Viyana: Şevki er-Rayyis
Ziyaretçileri, müzelerinde saklanan hazinelerine ve yüzyıllardır süregelen tarihi birikimlerine çeken şehirler vardır. Sizi baştan çıkaran zarafeti ve kadim mimarisiyle bu şehirlerin, sokaklarında ve bahçelerinde dolaşmanın, lüks mağazalarında alışveriş yapmanın tadını çıkarabilirsiniz. Modernizeme teslim olmuş şehirlerin gürültüsünden ve koşuşturmasından kaçarak, kültürel yaşamın nabzını tutabilir ve önde gelen sanatsal akımlarla ilgilenebilirsiniz. Viyana, tüm bu nitelikleri ve daha fazlasını bir araya getiren onlarca şehirden biridir.
Osmanlı, batıya doğru sürdürdüğü ilerleyişi sırasında, Avrupa kıtasını ve topraklarını etkisi altına alan büyük Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun küçük bir özeti olan Viyana’nın kapılarına kadar dayandı. Ardından 17. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı’nın Avrupa’daki gerilemesi başladı. 19. yüzyılın başında, Avrupalılar Napolyon’un yenilgisinden sonra ulusal sınırları yeniden çizen tarihi bir konferans düzenlediler. Sonra 1938’de Viyana Nazi ilerleyişinin ilk savaş ganimeti oldu. Viyana, Hitler’in yenilgisinden önce yaptığı tarihi konuşmalarından birine tanıklık eden Viyana İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden birkaç hafta önce katedrali ve opera binası dahil pek çok tarihi binası ABD uçaklarının bombardımanıyla büyük hasar gördü.
Osmanlı İmparatorluğu, 1453 yılında Konstantiniyye’i (İstanbul) fethetmesinin ardından gözünü Orta ve Doğu Avrupa’nın anahtarı olan Viyana’ya dikti. İlk kez Kanuni Sultan Süleyman tarafından kuşatılan Viyana, 1683’e kadar Osmanlı tarafından pek çok kez kuşatılsa da alınamadı. Osmanlı ordularının şehir surlarından çekilmesinin ardından fırıncılar ve tatlıcılar, zaferi kutlamak için özel olarak yaptıkları ve bugün ‘kruvasan’ olarak bilinen hilal şeklindeki meşhur tatlıyı tüm Viyana’da dağıttılar. Ardından kruvasan bütün dünyaya yayıldı.
Bugün Viyana’nın büyük kısmını oluşturan ihtişamlı mimari, prensler ve aristokratlar tarafından şehirde satın aldıkları geniş araziler üzerine inşa ettirilen saraylar ve bugün halen turistler tarafından ziyaret edilen parklar ve bahçelerden oluşur ve 17. ve 18. yüzyıl Habsburg Hanedanlığı dönemine tarihlidir. Viyana, barok tarzı mühendislik eserleri ve müzikal besteleri sayesinde barok mimari dünyasının başkenti oldu.
19. yüzyılın başlarında 250 bin nüfuslu Viyana, müzik dünyasının tartışmasız başkentiydi. 20. yüzyılın başlarında, Batı’daki filozofların, sanatçıların ve siyasi düşünürlerin beşiği, küresel bir sanayi ve finans merkezi haline geldi.
Viyana 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyıl başlarına Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph hakimiyeti atında olduğu dönemde en parlak dönemini yaşadı. Kültür ve sanat gelişti. Vals ve müzik yaygınlaştı. Ziyaret edilmeden kent turu tamamlamayan ve günümüzde hala devam eden geleneksel entelektüel kafeler, sakin ve nefes kesici atmosferine teslim olunan şehrin en güzel özellikleridir.
Bu asır, resim dünyasında başlı başına bir okul olan ressam Gustav Klimt, Orta ve Doğu Avrupa’da büyük etkisi olan ‘Avusturya Marksizmi’ teorisinin yazarı Otto Bauer, psikolojik analizin temellerini atan ve bugün hem klinik hem ev olarak kullandığı bina güzel bir müzeye dönüştürülen Sigmund Freud gibi sanat, düşünce ve bilim dünyasının yıldızları ile zengindir.
Eğer tarih, Viyana’yı okumak ve onun ihtişamını, güzelliğini keşfetmek için tarihin anahtarıysa, sokaklarının kendine hayran bırakan kültürünü, büyüsünü gören ve cazibesinin sırlarını aydınlatan da gözdür.
Nereden başlayacağınıza, 100’den fazla müze ve galeri arasından doğru seçimleri yapmaya, sarayların veya bahçelerin ziyaretiniz dışında kalmamasına dikkat edin. Peki Viyana’ya gittiğinizde mutlaka görmeniz ve ziyaret etmeniz gerekenler nelerdir? İspanyol Binicilik Okulu ve dünyaca ünlü şovları mı? Beyaz perdede ünlü aktris Romy Schneider tarafından canlandırılan İmparatoriçe Sissi’nin sarayının da içerisinde bulunduğu geniş kraliyet bahçeleri mi? Yoksa güzelliği ve devasa büyüklüğü ile şaşırtıcı olan belediye binası mı? İşte seçim yapmanızı kolaylaştıracak gezi notları:
Müzeler Bölgesi
Viyana’nın tarihi merkezinin kenarında, Müzeler Bölgesi olarak bilinen, dünyanın en büyük sanat ve kültür komplekslerinden biri bulunuyor. Yarım milyon metrekareden büyük olan bölgede sanat sergileri, kafeler, restoranlar, mağazalar ve aralarında kraliyet ahırları, en büyük şarkıcıların sahnesine çıkmayı hayal ettiği mermerden yapılmış opera binası, bu yıl 650. yılını kutlayan dünyanın en iyi kitap ve el yazmaları koleksiyonuna ev sahipliği yapan Milli Kütüphane Binası gibi tarihi binalar yer alıyor.
Bir milyondan fazla resim ile dünyanın en büyük koleksiyonuna sahip Albertina Müzesi ve 16. yüzyıldan kalma Habsburg Hanedanlığı’na ait en değerli sanat eserlerinin toplandığı Sanat Tarihi Müzesi’ni görülmesi gereken müzeler arasında.
Viyana’dan başka bir şehirde, kendinizi zarif sokaklar, kısa caddeler, güzel mimarisi ve muhteşem avluları arasında gezerken bulamazsınız.
Nihayet, 1786’dan bu yana Avusturya kraliyet ailesinin pastanesi olarak bilinen ve bugün hala aynı lüks ve geleneksel yöntemlerle tatlılar yapan Demel’de lezzetli tatlar arasında bir gezintiye çıkabilirsiniz. Bu mola, Viyana’ya gelen ziyaretçilere kaynettikleri enerjiyi yeniden kazandırarak, şehirdeki diğer şaheserleri görmeye devam etmesini sağlar.
Peki, Viyana’da nerede yemek yenir?
– AÏ Vienna. Restoran, şehrin merkezindeki Goldenes Quartier adlı bir avm içerisinde bulunuyor. Japon yemekleri ve Asya mutfağından seçkin menülerin sunulduğu restoran, lüks ve rahat bir atmosfere sahip.
– Amador Restoran. Eski bir mahzenden zarif bir tasarımla restorana dönüştürülmüş bir mekanda bulunan ve 2 Michelin yıldızı sahibi olan Amador, geleneksel Avusturya yemekleri servis etmektedir.
– Anna Sacher Restoran, kendiyle aynı adı taşıyan bir otelde yer almaktadır. 2 Michelin yıldızlı restoranda çeşitli uluslararası yemekleri sunuluyor.
– Fabios Restoran. İtalya’nın kuzey bölgelerine ait yemeklerin sunulduğu restoran, şehirdeki sanat ve siyaset camiasından ünlü isimlerin uğrak yeri.
– Cantinetta Antinori Restoran. İtalya’nın Toskana bölgesine ait yemeklerin tadına bakma fırsatı sunan restoran ünlü isimlerin sık sık ziyaret ettiği bir mekan. Ayrıca yaz aylarında muhteşem terası ile hizmet vermektedir.
– Son olarak, sadece bir tabak ile yemeğin sunulduğu Figlmuller Restoran. Viyana usulü meşhur bifteği tadabileceğiniz restoran, normal bir bifteğin neredeyse iki katı büyüklüğündeki bu özel biftekle ünlüdür ve yıl boyu oldukça popülerdir.
Peki, nerede kalınır?
– Sacher Hotel. Opera Binası’na sadece birkaç adım mesafede yer alan otel, kaliteli restoranı ve adını taşıyan ünlü bir pastane ile meşhurdur. ABD eski Başkanı John F. Kennedy, Gandi ve İngiltere Kralı gibi ünlü ziyaretçileri vardır.
– Avrupa’nın en prestijli ve lüks otellerinden biri olan Imperial Hotel. Kraliyet ailesinin prenslerinin ikametgahı olarak inşa edilmiş olan bina satın alındıktan sonra otele dönüştürüldü. Ünlü konukları arasında Charlie Chaplin,Japonya İmparatoru, İtalya eski Başbakanı Benito Mussolini’nin yanı sıra Almanya’ya bir lider olarak dönemeden önce bu otelde hizmet görevlisi olarak çalışan Adolf Hitler yer alıyor.
– The Ritz-Carlton. Birbirine bağlı dört tarihi binadan oluşmaktadır. İki yıl önce açıldı ve en son teknoloji ile donatıldı. Şehrin en büyük bahçelerinden biri tarafından çevrilidir.
– Bristol Hotel. Opera Binası ve alışveriş bölgesine yakındır. Değerli sanat eserleri ve heykellerden oluşan bir koleksiyona sahiptir.
– König von Ungarn (Macaristan Kralı). Otel, şehrin merkezinde katedral yakınlarında Mozart’ın da bir zamanlar yaşadığı binalardan biri. Sakin ve geleneksel mimari tarzı ile öne çıkar.