Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, New York Times’a verdiği röportajda, yolsuzluk suçlamasıyla gözaltına alınanların yüzde 95’inin anlaşmaya gitmeyi kabul ettiğini söyledi.
“Gözaltına alınanların yüzde 95’i anlaşmayı kabul etti”
Veliaht Prens, “Onlara elimizdeki tüm belgeleri gösterdik ve bunları gördüklerinde yüzde 95’i anlaşma yapmayı kabul etti. Yüzde 1’i kendisinin temiz olduğunu kanıtladı ve onlar hakkındaki suçlamalar düşürüldü. Yüzde 4’ü ise, yolsuzluk yapmadıklarını savunarak, avukatlarıyla birlikte mahkemeye gitmek istedi” dedi.
Gözaltına alınan Prens ve milyarderlerin önüne iki seçenek sunulduğunu söyleyen Muhammed bin Selman, parayı ödemek veya şirket hisselerini Suudi Arabistan Maliye Bakanlığı’na devretmek zorunda olduklarını vurguladı.
Uzlaşma yoluyla geri alınacak miktarların değerinin yaklaşık 100 milyar dolar olması bekleniyor.
“Suudi Arabistan, 1980’lerden bu yana yolsuzluk nedeniyle sıkıntı çekti”
Röportajda, ‘Ritz Carlton’da neler oluyor?’ şeklindeki gelen soruya Veliaht Prens şöyle cevap verdi, “Olan şu ki; ülkemiz 1980’lerden bu yana yolsuzluk nedeniyle sıkıntı çekti. Uzmanlarımız, hükümet harcamalarının neredeyse yüzde 10’unun en üstten işçi sınıfına kadar, her yıl yolsuzluk yüzünden kötüye kullanıldığını tahmin ediyor. Hükümetler, yıllar boyunca yolsuzlukla mücadele etmeye çalıştı. Fakat başarısız oldular. Neden? Çünkü bu operasyonlar işçi sınıfından üste doğru başlıyordu.”
Kral Selman’ın petrol fiyatlarının düştüğü bir dönem olan 2015’te tahta çıktığında, bütün bunlara son vermek için taahhütte bulunduğuna dikkat çeken Prens, “Babam, ülkemiz bu düzeyde yolsuzluk yaşarken, G20’nin içinde kalmanın mümkün olmadığını gördü. 2015 yılının başında, babamın ekibine verdiği ilk emir, yolsuzlukla ilgili tüm verileri üst sınıfta toplamaktı. Ekip iki yıl çalıştı. Doğru bilgiler toplanınca, yaklaşık 200 isim ortaya çıktı” bilgisini verdi.
Yolsuzluğu, üst kesimden alta doğru ortadan kaldırmanın başka bir yolu olmadığını ifade eden Veliaht Prens, “Herkesin ciddiye alacağı bir işaret göndermeliydik” dedi.
“Ilımlı İslam derken, İslam’ın ‘yeniden yorumlanması’ üzerinde çalışmıyoruz”
Suudi Arabistan’ın ‘ılımlı İslam’a dönüşüyle ilgili olarak değerlendirmede bulunan Prens, “İslam’ın ‘yeniden yorumlanması’ üzerinde çalıştığımızı söylemiyoruz. Fakat İslam’ın kökenine dönmek, 1979’dan önce Suudi Arabistan’daki günlük yaşamda da olmasının yanı sıra, Peygamber Efendimizin (s.a.v) de en önemli aracıdır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) döneminde, erkek ve kadınlarının bir aradaydı. Arap Yarımadası’nda Hıristiyanlara ve Yahudilere saygı vardı. Medine pazarındaki ticaret hakimi, bir kadındı. Peygamberimiz bunları memnuniyetle karşıladı diye, O’nun Müslüman olmadığını söyleyebilir misiniz?” diye konuştu.
“Hariri, Lübnan hükümeti için ‘siyasi kapak’ olmaya devam etmeyecek”
Veliaht Prens, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin Suudi Arabistan’a geldiğinde istifasını ilan etmesi, ardından Beyrut’a geri dönmesi ve istifasını geri çekmesinin ardından yaşanan olaylar hakkında konuşmamayı tercih etti.
Prens sadece, Hariri’nin Tahran’ın denetimindeki Hizbullah milislerinin kontrolü altında olan Lübnan hükümeti için ‘siyasi kapak’ olmaya devam etmeyeceğinin altını çizmekle yetindi.
“Ali Hamaney, ‘Ortadoğu’daki yeni Hitler’i dir”
ABD Başkanı Donald Trump’ı ‘doğru zamanda doğru insan’ olarak tanımlayarak övgüde bulunan Prens, İran’a da değindi.
İran’ın dini lideri Ali Hamaney için ‘Ortadoğu’daki yeni Hitler’ benzetmesinde bulunan Selman, “Avrupa’nın geçirdiği tecrübelerden barışçıl siyasetin işe yaramadığını gördük. Avrupa’da ve Ortadoğu’da yaşananların tekrar etmemesi için İran’da yeni bir Hitler istemiyoruz” diye konuştu.
“Aklımda olanları gerçekleştirmeden ölmekten korkuyorum”
Röportajın sonunda, “Aklımda olanları gerçekleştirmeden ölmekten korkuyorum. Hayat çok kısa. Yapacak çok şey var. Bunları kendi gözlerimle görmek için çok heyecanlanıyorum. Bu yüzden acelem var” diyerek sözlerini tamamladı.