gözleri belirsiz bir geleceğe sabitlenmiş durumda. Serbest bırakıldıktan sonra, kocalarını ailelerinden ayırmalarından korkuyorlar. Çocuklarının gelecekleri ise ayrı bir muamma…