Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Usame bin Ladin-Katar ilişkisinin sırları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“Katar’ın sorumlulukları taşıyabilecek kapasitede bir ülke olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Katar problemlerden kaçmak için en uygun yerdir.”, “Suudi Arabistan’ın çöküşü Körfez ülkelerinin sırayla düşmesi anlamına geliyor. Tüm Körfez ülkelerinde Katar dışında bir hareketlik var …”, “Çıkarlarımız Al Jazeera’nın (TV Kanalı) çıkarlarıyla çakışmaktadır. Kanalı kendimize düşman etmemekte yarar var.” Bu ve benzeri notlar, El Kaide lideri Usame bin Ladin’in 2011’de Pakistan’da ikamet ettiği evinin ABD kuvvetleri baskınında ele geçirilen ve CIA’ye teslim edilen 470 bin belgede yazdıklarının bir parçası. Elde edilen belgeler El Kaide liderinin çıkarlarının Katar ile örtüştüğünü, El Kaide’nin bölge ülkelerine düşman gözüyle bakarken Katar’ı, örgüte faydalı olduğundan dolayı, bu düşmanlıktan istisna ettiğini göstermektedir. Katar hükümeti ile El Kaide arasında doğrudan temas izine rastlamamasına rağmen, Katarlı TV kanalı Al Jazeera ile terör örgütü arasındaki güçlü ve açık (ilan edilmiş) ilişki, basın özgürlüğü adı altında yürütüldüğünden, Katar açıktan itham edilmekten kurtuldu. Katar da bu hususu sonuna kadar kullanmaktan çekinmedi. İlk önce El Kaide ile ilişki kurdu ve propagandasını yaptı, sonra da aynı şeyi Nusra Cephesi için sürdürdü.

Belgelere göre, Ladin, sözde «Arap Baharı devrimlerini» Suudi Arabistan’ı ve diğer Körfez ülkelerini (Tabii ki, Katar hariç) devirmek için en ideal yol olarak görmekteydi. Aynı yöntemi Katar’ın eski Emiri Hamad bin Halife de benimsemiş ve bu stratejisi en son yayınlanan Halife-Kaddafi tapelerinde ortaya çıkmıştı. Burada biraz durup, Katar’ın başkenti Doha ile 11 Eylül saldırılarını organize eden kişi olan Halit Şeyh Muhammed arasındaki ilişkiyi irdelemekte yarar var. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Katar’da ikamet eden Halit Şeyh Muhammed, Katar Devlet Su ve Elektrik Kurumu’nda memur olarak görünüyor ve ABD istihbaratının yakın takibi altında bulunuyordu. Clinton ve Bush yönetimlerinin Güvenlik ve Terörle Mücadele Koordinatörlüğü’nü yapan Richard Clarke’ın belirttiğine göre, ABD yönetimi Halit Şeyh Muhammed’in tutuklanması için bir operasyon tasarlamış ve konuyu anlatması için Katar’daki büyükelçisinden sadece Emir Hamad bin Halife’ye ve Katar İstihbarat Başkanı’na konuşmasını istemiş. Bundan sonra gelişmeler çok şaşırtıcı. Büyükelçi Emir ile görüştükten sadece birkaç saat sonra, Katarlılar kendisine Halit Seyh Muhammed’in (Doha gibi küçük bir şehirde) kaybolduğunu söyledi. Clarke’ın belirttiğine göre, ‘Katarlılar Halit Seyh Muhammed’in ülke dışına çıktığını düşündüklerini söylediler, ama nasıl ve ne zaman çıktığını hiçbir şekilde izah etmediler.’ Bu, açıkça şu anlama geliyor; 11 Eylül saldırılarını planlayan beyin ABD istihbaratının elinden kaçmasına göz yumulmuş ve eğer tutuklansaydı, saldırıların gerçekleşmemesi büyük bir olasılıkla mümkün olabilirdi.

El Kaide ile İran arasındaki gizli ilişkinin daha fazla belgeye ihtiyacı yok ve Ladin’in El Kaide örgütünün İran rejimi ile olan ilişkisi hakkındaki anıları şaşırtıcı değil. Kanıt ve deliller, yakın ilişkiyi defalarca ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte, Bin Ladin’in anıları, El Kaide örgütünün stratejisinin Katar ile örtüştüğünü, iki tarafın Arap Baharı’nı kullanarak bölgede kaos yaratmak istediklerini bu yöntemle Suudi Arabistan’ı ve Körfez ülkelerinin geri kalan kısmını imha etmek istediklerini ortaya çıkarmıştır. Burada, Körfez ülkelerinin bir yetkilisinin şahit olduğu ve bana anlattığı bir olayı anlatmakta yarar var; Eski Katar Emiri Dışişleri Bakanı Hamad Bin Casim ile birlikte bir Körfez ülkesine resmi bir ziyarette bulunmuştu, ev sahibi Kral Emir’e Al Jazeera TV’nin Ladin videolarını yayınlayarak örgütüne propaganda yaptığına dair sitem ettiğinde Emir’in cevabı, “Hedefte siz yoksunuz, müsterih olun” (sonra da eliyle Suudi Arabistan’ı ederek)’ dediğinde ev sahibi şöyle demiş; Suudi Arabistan giderse ve kaos olursa, siz de, biz de kalacak mıyız?