Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Üstadın haritasındaki Ümmü Gülsüm | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Arap dünyasında yıldız olmanın kanunları vardır. Yıldız, sanatın tüm dallarına hakimdir. Herkes, onun isteklerini emir telakki eder. Örneğin bizde drama alanında Adil İmam var. Hiç kimse onun izni olmadan stüdyoda bulunamaz. Sadece oyuncu adaylarından bahsetmiyorum. Aynı zamanda çaycı ve dondurmacıyı da Adil seçiyor. Müzisyen Kemal et-Tavil’e 60’ların ortasından bu yana Abdulhalim’in duygusal şarkılarını bestelemeyi neden bıraktığını sorduğumda bana liderlik ruhunun Abdulhalim’e hâkim olduğunu, provada bulunduğu esnada bile müzik grubunu yönlendirip yönettiğini, pek çok kez kendisini uyardığını, ancak Abdulhalim’in vazgeçmediğini ve bundan dolayı da yola onunla devam etmeyi bıraktığını söyledi.

Nadiren de olsa söz konusu bu adaletsiz kanunlara isyan edenleri görüyoruz. Mesela büyük müzisyen Mahmud Şerif gibi istisnalar bizde mevcut. Şerif, Ümmü Gülsüm’ün sanatsal ve duygusal yolculuğunda çok özel birisiydi. İkisi hakkında bir kitap yazdım ve kitabın adını ‘Ben, Azap ve Ümmü Gülsüm’ koydum. 1946’da nişanlandılar ancak bu sadece birkaç gün sürdü. Oysa nişandan önceki kamuoyunun gözlerinden uzak evlilikleri ise iki yılı geçmişti.

Mahmud Şerif’e büyük bestekârlar hatta Mevci, Tavil ve Beliğ gibi senden sonra gelen nesiller Ümmü Gülsüm’ü takip ederken sen Ümmü Gülsüm’e beste yapmadığın için pişman mısın? diye sordum. Bana şu şekilde cevap verdi: Amacım bestelerimin söylenmesi değil. Asıl rüyam müzikal tiyatrodur. Seyyid Derviş tiyatroyu yaşattı. Öğrencisi ve değerli dostum Muhammed Abdulvehhab onu son yolculuğuna uğurladı. Sadece bireysel şarkıları bestelemekle uğraştı. Ben ve Ümmü Gülsüm tiyatroyu yeniden yaşatmak için anlaştık. Tiyatroyu Soma tiyatrosu diye isimlendirdim. Kâğıt üzerinde şeklini çizdim. Bu, Ümmü Gülsüm için bestelemek anlamına gelmiyordu. Zekeriya Ahmed, Muhammed Kasabci ve
Riyad el Senebati’nin bestelerine ihtiyaç duyuluyordu. Bu, ortak bir rüyaydı. Ancak her şeyi bitirmek için ayrılık zamanı gelmişti. Hatta Ümmü Gülsüm ile ud çalarak icra ettikleri “Şemsu’l Asîl” adlı şarkısının kasetini parçaladıktan sonra evinin balkonundan attı. Sadece Ümmü Gülsüm’ün hattıyla yazılan şarkının sözlerini sakladı.

Ümmü Gülsüm, besteyi Riyad el-Senebati’ye isnat ettikten sonra beste hakkında görüşünü sordum. Kesinlikle harika diye ifade etti.

Ümmü Gülsüm özel hayatında bir lider miydi? Şerif “Kesinlikle!” diye cevapladı. Mustafa Emin’in, Ahbar el-Yevm gazetesinde yayınlanan röportajında, Ümmü Gülsüm’e nişanlandıktan sonra şarkı söylemeye devam edip etmeyeceği sorulduğunda, durumun Mahmud’a bağlı olduğunu ve Mahmud’un istemediğini söyledi. Tabii Ümmü Gülsüm’ün bu gelişigüzel sözleri kolay değildi. Aksine kamuoyunu kızdırdı. Çünkü Ümmü Gülsüm’ün sesinin kamu malı olmadığı keşfedilmişti. Aslında ona bırak dediğinde bırakabileceği tek bir adam vardı. İşte bu söz milyonlarca Ümmü Gülsüm aşığının öfkelenmesine neden oldu. Şerif de bedelini ödedi.

Bana da Şerif’in, Leyla Murad, Şadiye, Sabah, Fayize, Verda, Abdulmuttalib, Karim, Kandil, Abdulhalim ve diğerleri gibi önemli eserleri besteleyip söylediğini demek kalıyor.

Bu sesleri bestelemesi halk başarısının bir tılsımıydı. Ümmü Gülsüm onun tamamlanmamış projesi ve rüyası olarak kaldı. Şerif, Ümmü Gülsüm’ün kendi projesine göre bestesinin olmasını istemiyordu. Aksine Ümmü Gülsüm’ün müzikal tiyatro alanını dolduracak, kendi yani Şerif’in nağmelerinin olduğu projede, bir ses olmasını istiyordu.