Yemen Hükümeti’nden bir kaynak, Yemen’de herhangi bir barış görüşmesi olması durumunda görüşmelere Genel Halk Kongresi Partisi (GHK) delegasyonlarının da katılmasına yönelik çabalar bulunduğunu açıkladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi İsmail Vild eş-Şeyh Ahmed’in, GHK Müzakere Heyeti, barış görüşmelerinin kilit unsuru olduğuna ve diğer delegasyon üyelerinin akıbetinden endişe duyduğunu ifade etti.
Yemen Hükümeti’nin çabalarına yönelik olarak kaynak, barış görüşmelerinin partiler arasında değil meşru hükümet ve darbe arasında olduğunu, GHK ile Husiler arasındaki sorunun çözülmesiyle birlikte GHK’nın meşru hükümetin bir parçası olacağını ve Husilerin GHK’yı ya da parti içindeki temsilcileri istismar etmesine izin verilmeyeceğini ifade etti.
Meşru hükümetin Salih başkanlığındaki GHK’ya yönelik çabalarına rağmen, GHK 4 Aralıktaki kongreyi düze düne kadar Genel Kurul toplantısı düzenlemedi. GHK bünyesindeki sağlam kuvvetin ortaya çıkmasının beklediği dönemde ise Şark’ul Avsat, Yemen Dışişleri Bakanı ile Yemen’deki kaos konusunda temaslarda bulundu.
“Yemen’in şefaf bir sürece ihtiyacı var”
Yemen Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdulmelik el-Mihlafi ile yapılan röportajda beş yeni koşul ortaya çıktı. Mihlafi; bunların Yemen’de siyasetçilere ve sivillere yönelik tüm suçların durdurulması, roket atımlarının durdurulması, kentlere saldırının ve kuşatmanın durdurulması, herhangi bir itiraz olmaksızın vatandaşlara refahın sağlanması, verilen sözlerin yerine getirilmesi ve şefaf bir süreç olduğunu açıkladı. Mihlafi, Hükümet’in vakit harcamaktan ziyade gerçek barış adımları ve görüşmeleri gerçekçi boyuta taşıyan şartlar gerçekleşmeden müzakerelerde bulunmayacağını, şartların uygulanması ve savaşın durdurulması koşulu ile müzakerelere gitmenin mümkün olacağını dile getirdi.
Husilerin, barışı istemediğini kanıtladığını artık barışa girişimlerinde yer almayacağını ifade eden Mihlafi, şu anda herhangi bir istişarede hakkında konuşmanın bir çeşit temenni olduğunu, Husilerin tutumlarının barışı desteklemediğini ve barışın gerçekleştirilmesine yönelik herhangi bir adımdan uzak durduklarını belirtti.
Husilerin kararlarında, İran müdahalesinin büyük etkisi olduğunu vurgulayan Mihlafi şunları kaydetti; “Ekim ayındaki uluslararası görüşmeler ve çabalar sonrasında, BM Temsilcisi’nin Sana dışında darbecilerden bir heyetle diyalog kurma girişiminde bulunmak istedi. Temsilci, söz konusu çabaların başlatılması için, Devlet başkanı, Dışişleri Bakanı ve Yemen hükümeti ile görüşmek üzere Riyad’a geldi. Sonuçta, darbecilere yönelik düzenleme yapmak üzere ülkeden ayrılmadan önce Riyad kentine füze fırlatıldı.”
Mihlafi konuşmasını şöyle sonlandırdı; “Uluslararası görüşmelerden sonra ekim ayında Yemen Hükümeti, görüşmelerin başlanmasına yönelik hazırlık aşamasında güven oluşturacak faktörlerin ele alınması için bu yolda adımlar atmaya ve düzenlemeler yapma konusunda anlaştı. Yemen Hükümeti, aralık ayı başında BM Elçisi ile Riyad’da görüştü. Sonuç olarak Yemen’de darbe içinde bir darbe oldu ve Ali Abdullah Salih öldürüldü. Bu durum darbecilerin yönlendiren bir taraf olduğunu ve çabaların hüsranla sonuçlandığının bir yansıması. Hiç şüphe yok ki İran bu kaosun arkasında. İran Husileri ve savaşını, Arap bölgesine hakim olma savaşının bir parçası olarak görüyor ve destek veriyor” dedi.