Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Uzlaşma toprağı ve çarpışma toprağı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İsrail – Filistin çatışma arenasında nihai bir çözüm bulmak için ortaya atılan ve uygulanan, açık ve gizli tüm çabaların boşuna olduğu görünüyor. Hatta tam tersi, bu yöndeki her girişimin yaşananları daha da kötüye götürdüğü bir gerçektir.

Amerikan yönetiminin ve dünya liderlerinin katıldığı tüm girişimlerde, çatışmayı körükleyen ve uzlaşmayı önleyen yegâne sebebin dikkate alınmadığı anlaşılıyor.

Çözüme ulaşma çalışmalarını yürüten taraflar üstten bir bakışla çatışanları rejimlerin çıkarlarını ve isteklerini yerine getirmeye yöneltti. Onlarca yıllık kin ve öfkeyi miras olarak alan insanlar ise uzlaşmanın yerine istenilen barışı temelden sarsan sebep haline geldiler.

Oslo olarak adlandırılan son teşebbüse girişildiğinde, dünya bu adımın başarıya ulaşması için tüm imkânları harekete geçirdi. Ardından destekleme sırası girişimin deneme zeminine, yani Filistin’e ve İsrail’e geldi. Ama kısa sürede anlaşıldı ki bir yerleşim yerinde inşa edilen bir ev de bir yere yerleştirilmiş bir patlayıcı da tüm bu gayretleri bir saniyede baltalayabiliyordu.

Uluslararası temsilciler krizin yaşandığı ülkeye yangın hortumları taşırken girişim kararlarına imza atanlar beyhude çözüm senaryoları için kafa yoruyordu. Beyhude diyoruz, zira sundukları çözüm girişimleri yıkıcı senaryoların birer kopyasıydı. Karar verici elitler yolların çözüm için düzleştirildiğini ve çözümün çok yakın olduğunu sanarken bir otobüsteki veya bir restorandaki patlama varılan tüm anlaşmaları yerle bir ediyor, hatta durumu eskisinden daha da kötüye götürüyordu.

Çözüm için üretilen üstten bakışa sahip senaryolar arasındaki eşit olmayan yarış, bireysel girişimlere rağmen çözümü engellemektedir. Hatta bu, çatışmayı derinleştirmiş ve daha da güçlendirmiştir. Süre gelen çatışma da bunun delilidir. Uluslararası karar vericilerin tümü ya yüz yılın anlaşması hakkında tartışıyorlar. Bu konudaki kapalı kapılar arkasında yapılan konuşmaların aleni yapılanlardan daha yoğun olduğu görünüyor. Konuyla ilgili tavsiye kararları konferanslar, forumlar ve toplantılarda peşi sıra çıkarken gerçekte olanlar çözümün ne denli uzakta olduğunu kanıtlıyor. İsrail parlamentosunda atılan dört nutuk, aynı safta ve cephede duranlar arasında ne denli fikir ayrılığı olduğunu ortaya koyuyor. Arap parlamenterlerin attığı nutuk ise kutlamayı bozmaktan başka, konunun ne denli karmaşık olduğunu göstermesi açısından kayda değer. Bu toplantıdan iki hafta önce, Filistinlilerin Cenin şehrinde yaptığı askeri bir operasyon bir yerleşimcinin öldürülmesine ve kararlı olmaktan uzak bir İsrail askeri operasyonuna neden olmuştu. Bu süreçte operasyona yönelik İsrail’in tepkisi, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in ziyareti ve bu ziyaretin anlamından daha konuşuldu.

Bu yazıyı yazdığım sırada, İsrail, Pence’in nutku ve Kudüs’ün İbrani devletinin başkenti olarak verilmesi hediyesi unutulmuş, Filistinli genç kız Ahed Temimi’ye ve başta Avigdor Lieberman olmak üzere İsrail savunma birimleri arasındaki çatışmaya odaklanılmıştı.

İsrailli şarkıcı Filistinli genç kızın kahramanlığını bir şarkıyla seslendirdi ve bu şarkı İsrail’in en önemli medya kanallarından biri olan Ordu Radyosu’nda yayınladı. Savunma bakanı Lieberman bunu duyunca öfkelendi ve radyonun bundan sonra söz konusu şarkıcının şarkılarını çalmaması emrini verdi.

Ancak olay burada sona ermedi. Hükümet müsteşarı Lieberman’a savaş ilan ederek yetkilerini aştığını, Ordu Radyosu’na emir verme yetkisinin kendisinde olmadığını söylediğinde bu durum polis tarafından soruşturulan Netanyahu skandalından daha fazla ses getirdi. “Ahed Krizi” tabiri caizse bir çığ gibi git gide büyüdü.

Bunun gibi birçok örnek, Filistinlilerle nasıl davranacağı hakkında kafa karışıklığı yaşayan İsrail kamuoyunda kendilerine empoze edilenleri sınırlı imkânlarıyla savmakta üstün yetenekli olduklarını ispatlayan Filistinlilerle yaşanan çatışmaları nasıl sonlandıracakları hakkında çelişkili görüşleri olduğu da biliniyor. Bazıları çözümün F35 savaş uçakları kullanımından geçtiğini savunurken bazıları da buna şüpheyle yaklaşıyor.

Çatışmalı topraklar bu ve benzeri olaylara sahne oluyor. Bu ve benzeri olayların kontrol altına alınabildiğini, sürprizlerin elimine edilebilir olduğunu düşünen üstten bakan çözüm önerilerini sunanlar büyük bir yanılgıya düşer.

Sorunun yaşandığı bölgede çözüm yolunda çalışmak birçok soruyu da beraberinde getiriyor: Yüz yılın anlaşması gerçekleşebilir mi? Ve daha da zoru; gerçekleşirse başarı imkânı nedir?

Çözüm için uğraşılan topraklarda ise haber bültenlerinde, forumlarda ve konferanslarda büyük ülkelerin rolü ve ne denli etkin olduklarıyla ilgili sorular soruluyor. Tüm bu sorular esnasında çatışmaların yaşandığı topraklarda her saat başı çözümü dinamitleme potansiyali barındıran olaylar meydana geliyor. Tüm bunlar ele alınarak derinlemesine araştırıldığında bu topraklarda çözümün bulunmadığını söylemek gerçekçi olur.