Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Veliaht Prens’in ABD’den dünyaya verdiği röportajın mahiyeti | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Prens Muhammed bin Selman, Amerika’dan dünyaya açıldı. Bu kez Prens Muhammed’in durağı, sinemalar, mucizeler, sihirler ve hayaller ülkesiydi. ABD, her şeyin son bulduğu bir zirve ve harika bir modeldir. Tarih boyunca insanlık medeniyetinin en üst özellikleri burada ortaya çıktı. Prens Muhammed, karar alıcılar ve dev şirket sahipleriyle geniş görüşmeler, müzakereler ve araştırmalar gerçekleştirdi. Bunun için bu ziyaret, son derece önemli olup her sohbetin konusu haline geldi.

Meşhur ABD’li gazeteci Jeffrey Goldberg önceki gün The Atlantic dergisi için Veliaht Prens Muhammed’le önemli bir röportaj gerçekleştirdi. Prens Muhammed, verdiği röportajda Suudi toplumuna, dünyaya ve büyük devletlere hitap etti. Zengin ve geniş bir içeriğe sahip olan bu röportaj, Suudi toplumunun ve Suudi Arabistan devletinin kapsamlı bir yol haritası kabul edilebilir. Bu röportajda ülkenin, üzerine inşa edilecek esaslar ve dış ilişkilerin doğasının nasıl olacağıyla ilgili görüşler yer almaktadır. Röportaj, siyasi gerçekliği, sosyal özgürlüğü teşvik etmeye vurgu yapıyor ve klasik üslupların aşılması gerektiğini ifade ediyor.

Suudi Arabistan düzleminde Prens Muhammed, kadınların erkeklerle eşit olacağını açıkladı. Bilim ve çalışma çerçevesinde sosyal yaşama ortak olmalarından dolayı insani bakımdan erkeklerin sahip olduğu haklara kadınların da sahip olma haklarının olduğunu dile getirdi. Radikalizme toplumda yer yok. Müslüman Kardeşlerin etkin olduğu günler geçti. Usame bin Ladin, Eymen el-Zevahiri ve Ebu Bekir el-Bağdadi’yi yetiştirenler Müslüman Kardeşlerdir. Humeyni, Hamaney, Nasrallah ve Muğniye gibi şahsiyetler, Müslüman Kardeşlerle ideolojik doyuma ulaştı. Hilafet hayalleri ve İslami imparatorluk efsaneleriyle askeri ve fikri bakımdan mücadele edilecektir. Gerçekten de İslam dini, birileri tarafından kontrol edildi. Bugün Avrupa’da aşırı sağın yükselişine ve dindar kimselere yönelik yapılan saldırıların yayılmasına şahit oluyoruz.

Prens Muhammed, barış dini olması hasebiyle İslam’ın itibarını yeniden sağlamaya çalışıyor. Evet, İslam bir kılıç dini değil bilakis bir barış dinidir. Ancak Müslüman Kardeşler, İran ve terör grupları şeklinde ortaya çıkan “Şer Üçgeni”, DEAŞ, el-Kaide ya da Hizbullah örneğinde olduğu gibi demir ve ateşle yönetilen bir devlet kurmak istiyor. Tüm bu örgütler, bölgeyi tahrip etmek, İslam’ın imajını kötülemek ve dünyayı işgal etmek istiyor.

Prens Muhammed’e göre Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Umman, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen gibi ılımlı devletlerin Birleşmiş Milletler(BM) ilkeleri doğrultusunda kendi çıkarlarına ve iyi ilişkiler kurmaya yoğunlaşması gerektiği düşüncesini savunmaktadır. Şer üçgeni ise bunları engellemek istiyor.

Uluslararası ve hatta İsrail’le olan ilişkiler düzleminde ise Prens Muhammed, bu ilişkilerle ilgili olarak barış sürecine dayalı açıklamalarda bulundu. 2002 yılında Beyrut’ta Arap ülkelerinin de onayladığı bu tez, Kral Abdullah’ın girişimiyle Suudi Arabistan tarafından ortaya atılan bir düşüncedir. Bunun için İsrail’le olan ilişkiler, barışın gerçekleşmesine bağlıdır. Barışın gerçekleşmesi halinde İsrail de dâhil olmak üzere uluslararası olarak tanınan bütün devletlerle çıkar ilişkisi tesis edilebilir. Bu, gayet açık bir durum olup uluslararası anlaşmaların ve BM kanunlarının kapsamında yer almaktadır. Bazı direnişçilerin neden olduğu gürültü ve patırtının hiçbir değeri yoktur. Onlar biliyorlar ki Filistinlileri en çok yüzüstü bırakanlar, direnişçilerin kendileri ve direniş eksenine tabi olanlardır. Diğer yandan Suudi Arabistan, tarih boyunca uluslararası düzlemde şu ana kadar Filistin meselesinin en büyük destekçisidir.

Prens Muhammed, dini açılım, ötekiyle diyalog, kadın-erkek eşitliği, radikalizm ve terör gruplarını parçalayıp ideoloji ve teorilerini tamamen yok etmek, ılımlı İslam’ı teşvik etmek, devletler arasında barışı yaymak, barış sürecine ulaşmak ve ılımlılığı pekiştirmek için müzakere üslubunu tesis etmek gibi pek çok noktaya değindi.

Suudi toplumu da dâhil Arap ve İslam toplumları, ideolojik fikirlerin etkisine maruz kaldı. Bu ideolojinin özelliği, İhvan gibi farklı isimlere sahip grupların düşüncelerinin egemen ve hâkim olmasıdır. Bu da siyasi, iktisadi, sosyal ve kalkınma bakımından yaşamın tamamını etkiledi. Tam bir tahribat dönemiydi. Bundan dolayı toplum, yaşamaktan vazgeçerek eğlence sahnesine perde çekti. Karanlığın egemen olmasıyla birlikte şiddet, aşırılık, öfke ve terör yayıldı.

Prens Muhammed bin Selman, bu röportajıyla birlikte toplumu tünellerden ufuklara çıkaracak yol haritasını çiziyor. Bu durum, bize Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdülaziz’in şu sözünü hatırlatmaktadır: “Amacımız, toprakları birleştirmeden önce gönülleri ve fikirleri birleştirmektir. Bu millet, parçalanmış bir şekilde yaşadığı sürece kendi coğrafi bölgesinde başarılı olamayacaktır.”