Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yemen’deki uluslararası örgütlerin politik görevleri | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bir grup Yemenli hukukçu ve gazeteci, 19 Eylül 2018 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin 39’uncu dönem toplantısının ardından Cenevre’de BM’ye bağlı İnsan Hakları Konseyi’nde Yemen’deki insan hakları ihlallerini araştırmakla görevli uzman ekibin başkanı Kemal Cendubi’yle bir araya geldi. Bu görüşmede geçen ağustos ayında yayımlanan rapor ele alındı. Bu rapor, içerisindeki bazı yanlışlardan ve Husilerin Yemen’de yaptıkları birçok ihlali göz ardı etmesinden dolayı geniş bir tartışmaya neden oldu.

Bu özel görüşmeye katılanlar arasında ben de vardım. Cendubi, bu görüşmeye raporun hazırlanış yöntemini, ihlallerin yaşandığı bazı bölgeleri ziyaret ederken ekibin karşılaştığı zorlukları ve bu bölgelere ulaşımı zorlaştıran engelleri açıklayarak başladı. Cendubi, o gün bize ekibinin maruz kalabileceği güvenlik tehlikelerinden dolayı Taiz şehrine ve Husilerin ihlalde bulundukları diğer bazı bölgelere gidemediğini söyledi.

Tartışmanın doruk yaptığı bir noktada Maribli hukukçu Mansur Şeddadi, Cendubi’ye bir soru yöneltti: Husilerin işledikleri suçları öğrenmek için Marib’i neden ziyaret etmediniz? Marib güvenli bir şehir.

Husiler, Marib’i füze yağmuruna tuttu. Cendubi, ekibinin güvenlik durumundan dolayı şehre giremediğini söyledi. Ben de ABD elçisinin ve Avrupa devletlerine bağlı elçilerin ve gazetecilerin sürekli olarak Marib’i ziyaret ettiklerini ve buranın güvenli bir şehir olduğunu söyledim. Cendubi, “O, büyük devlet ABD’nin elçisi” diyerek sözlerimi yarıda kesti. Bunun üzerine Cendubi’ye kendisinin BM’yi temsil ettiğini söyledim. Cendubi, bu konuyla ilgili son söz olarak “BM’deki güvenlik ekibi, güvenlik kaygılarından dolayı söz konusu şehirlere gitmemize engel oldu. Buna karşı gelemem” ifadelerini kullandı. Bu şekilde Husilerin en karanlık, en vahşi ve en önemli ihlalleri BM’nin raporunda yer almadı.

Aynı gün Yemen İnsan Hakları Bakanlığı temsilcisi Nebil Abdulhafiz ile görüştüm. İnsan Hakları Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın BM’ye bağlı ekibin Husilerin yaptıkları ihlalleri öğrenmeleri için Taiz ve Marib şehirlerine gidişini ayarlamamalarından dolayı hükümeti kınadım. Ancak Nebil Abdulhafiz, bana bakanlığın yazılı ve sözlü olarak BM ekibinden Taiz ve Marib şehirlerini gitmelerini defalarca istediğini, BM ekibine tam koruma sağladıklarını fakat bu taleplerin BM ekibi tarafından reddedildiğini söyledi. Daha sonra İnsan Hakları Bakanı Muhammed Asker de bu durumu bana teyit etti.

BM örgütleri de dâhil uluslararası örgütlerden üst düzey bir heyetin geçen salı günü Hudeyde şehrine girmek için kendisini tehlikeye attığını belirten haberleri okurken bu detayları hatırladım. Hudeyde içerisinde ve çevresindeki farklı bölgelerde meydana gelen silahlı çatışmalara rağmen heyet, şehre girmek için kendisini tehlikeye attı.

Uluslararası alanda 90’dan fazla ülkede operasyonlar yürüten Dünya Gıda Programı Direktörü David Beasley, BM Yemen Koordinatörü Lise Grande ve diğerleri, hayatlarını tehlikeye atarak mermi ve patlama seslerini, top ve uçak gürültülerini duyarak Hudeyde şehrine girdi. Amaç Hudeyde’yi kurtarma operasyonlarını durdurmak ve BM’nin kararlarında isyancı olarak belirtilen Husi silahlı milislerini kurtarmaktı.

Biz Yemenliler bu büyük çelişkiyi nasıl anlamalıyız? Bu heyet de Husileri açık bir şekilde destekleyen diğer örgütlere benzedi. Yemenliler, sosyal paylaşım sitelerinde ve günlük sohbetlerinde “Hikâye neden sürekli tekrar ediyor?” diye soruyor. Yemen hükümetine bağlı ordu herhangi bir şehri kurtarmaya yaklaşınca uluslararası örgütler bu şehirlerin kurtarılmasını engellemek için ilk günden insani durumun tehlikesine dikkat çeken açıklamalar yapıyor. Husi milisleri, sivillere karşı suç işledikleri zaman bu örgütler sessiz kalıyor. Yine Husiler, Sana ve diğer şehirlere silahlı bir şekilde ilerledikleri zaman da bu uluslararası örgütler sessiz kaldı. Husiler, Taiz şehrini kuşatıp buraya su, gıda ve ilaç gibi ürünlerin girmesini engellediği zaman uluslararası örgütler ses çıkarmadı. Hatta hastanelerde erken doğmuş bebekler oksijen bulunmadığından dolayı öldü.

Herkes, 22 Ocak 2016 tarihinde meydana gelenleri halen hatırlıyor. Zira BM Güvenlik ve Emniyet Departmanı, Taiz’e girerek şehrin kuşatma altında olmadığını açıklayan utanç verici bir bildiri yayınlamaları için eski insan hakları koordinatörü de dâhil 7 örgüt başkanının hayatını tehlikeye atmıştı. 3,5 yıl sonra bugün bu örgütlerden hiçbiri Taiz’e yönelik insani kuşatma olduğunu söyleyen bir bildiri ya da rapor yayınlayamaz.

Aynı durum, BM dışındaki örgütler için de geçerli. İngiliz (Hayır) Örgütü neden siyasi faaliyetler yürütüyor? Avrupa’da ve son zamanlarda ABD’de devletin yeniden kurulmasını ve savaşın bitmesini garantileyecek şekilde Husileri silah bırakmaya zorlayan BM’nin 2216 sayılı kararını değiştirmesi ya da düzeltmesi için neden medya kampanyalarını finanse edip destekliyor?

Yemen’de çalışan bazı uluslararası örgütler, birçok şüpheli faaliyet yürütüyor ve yüz kızartıcı ihlaller yapıyor. Bu da onların Yemenlilere sahip olmak ve onları köleleştirmek konusunda Allah tarafından kendisine yetki verildiğini iddia eden ailenin zulmünden Yemen’i kurtarmaya ve devletin yeniden kurulmasına çalışan askeri girişimleri engellemek için insani meseleyi istismar ettiklerini ve siyasi faaliyetlere karıştıklarını gösteriyor.

Yemenliler, Arapların sırtına saplanan bir hançer olması için -ki bu imkânsız- silahlı Husi milislerinin Arap Yarımadası’nda kalmasına özen gösteren bazı devletlerin eğilimleriyle uyumlu çalışmalarınızı ve komplolarınızı öğrenmeye başladı.