Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yapay zekâ hakkında 5 şehir efsanesi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bill Laplanti ve Catherine White– Washington Post

Yapay zekâ geleceği temsil eder. Google, Microsoft, Amazon ve Apple gibi büyük şirketlerin bu alanda büyük yatırımları var. (Amazon şirketinin sahibi Jeff Bezos’un aynı zamanda Washington Post gazetesinin de sahibi olduğuna dikkat çekmek isteriz). ABD Kongresi’nde bile bu konuda oturumlar düzenlemiş hatta yapay zekâ konusunda faaliyet gösterecek hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi partiden milletvekillerini içeren bir komite bile kurulmuştur. Kısacası; yapay zekâ sağlık bakımından ulaşım ve ulusal güvenliği kapsayan geniş bir yelpazede insanların yaşam şartlarını iyileştirecek büyük imkânları içerisinde barındırmaktadır.

Buna rağmen; ekonomik faaliyetlerde ani bir aksamaya sebebiyet vermesi ve “yapay zekâ alanında bir silahlanma yarışını” başlatması yönünde ciddi korkular da yok değil. Büyük dönüşümlere gebe olabilecek her değişim öncesinde olduğu gibi bu konu da biraz karmaşık. Doğası ve gelecekteki etkileri konusunda kesin bir kanıya ulaşmamış olmamız yapay zekâ ile ilgili büyük efsanelerin doğmasına yol açıyor. Yazımızın bundan sonraki kısmında bu konudaki beş şehir efsanesini daha sizlere sunacağız.

Efsane 1: İnsan ile makine arasında kesin bir ayrım yapılabilir

Kuşkusuz yapay zekâya sahip makineler ile yapılacak bir diyalogun her ne kadar kasıtlı olmasa da komik bir tarafının olduğunu inkâr edemeyiz. Alexa, Siri ve Cortana gibi robotlarla çalışan herkes bunu onaylayabilir. Diğer taraftan Brian Christian, 2012 yılında bir dergide yayımlanan yazısında bu makinelerden şu şekilde bahsetmişti:

“Bu makinelerin yanıtları genellikle içerisinde depolanmış olan konuşmaların bir araya getirilmesi ile oluşmuş parçalardır. Bu da onun her ne kadar yerel düzeyde mantıklı görünmesini sağlasa da uzun vadede uyum özelliğinden yoksun olduğunu göstermektedir.”

Yapay zekâların verdiği bazı saçma tepkiler kimi zaman bilginin işlenmesi gibi insanlardan üstün olduğu düşünülen konularda bile kapasitesinin daha düşük olduğunu ortaya çıkarmıştır. Garry Kasparov geçen yıl yaptığı TechCrunch’a yaptığı açıklamada “Makinelerin anlama yeteneği yoktur ve stratejik şablonları anlamaktan acizlerdir. Makinelerin bir amacı yoktur” demişti.
Buna rağmen ekonomi ve spor haberleri ve hava durumu ile ilgili raporlar yazan makinelerin varlığını da inkâr edemeyiz. Hatta okurlar bunun bir makine tarafından yazıldığını fark etmiyor bile. Bu eğilim, Associated Press’ten Washington Post’a birçok basın kuruluşunda gittikçe artan bir şekilde yaygınlık kazanıyor.

Aynı şekilde yapay zekâlar politikacıların farklı konuşmalarını içeren sahte videolar ile ünlü kişilerin yer aldığı ve birçok kişinin gerçek sandığı porno klipler üretmekte çok başarılı.

Bu hızlı gelişmeler içerisinde hem büyük korkular barındırıyor hem de kamuoyunun gördükleri ve işittiklerine yönelik güvenini sarsıyor. Harvard Üniversitesi 2017 yılında yayınladığı bir araştırmada şu görüşe yer verdi:

“Yapay zeka ile bağlantılı yaygın sahtecilik yeteneklerinin varlığı toplumsal güvenin aşınmasına ve daha önce güvenilir kabul edilen kanıtlar hakkındaki şüphelerin güçlenmesine neden olmaktadır.”

Efsane 2: ABD yapay zekâ yarışında geri kaldı

Çin’in ulusal stratejisi, yapay zekâ alanında dünya lideri olmaya odaklanıyor. Aynı zamanda bu strateji “yapay zeka alanında üst düzey yeteneklerin bir araya getirilmesi ve eğitilmesi” önerisinde de bulunuyor. Bu durum; ABD içerisinde derin endişeler yaratıyor. Will Knight “MIT Technology Review” adlı dergide yayınlanan yazısında: şu uyarıda bulundu:
“Çin’in bu alanda elde edeceği konum onun baskın bir küresel ekonomik güç olarak pozisyonunu güçlendirmesine yardımcı olacaktır.”

Her ne kadar ABD, bu alandaki konumu ile ilgili ciddi endişeler taşısa da Çin’in stratejik belgesi aynı zamanda “Çin verilerine erişim hariç diğer tüm belirleyici unsurlar konusunda ABD’nin gerisinde kalmaktadır” gibi bir itirafı da içeriyor. Aynı şekilde yapay zekâ alanında çalışan ve bu alanda çok sayıda araştırmalar yayınlayan birçok uzman ABD’de yaşıyor. Buna ek olarak ABD yapay zekâ alanındaki çalışmalara Çin’den daha büyük yatırımlar yapıyor.

Tüm bunlara rağmen Çin’in yapay zeka alanında başı çekme yönündeki kararlılığı göz önüne alındığında ABD’nin bu alandaki egemen konumunu korumak için toplumsal düzeyde daha sürdürebilir çalışmalar yürütmesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Açıkçası bu yönde ciddi çabaların olduğuna yönelik işaretler de yok değil. Örneğin New York Times gazetesi mart ayında Pentagon’un silikon vadisindeki şirketlerle yapay zekâ alanındaki projelerin geliştirilmesi ve ilerletilmesi konusunda işbirliği yapmaya çalıştığını açıkladı.

Efsane 3: Yapay zekâ ekonominin elektronik düzleme geçmesini sağlayarak insanların işsiz kalmasına neden olacak

Erken dönemlerden itibaren –tam olarak 1964 yılı- Nobel Ödülü alan ve kendilerine “Üçüncü Sanayi Devrimi İle İlgili Özel Komite” adını veren bir grup bilim adamı makinelerin işsizlik oranlarında bir dengesizlik unsuru olduğuna, “Neredeyse sınırsız üretim kapasitesine sahip bir sistemin” temelini attığına dikkatleri çekti. Yakın bir zamanda da Mother Jones dergisinde “Düşündüğünüzden de çok yakın bir zamanda işinizi bir robota kaptırabiliriniz” başlıklı bir yazı yayımlandı. Bu yazıda ayrıca mavi yakalı çalışanların yapay zekâ ile donatılmış robotlar karşısında işlerini kaybetmeye mahkûm olduklarını ve bunun da işsizlik ve yoksulluk oranlarında patlama yaşanmasına neden olabileceği belirtiliyor.

Ancak yapay zekânın iş alanında meydana getireceği dönüşümler aslında birçok yeni iş pozisyonlarının ortaya çıkmasını da sağlayabilir. Bununla ilgili olarak Northwestern Üniversitesi’nde ekonomi tarihçisi olarak çalışan Joel Mokyr şu soruyu yöneltti:

“Gelecekte birtakım yeni iş pozisyonlarının ortaya çıkacağından tam olarak emin olamayız. Ama geçmişten beri hep böyle olagelmemiş midir?”

Tarihsel olarak teknolojik gelişmeler her zaman başlangıçta iş imkânlarında düşüş yaşanmasına neden olmuştur. Ancak ardından yeni endüstri ve sektörlerin güçlendirilmesi aracılığıyla insanların yaşam koşullarının yükselmesine ve yeni iş imkânlarının önünü açmıştır. Şu ana kadar uzun vadede yapay zekânın iş imkânlarına nasıl etki edeceğini kesin olarak bilemiyoruz. Belki de bazı sıkıntılı dönemler yaşayabilir ve değişen bu dünyada ilerlemelerini sağlayacak yeteneklere sahip kişiler ile bu yeteneklerden yoksun kişilerin arasında derin bir uçurumu bile ortaya çıkabilir.

Efsane 4: Yapay zekâ karar alma sürecinde insani önyargıyı ortadan kaldırabilir

Hayati kararların alınması sürecinde bilgisayarlara güvenmenin insani önyargıları ortadan kaldıracağını hayal etmek çok kolaydır. Digitalist Dergisi de geçen yılki bir sayısında “Bilinçdışı varsayımları ve büyük orandaki bilgileri işleme konusundaki acizliği insanın doğru kararlar almasını engellemektedir” ibaresine yer verdi.

ABD’nin farklı bölgelerinde yargıçların karar alma süreçlerinde yapay zekâya sahip araçları kullandığına dikkat çekmek isteriz. Teoriye göre bu sistemler “mahkûmlar hakkında daha adil kararlar verme sürecinde daha objektif bilgiler sunuyor”.

Doğrusu her ne kadar gerçeğin bu kadar basit olmasını istesem de sadece bir örnekle bile yapay zekâların da önyargı tuzağına düşebileceğini ispatlayabilirim. Pro Bjelica, kefaletten yüksek cezalar gerektiren tüm hukuki kararlarda kilit rol oynamak üzere tasarlanmış bir programı incelemeye aldı. Bu inceleme sonucunda programın koyu tenli sanıkları beyaz tenli sanıklara göre daha fazla aynı suçu işleme eğilimi göstermekle sınıflandırma olasılığının insanlara nazaran iki kat daha fazla olduğu bilgisine ulaştı. Ayı şekilde program beyaz sanıkların koyu tenli sanıklara göre daha az suça eğilimli olduğu gibi bir başka yanlış sınıflandırma hatasına daha düştü. Sonuç olarak Pro Bjelica programın “Genellikle koyu tenli sanıklar konusunda önyargılı ve hatalı kararlar verdiği” değerlendirmesinde bulundu.

Efsane 5: Yapay zekâ insanlık için bir tehdittir

Teknoloji ve bilim dünyasının önde gelen bazı isimler tarafından yapılan açıklamalar yapay zekânın insanlığın geleceği üzerindeki etkileri hakkındaki kaygıları artırdı. Elon Musk, mart ayında bu konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Yapay zekânın insanlık için taşıdığı tehlike nükleer başlıklı füzelerden daha büyüktür. Çünkü insanların istedikleri gibi nükleer silah üretmelerinin gerekliliğini hiç kimse savunmuyor” dedi. Stephen Hawking de 2017 yılında Word’e yaptığı açıklamada “Yapay zekânın tamamen insanların yerini almasından korkuyorum” ifadesini kullandı.

Tüm bu anlatılanlara rağmen gerçek şu ki yapay zekânın bizleri nerelere götüreceğini halen kesin olarak bilmiyoruz. Aynı şekilde bu çok yakın bir zamanda katil robotların sokakları istila edeceği ve önüne gelen herkesi öldüreceği anlamına da gelmiyor. Doğrusu bugün karşı karşıya olduğumuz en öncelikli tehlike yapay zekâ değil. Aksine asıl tehlike yapay zekâ deneyleri alanında kaydedilen ilerlemeleri doğru bir temele oturtmadığımız sürece bizim kendimize karşı oluşturduğumuz tehlikedir. Çünkü yapay zekânın bazı alanlarda insanların hayatlarını kurtaracağı konusunda hiç şüphemiz yok. Her ne kadar mart ayında Arizona’da kendi kendine sürüş yapan bir araç yayalardan birinin ölmesine neden olsa da bu kaza gelişmekte olan söz konusu teknolojinin büyük yara almasına neden olmuştur. Buna rağmen uzun zamandan beri birçok araştırmacı kendi kendine sürüş yapan araçların trafik kazaları kurbanlarının sayısını büyük oranda düşüreceğini vurguluyor. Örneğin RAND Corporation’ın 2107 yılında yayınladığı raporda en kısa sürede kendi kendine sürüş yapan araçların trafikte yer almalarının yüz binlerce kişinin hayatının kurtarılmasına katkıda bulunacağı belirtilmiştir.