Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yemen yol ayrımında | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

BM Yemen Elçisi Martin Griffiths’in BM Güvenlik Konseyi’ne sunacağı müzakere çerçevesinin planını 18 Haziran’da sunması bekleniyor. Plan, çağdaş dünyanın görüp görebileceği en büyük insanlık felâketine son vermek için dördüncü yılına giren Yemen savaşını bitirmenin yollarını tartışacak.

17 Nisan 2018’de BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ilk raporu ikinci kez okuyunca insan, çatışmanın farklı tarafları ile yapılan görüşmelerin ne sonuç verdiğini sorguluyor: sahadaki durumlar ve bazı tarafların sertleşen tutumları. Savaşı durdurmak ve çatışmanın barışçı bir çözümü için bir yol haritası ortaya koymada köklü hiçbir değişiklik yaşanmadı.

Özellikle Hudeyde’de ve Sana ve Saada’nın farklı noktalarında askeri operasyonlar şiddetini artırdı. Yemen’in batı sahilinde ve özellikle de Hudeyde bölgesinde öyle öngörüldüğü gibi herhangi bir askeri çözüm olmadı. Bu durum, uluslararası tarafların aradaki çıkar çatışmasının sahnesine girmesi ile birlikte çatışmanın doğasının genişlediğinin göstergesidir.

BM’ye verdiği söz konusu sunumunda BM Elçisi, hareketlenmenin arttığını ve uzun süredir işaret ettiği Hudeyde’deki ağır askeri operasyonların yakın bir zamanda korkunç sonuçlar doğurabileceğini ifade eden raporlara dikkat çekmiş; ayrıca Suudi Arabistan Krallığı’na yönelik en sonuncusu geçen hafta yaşanan balistik füze saldırılarının sayısındaki artışa da değinmişti.

Sunumun sonunda ‘görüşmelerin gerçekleşmesi için çatışmadaki tüm tarafların ön koşullardan vazgeçmesi gerektiğine’ işaret edildi.

Husiler, bu durumu kabullenmedi. Gazeteci kaynakların belirttiğine göre Husiler, meşru hükümetle herhangi bir müzakere gerçekleştirilmeden önce, Suudi Arabistan’a yönelik füze atışlarına son vermek için meşru hükümeti destekleyen Birlik uçaklarının hava saldırılarının durdurulmasını şart koştu. Ayrıca meşru hükümetten kendi ellerinde bulunan bölgelerdeki memurların maaşlarını ödemesini talep etti. Bu talep Griffiths’in geçtiğimiz Cumartesi günü darbeci hükümetin yeni Meclis Başkanı Mehdi el-Maşat ile olan görüşmesinde dile getirilmiş ve meşru Yemen Hükümeti tarafından reddedilmişti.

Çatışmadaki tarafların tutumlarında çelişkili ve tutarsız durumlar söz konusu iken ne elde edilebilir?

Şurası kesin ki bu yaşanan gelişmeler, BM Elçisi’nin görevinde başarısız olduğu anlamına gelmiyor. Aksine Yemen sahnesindeki düğümlerin doğasını ve şimdilerde açık bir şekilde bölge üzerine küresel bir çekişmeye dönüşen bölgesel rekabeti yansıtıyor. Bu küresel çekişme, sahadaki bölgesel unsurları paravan olarak kullanıyor.

Çekişme başlarda Yemenli taraflar arasında idi ve temeli Yemen birliği projesinin başarısızlığına dayanıyordu. Bu başarısızlığın sorumlusu ise, ordu ve kabile kurumlarının geleneksel otoritesi ile sivil devlet ve modern çağ gereksinimlerine açık modern güçler arasındaki çatışmadır. Bu çatışmayı İran’ın Arap yarımadası ve Körfez’e egemen olma hayalleri karşısında meşru hükümeti destekleyen Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği Arap Birliği ülkeleri arasındaki bölgesel çatışma izledi.

Daha sonra çekişme, BM’nin Yemen krizinin çözümüne küresel bir hız kazandırmak için BM Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üye ülkelerden birinin vatandaşı olan İngiltereli bir diplomatı yeni özel elçi olarak seçmesiyle uluslararası bir boyut aldı.

Bu küreselleşmiş sahne önünde Suudi Arabistan ve BAE temsilciliğinde meşru hükümeti destekleyen Arap Birliği’nin, 2016 yılında Suudi-BAE Koordinasyon Meclisi’nin kurulmasıyla başlayan yeni temeller üzerinde ikili ilişkiler kurması ve bunları geliştirmesi gerekirdi. Daha sonra yakın zamanda Cidde’de gerçekleşen buluşmada Körfez İşbirliği Konseyi kapsamında iki ülkenin ortak ilgilerine yönelik ikili işbirliğini yoğunlaştırmayı hedefleyen meclisin örgütsel yapısını belirtmek suretiyle de bu gelişmeye yeni bir ivme kazandırabilirdi.

Yemen İçişleri Bakanı Ahmed el-Meyseri’nin meşru hükümet adına BAE’ye gerçekleştirdiği ziyaret ve Başkan Abdurabbihi Mansur Hadi’nin Abu Dabi’ye resmi bir ziyaret hazırlığında olduğuna dair söylentiler, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir aşamayı temsil ediyor. Ayrıca meşru hükümete ve Birliğe, Yemen krizinin çözüm aşamasında karşılaşılacak muhtemel zorluklara göğüs germek için bu ilişkileri güçlendirme motivasyonu da veriyor.

Yemen bir yol ayrımında olabilir ancak henüz çıkmaz sokağa sapmadı. Bu yazıyı BM Elçisi’nin BM Güvenlik Konseyi’ne yaptığı sunumunda yer verdiği şu istiare ile bitirmek istiyorum: Karanlığın en yoğun olduğu an, şafağa en yakın zamandır.