Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yemen’in anayasa krizlerindeki barut kokusu | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Maurice Hoareau ve George Fidel gibi bazı Fransız hukukçular, Fransız anayasasının barut koktuğunu söyler. Montesquieu’nun meşhur kitabı Kanunların Ruhu’nda bu durum şöyle ifade edilir:

“Anayasalar, kamu özgürlüklerini ve güçlerin ayrılığı ilkelerini oluşturmak için yapılan uzun bir mücadelenin sonucunu temsil eder.”

Arap dünyasında ise özellikle de Yemen’de çoğu anayasa sadece kâğıt üzerindeki mürekkeptir. Hatta istikrarsızlık kaynağıdır ve ülkedeki siyasi taraflar arasındaki silahlı çatışmaların fitilini ateşleyen bir belgedir.

1990 yılının mayıs ayında Yemen’in birleşmesiyle meydana gelen ilk büyük kriz, güney ve kuzey Yemen’in temsilcilerinden oluşan bir ortak komite aracılığıyla hazırlanmasına karar verilen Birlik Anayasası’na ilişkindir. Anayasa taslağı 1981’in aralık ayında sona ermişti. Bu taslak, birçok nedenden ötürü kuzeydeki ve güneydeki her iki ülkenin liderleri tarafından onaylanmadı ve rafa kaldırıldı. Bunun nedenlerinden biri siyasi ve parti çoğulculuğu öngörmesiydi.

Taraflar, iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmesi ile 21 Mayıs 1990’da Yemen Cumhuriyeti’nin kurulmasını ilan eden uluslararası bir anlaşmaya vardı. Birlik Anlaşması metninin nasıl uzlaştırılacağı konusunda doğrudan bir anayasa sorunu ortaya çıktı. Zira hazırlanan taslak metin, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkan Yardımcısı’nın pozisyonunu Güney Yemen temsilcisi olarak tanıtıyor, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın anayasal yetkilerinin ne olduğu konusunda bir sınırlama getirmiyordu. Burada kuzey-güney çatışmasının tezahürleri hemen belirmeye başladı. Eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, bu üniter devlet anlaşmasının ulusal anayasayı geçersiz kılan uluslararası bir anlaşma olup olmadığına bakılmaksızın Ali Salim el-Beyd’e düşen görevin kapsamını bizzat kendisinin belirleyeceği anayasal yetkileri kabul etmek olduğunu iddia etti. Bu olay, diğer faktörler ve koşullar ile birlikte 1994’teki savaşa yol açtı.

Şimdiki sorular ise Üniter Devlet Anayasası taslağından kaynaklanan krizin şu an hazırlanan Federal Devlet Anayasa Taslağı ile tekrarlanıp tekrarlanmayacağıdır. Husilerin darbesi ve Salih grubunun onları desteklemesi, Husilerin Ulusal Diyalogun Sonuçlarına- ki Federal Devlet Anayasa Taslağına göre hazırlanmıştı- karşı yaptıkları darbenin temel nedenlerinden biri değil miydi? Bu konuda Güvenlik Konseyi kararları ne olacak?

Suriye ve Libya krizleri ile Yemen krizi arasındaki farklardan birinin, Yemen krizinin, siyasi elitler arasındaki krizlerin ve çatışmalarının çeşitli yönlerini düzenleyen hazır bir anayasa taslağına sahip olması olduğuna inanılıyordu. Hem Suriye hem de Libya meselesinde çatışmanın tarafları, çatışma sonrası dönem için üniter bir devleti öngören anayasa taslağı üzerinde anlaşamadı. Fakat Yemen sorunu, Suriye ve Libya krizlerinden daha karmaşık bir hal aldı. Çünkü Yemen devleti esasen iki egemen devletin bir devlet altında birleştirmenin bir sonucuydu. Üniter devlet tecrübesi, basit bir bütünleşmeyi öngören üniter devlet anlayışından federal bir devlete geçme ihtiyacını ortaya çıkardı. BM Güvenlik Konseyi’nin 2140 sayılı kararı, yeni anayasa taslağı çerçevesinde “Yemen’in üniter bir devletten federal bir devlete geçmesi için devlet yapısının reforma tabi tutulmasını” öngörüyor.

Daha önce reddedilen federal formül ve federal mecliste kuzey ve güney arasında eşit temsili öngören Federal Anayasa Taslağı, kuzeydeki Yemen siyasal elitlerinin çoğunluğu tarafından isteksizce kabul gördü. Hem de bu eşit temsil, bir seçim dönemi ile sınırlı olmasına rağmen! Siyasi güçler bunu kabul eder gibi göründüler.

Ancak hani denir ya; devenin belini kıran son saman çöpüdür… Bu, Başkan Hadi’nin çeşitli çatışan güçler arasında ortaya çıkan ihtilafları tolere etme adına Yemen’i Federal Anayasa hükümlerinin dışında altı federal bölgeye ayırma projesini onaylamasıydı. Özellikle Husiler ve Salih tarafından reddedilen hüküm de zaten buydu.

Son olarak, Cumhurbaşkanı Hadi’nin görev süresi ve kendisinin Yemen’deki savaş ve barış adına attığı adımlar etrafında dönen tartışmalara da değinmek istiyorum. Bu bağlamda, BM Güvenlik Konseyi’nin 2012 tarihli 2051 sayılı kararı “anayasa ve seçim reformunun yapılmasını ve genel seçimlerin 2014’ün şubat ayında gerçekleştirilmesini” öngörüyor. 2014 yılı 2140 sayılı Güvenlik Konseyi kararı “seçimlerin zamanında yapılmasını ve Cumhurbaşkanı Hadi’nin görev süresinin yeni anayasaya göre seçilmiş cumhurbaşkanının o makama atanması ile sona ereceğini” belirliyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 2015 yılı 2216 sayılı meşhur kararı, önceki iki karar gibi Cumhurbaşkanı Hadi’nin görev süresinin ne zaman sona ereceğine işaret etmiyor. Aksine Hadi’nin meşruluğuna ve onun meşruiyetine zarar verilmemesi gerektiğine vurgu yapıyor. Burada BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in savaşı sona erdirme ve çatışan taraflar arasında uzlaşı sağlama çabalarının başarısının önemi ortaya çıkıyor. Griffiths bunda başarılı olabilirse başkanlık seçimlerinin yapılmasına da yardımcı olabilir. Ancak o zaman da hangi anayasaya göre bunun gerçekleşeceği sorusu gündeme geliyor. Tartışmalı Federal Anayasa Taslağı’na göre mi yoksa barut kokusu olmayan yeni bir anayasa taslağına göre mi?