Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yaptırımlar molla rejimini bitirecek | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

İster gerçek ister sanal dünyada olsun uluslararası alanda komplo düzenlemenin yanı sıra içeride 40 yıllık despotluğu ve totalitarizmi, yakın çevrede ise istikrasızlığı ihraç etmeyi ve bölgenin güvenliğini sarsmayı sonlandırmak için Tahran’da mollalar rejimini uzaklaştıracağı varsayılan “İran Baharı” yaklaştı mı?

Bu ihtimal, İran’a şah damarından daha yakın olabilir. Geçmiş günlerde Amerikan merkezli bazı internet sitelerinin İran’ın geleceğine yönelik paylaştığı bilgiler, meselenin yaptırım düşüncesinin ötesine geçtiğini ve ABD’nin nükleer anlaşmadan ayrılmasının ardından yaptırımların yeniden getirileceğini vurguluyor.

İranlıların yüzünü duvara çarpan dikkat çekici açıklamadan bir gün sonra Başkan Trump, anlamını ve yapısını çözecek birisine ihtiyaç duyan gizli şifreye yakın bir tarzda konuştu. Trump, “İran, yeniden müzakere yapmayı kabul etmezse bir şeyler olacak” dedi.

Trump, yeni şartlarını İranlıların kabul etmeyeceğini kesinlikle biliyor. Çünkü kitle imha silahlarına sahip olma hayallerinden, ümitlerinden vazgeçmenin yanı sıra füze programından caymak, Körfez bölgesinde ve Ortadoğu’da hâkimiyet eğilimlerini durdurmak ve bölgenin şeklini değiştirmeye yönelik aşırı güç ve devrim düşüncesini ihraç etmeye dayalı İran devriminin sonu demektir.

Bugün akademik tartışma platformlarında ortaya atılan bir soru var: İran’ın Kuzey Kore modelini takip etmesi mümkün mü?

Strateji uzmanları ve Amerikan düşünce merkezleri, farkı oldukça iyi biliyor. Çünkü Kuzey Kore, politikasını ve egemenliğini ideolojik bakımdan yürüten sıradan sivil bir devlettir. Ancak İran, yapay görüşlere göre dünyanın doğru yola girmesi düşüncesini taşıyan teolojik ve mezhep merkezli bir devlettir. İran’ın tasavvuruna göre dünyanın doğru yola girmesi de ancak dünyaya hâkim olmak suretiyle gerçekleşecektir. Mutlak gerçek sahiplerinin felaket ortamında bu tam ve kapsamlı hâkimiyet, devrimi önce komşu Müslüman ülkelere ardından da tüm dünyaya ihraç etmekle başlıyor

Nükleer anlaşmadan çekilmenin açıklanmasından iki gün sonra Amerikalılar ve dünya, ABD Savunma Bakanı James Mattis’i dinledi. Mattis, Senato’da Mali Tahsisatlar Komitesi karşında bir konuşma yaptı. Mattis’in konuşması, Trump’ın konuşmasından daha dikkat çekiciydi. Şöyle ki Mattis, konuşmasında “Amerikan Silahlı Kuvvetleri, Trump’ın çekilmesinin ardından daha fazla para talep etmeyecek. Amerikalılar, ortaklarıyla ve müttefikleriyle çalışacaklar… İran’ın kötü niyetli nüfuzuna karşı koymak için başkalarıyla da çalışacaklar” ifadelerini kullandı.

Mattis’in “başkaları” diye kastettikleri kimler? Trump’ın belirttiği tehlikeli şey nedir?

Öyle görünüyor ki Amerikan merkezli meşhur “Free Beacon” internet sitesi bize Washington’ın Tahran’a yönelik hazırladığından daha zayıf bir düşünce sunmaya başladı. Washington, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nde gizli bir düşünce merkezinde üretilen ve biçimlendirilen planı ortaya çıkarttı. Bu düşünce merkezi, “Güvenlik Araştırmaları Grubu (SSG)” olarak ifade ediliyor. SSG’nin benzerlerinden farklı bilgi ve araçlara sahip üst düzey güvenlik ve istihbarat hücresi olduğuna hiç şüphe yok.

Kısacası Trump’a sunulan görüş, İran’ın hareketlerini değiştirmeyeceği ve önceki anlaşmanın zaman kazanmak için yapıldığı düşüncesine dayanıyor. Bunun için kısa vadede İran’a yönelik seçeneklerde iki olasılık bulunmaktadır:
Bunlardan ilki Amerikalıların bu varsayımın tüm sonuçlarıyla birlikte nükleer bir İran’ı kabul etmesidir. Bu da imkânsız bir şeydir.

İkincisi ise, büyük ölçüde ve hızlı bir şekilde İran’ın gücünü yok etmeye çalışmaktır. Bu da maliyeti yüksek bir iştir.

Geçmişteki deneyimlerden, özellikle de Ortadoğu’daki silahlı müdahalelerden çok şey öğrenen Amerikalı zihinler, İran ile kapsamlı bir askeri çatışmaya girmek istemiyor. Amerikalılar, çabalarını İran’ı radikal ve otoriter rejimden kurtarmaya yönelik yoğunlaştırmak isterse o zaman Washington, alternatif hükümetle işbirliği yapmaktan kıvanç duyacaktır. Belki de nükleer silahsız ve daha tehlikesiz bir İran için en olası yöntem budur.

Bu bağlamda İran Baharı’ndan, yani ister insani özgürlüklerle isterse hiç görülmemiş bir şekilde kötüleşen ve gerileyen ekonomik durumlarla ilgili olsun içerideki zorlu hayat şartlarından bıkan İranlı vatandaşları desteklemekten bahsetmek, belki de ilk defa gün yüzüne çıkıyor.

Açıkçası Trump yönetiminin mollalar rejimini değiştirmek amacıyla İran içerisine çalıştığı görülüyor. Bu durum kolay olmamasına rağmen gelecek ekonomik baskılardan kaynaklanabilecek bir patlama sonrasında herhangi bir taraf amacını gerçekleştirebilir.

Diğer yandan İran’ın entegre olmamış sosyal yapısı, gizliden yürütülecek bir faaliyete kapı aralayabilir. İran rejiminin dini ve etnik azınlıklıklara yönelik baskısı ülkeyi bölünmeye götürüyor. İran nüfusunun üçte birinin azınlık olduğu göz önüne alındığında azınlıkların çoğu fiilen bağımsız olmaya çalışacaktır. Dolayısıyla İran, sahneyi değiştirmek için tutuşmuş bir kibrit çöpüne ihtiyaç duyan tehlike çemberinin içerisinde kalacaktır.

Bu tez, geçmiş yönetimlerin gözünden kaçmadı. Özellikle Barack Obama yönetimi, 2009 yılında mollaların eğilimini değiştirmek için mollalara karşı çıkan öfke ve protesto gösterilerini fırsat olarak kullanmayı reddetti. Bu da Obama yönetimiyle Tahran arasındaki ilişki konusunda soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Tarih, bu konuda kesinlikle hükmünü verecektir.

Geçen aralık ayında İran genelinde meydana gelen gösteriler, İran rejiminin ülkenin gücü ve kuvvetiyle gurur duyan popüler söylemlerinde gizlemeye çalıştığı bozuk bir durumu gözler önüne serdi. Ayrıca göstericilerin tezahüratları, muhafazakâr akımla reformist akım arasında resmedilen sanal çizgiyi koparacak şekilde Ruhani ve Hamaney’i aynı kefeye koydu. İranlılar, Şah rejimine karşı ayaklanmaları bölgesel rolle ya da sahte fıkıh görüşlerini ihraç etmekle ilgili değil özgürlük, adalet ve eşitlik arayan İran’ın iç durumuyla ilgiliydi… Tarih tekerrür eder mi?

SSG’ye göre İran Baharı’nın başarısız olması halinde askeri operasyon, rotasını oldukça iyi bilmektedir. İran’ın başına gelecek en kötü şey de budur.