Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Veliaht Prens’in Irak ziyareti söylentisi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Irak ziyareti söylentisinin doğru olmasını ve bu ziyaretin gerçekleşmesini ümit ediyorum. Sadece bir ziyaret söylentisi, İran’a bağlı güçleri toplanmaya ve onları bu ziyarete itiraz etmeye sevk etti. Zira bu söylenti, ziyaretin önemini ortaya koymakta ve Irak’ın bağımsız hareket etmesi karşısında Tahran’ın endişelerini yansıtmaktadır.

Kuveyt işgali öncesi 1990 yılında Arap zirvesi yapıldığından bu yana bu ziyaret, Suudi yönetimi düzeyinde bir ilk olacak. Önde gelen Suudi yetkilileri ve diğer bölge ülkelerinin liderlerini, bu tarihi kentin kalbine bölgesel siyasi yaşam ruhunu yayarken görmeyi umut ediyoruz. Dünya, Bağdat’ın Tahran’ın başkenti değil de Irak’ın başkenti olduğunu ve milis liderlerinin, kendisini razı etmek için yarıştığı General Kasım Süleymani’nin değil de Haydar İbadi’nin başbakan ve devletin yürütme başkanı olduğunu görmeli. Suudi yönetiminin ziyareti, ilişkilerin bir gereği olup Riyad’la olumlu temaslar içerisinde bulunan Başbakan Haydar İbadi’nin davetine icabet etmektir. İbadi, Amerikan işgali sırasında Saddam Hüseyin yönetimi zamanından ve önceki Başbakan Nuri Maliki döneminden devraldığı Irak’ı çatışmaların içerisinden çıkarmaya gayret gösteriyor. Nitekim önceki Başbakan Nuri Maliki, zorlu bir denge süreci yaşadı ve 2012 yılında küçük bir Arap zirvesi gerçekleştirdi; ancak bu zirve, siyasi bakımdan Irak’ın desteklemesine başarı sağlayamadı.

İbadi, Irak’ı kendi toprakları, yönetimi ve kaynakları üzerinde meydana gelen bölgesel ve uluslararası çatışmalardan uzak tutmak ve ülkesini Sünni ve Şii radikallerden temizlemek istiyor. Irak’ı çatışma çemberinden çıkartmak, Irak’ın istikrarı demektir ki bu istikrar, Saddam’ın Kuveyt’i işgal ettiğinden beri kapsamlı bir şekilde henüz gerçekleşmedi. Irak’ın körfez ülkeleri gibi gelişmiş ve istikrarlı bir ülkeye geçiş yapması, Bağdat’ta güçlü ve sağlam bir yönetimin olmasını gerektiriyor. Bu sağlam yönetimin Irak’ı dış müdahalelerden, mezhepsel bölünmüşlükten ve merkezin kararlarına saygı göstermeyen bireysel liderlikten kurtarmaya odaklanması gerekiyor.

Maliki, güçlü bir kişiliğe sahipti. Maliki, iktidarda bulunduğu sırada ülkenin dört bir yanında siyasi ve coğrafi bölünmüşlüğe karşı çıkarak farklı gruplarla mücadele etti ve devlete yönelik isyan eylemlerine karşı askeri çatışmalara girdi. Fakat Maliki, siyasi bedeli ne olursa olsun daimi yönetim şeklinde kişisel projesinin tuzağına düştü.

Suudi Arabistan, daha çok bağımsız olması konusunda Bağdat’taki merkezi yönetimi destekleyebilir ve jeopolitik dengeyi sağlaması konusunda Bağdat yönetimine yardım edebilir. Çünkü Riyad, düşmanca niyetler taşımıyor ve sınır ya da doğal kaynaklar hususunda komşusu Irak’la anlaşmazlık içerisinde değildir. İbadi’nin başbakanlık görevine gelmesiyle birlikte Suudi Arabistan-Irak yakınlaşması başladı. Riyad’ın karşılıklı diplomasiden ortak çalışmaya kadar ilişkiler kavramını yeniden düzenlemesiyle birlikte Suudi Arabistan-Irak yakınlaşması oldukça iyileşme kaydetti.

Açıkçası Prens Muhammed bin Selman’ın Irak’a yönelik ziyaret düşüncesi, İran rejimini teyakkuza geçirdi. Ayrıca bu düşünce, İran’ın silahlı gruplarını herhangi bir yakınlaşmaya karşı Irak hükümetine uyarıda bulunmaya sevk etti. Bu, Irak’ın bağımsızlığı karşısında Tahran rejiminin endişelendiğine apaçık bir delildir.

Bağdat’taki hükümet, yasama ve yürütme organları; İran’ın ve hatta Suudi Arabistan ve Türkiye gibi diğer bölgesel güçlerin müdahalelerine karşı ülkelerini korumakla yükümlüdürler. Irak’ın yeniden bağımsız bir devlet olması ve çıkarlarına hizmet eden kararlarının bulunması, tüm bölgenin yararınadır. Irak’ın İran nüfuzuna bağlı kalarak yaşamasına gelince bu, her şeyden önce Iraklıları ve sonra da bölgedeki devletleri tehdit eden bir durumdur. Velayeti Fakih rejimi, savaşlarını finanse etmek ve savaşlarına militan kazandırmak için Irak’ı bir koridor ve kaynak olarak görüyor. Binlerce Iraklı genç, Kasım Süleymani’nin sancağı altında Suriye’de savaşıyor ki Kasım Süleymani, Irak ve Suriye dâhil olmak üzere batıda İran’a mücavir bölgeleri kontrol altına almakla görevlendirildi. Bu da önce Irak’ta sonra da bölgede kaosa neden oldu. Tahran rejimi, örgütleri desteklemek suretiyle başkanlık, parlamento, yürütme, askeri ve güvenlik kurumlarıyla özgür bir Irak devletinin kurulmasının önünde bir engel teşkil ediyor. İran, Sana’daki merkezi hükümeti yok sayarak ve orduya paralel milisler oluşturarak bu modeli Yemen’e yerleştirmek için mücadele ediyor. Zira Lübnan’da ve işgal altında bulunan Filistin topraklarında yaptıkları gibi bu modeli, aynı zamanda Suriye’ye yerleştirmeye çalışıyorlar.

Suudi Arabistan’ın istikrarlı ve bağımsız bir Irak’ta çıkarı var mı? Kesinlikle. Bu, her şeyden önce Irak halkının ve tüm bölge devletlerinin çıkarına olan bir durumdur.