Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yeni Avrupa ve büyük halk | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

“Yeni Avrupa, Ortadoğu olacaktır. Bu hedefin; yüzde 100 gerçek olacağına inanıyorum.”

Geçen hafta Riyad’da düzenlenen “Geleceğin Yatırım Girişimi”nde konuşan Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Ortadoğu bölgesinin geleceği ile ilgili ideallerinden ve vizyonlarından birini bu açık ifadelerle açıkladı.

Bu konuşma; tüm dünyayı ve dünyanın her bölgesinden önde gelen yatırımcı ve politikacılardan oluşan katılımcıları muhatap alıyordu. Belki de bazıları, karşı karşıya kalacağı zorluklardan dolayı bu hayalin büyüklüğünü garipseyebilir. Bunda haklı olabilirler. Ama şunu da hatırlatalım ki, birçok Suudi Arabistanlı da son birkaç yıldır Veliaht Prensin açıklamış olduğu hayaller karşısında şaşkınlığa uğrayan ve imkansız olduğunu düşünüyordu. Ama artık onların somut bir şekilde gerçekleştiğini ve gün geçtikçe geliştiğini görebiliyoruz. Veliaht Prens dediğini yapan birisi. Zaman, mekan ve zorluklara karşı meydan okuyor ve bunda her zaman başarılı oluyor.

Aynı şekilde Veliaht Prens, kendinden emin bir şekilde Suudi Arabistan halkından, büyük ve muazzam bir halk diye niteleyerek, bu halktan biri olduğunu ve gücünü ondan aldığını söyledi. Halkında onun güvenine güven ile ve hayallerine kendi hayalleri ile karşılık verdiğini, kalkınma ve medeniyet basamaklarında yükselmelerini sağlayacak biri olarak kendisine büyük emeller ile bağlandığını belirtti. Çünkü halkın, açık ve seçik bir şekilde nasıl bir vizyonist olduğunu, sonuca ve başarıya ulaşmak için nasıl çabaladığını ve imkansızı nasıl da yaşanan bir gerçeğe dönüştürdüğünü gördüğünü kaydetti.

Suudi Arabistanlılar geçmişte, ekonomiyi çeşitlendirmek için gerçekten çaba harcayan ve gayret eden bir lider tanımamışlardı. Petrolden elde edilen geliri sadece yeni fırsatlar yaratmak için kullanmak isteyen, ihmal edilmiş kaynakları tekrar canlandıran, uzman ve bilgili birisi gibi ekonomik göstergelerden bahseden, kendisine değil hiçbir şekilde yalan söylemeyen rakamlara inanmalarını isteyen bir lider görmemişlerdi.

Suudi Arabistanlılar ve Suudi Arabistan’ın yeni deneyimini takip edenler, yeni, dev ve eşsiz olan her adımın arkasında genç ve azimli Prens’in olduğunu biliyorlar. Daha önce Suudi Arabistan’da, “2030 vizyonu” gibi kendisine 15 yıla uzanan bir vizyon belirleyen, “2020 Ulusal Değişim Programı”, “Yaşam Kalitesi”, “Mali Denge”, “Vatandaşın Hesabı” vb. birçok program gibi destek programlarını hayata geçiren bir lider başa geçmemişti. O, ciddi, planlı bir şekilde ve canla başla çalışarak ülkesini kalkındırmayı amaçlamaktadır.

Suudi Arabistanlılar; Veliaht Prens ile birlikte sıkı ve kararlı devlet ne olduğunu gördüler, liderliğe oynayan, bölge ve dünyada büyük ve önemli bir ülkeye yaraşır bir şekilde gücünü, büyüklüğünü ve imkanlarını açıkça ortaya koyan yeni ve şanlı Suudi Arabistan ile tanıştılar. Bu da vatandaşlarının, ülkeleri ile gurur duyma ve iftihar etmelerine, gelecek için canla başla çalışma düşüncesinin kökleşmesine, daha iyi bir gelecek için iş ve çalışmanın gerekli olduğuna inanmalarını sağlamıştır.

Suudi Arabistan bugün, bölgede ve dünyada kaosu yayan, mezhepçiliği destekleyen ve terörü kökleştiren İran rejimine karşı mücadelede birinci ülkedir. İdeolojik, politik, güvenlik ve askeri her alanda tüm insanlığı tehdit eden en tehlikeli meselelerden biri olan teröre karşı en güçlü şekilde savaşan ülkedir . İçeride ve dışarıda başta Müslüman Kardeşler olmak üzere siyasi İslam düşüncesini benimseyen grupları, terör örgütleri olarak tasnif ederek terörün; kaynağı, kökeni ve beşiği olan “aşırıcılık” ile savaşan en önemli ülkedir.

Tüm bu bahsettiklerimiz, Suudi Arabistan’ın bu genç lideri neden bu kadar çok sevdiğini, vizyonu ve büyük hayallerine bu kadar bağlandığını açıklamakta ancak denizdeki bir damla gibidir. Çünkü O, zaman ve mekanı aşarak tarihin seyrini değiştirmeye ve hatalarını düzeltmeye gücü yeten nadir liderlerden biridir. Buradan yola çıkarak Emir Türki Faysal’ın Washington Post gazetesine verdiği röportajda söylediği sözler ne kadar da doğru:”Suudi Arabistan halkı liderlerinden çok memnun ve Muhammed bin Selman’ın halkın nezdindeki popülerliği artmaktadır”.

Halkın; Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a duyduğu gerçek sevgi ve enginlere sığmayan popülerliği, Suudi Arabistan’daki bu yeni dönemin en önemli başlıklarından biridir. Onun kişisel olarak hedef alınması aslında Suudi Arabistan ve bölge için ortaya koymuş olduğu vizyon ve büyük projenin hedef alındığı anlamına gelmektedir. “Onlarsız ben bir hiçim” dediği 20 milyonluk Suudi Arabistan halkı her şekilde onsuz bir hiç olduklarını düşünüyor.

Ülkelerinin gelişmesini sağlayacak vizyon ve projelerin gerçekleştirilmesi için lider ve halkı arasında görülen bu kenetlenme ve kaynaşma, düşmanlar tüm nefret, düşmanlık, yalan, sahte ve şişirilmiş haberler gibi tüm çabalarına ve engellerine karşı en güçlü güvencedir.

Suudi Arabistan savcılığı tarafından takip edilen Kaşıkçı olayı, adalet ve soruşturma yoluyla yargıda çözümlenme yolunda ilerliyor. Uzun tarihi boyunca Suudi Arabistan hükümetinin muhalif kişileri takip ettirdiği hiç görülmemiştir. Bilakis ömrünün son demlerinde kendisinden yardım isteyenlere yardım elini uzatmış, ülkesine dönmek isteyenleri affetmiştir. Bunun tarihteki örnekleri çoktur.

Burada dikkat edilmesi gereken bir başka nokta daha vardır. Suudi Arabistan ve liderliğine karşı yürütülen bu haksız medya saldırılarının ardından kaos, yıkım ve terör yayan İran’ın politikaları karşısında tam bir sessizliğe gömülen tüm dünya ülkelerini ve liderlerini sorgulayan sesler yükselmiştir. Tanklar, uçaklar, roketler ve uluslararası alanda yasak kimyasal silahlar gibi tüm askeri silahlar ile halkına karşı soykırım yapan Beşşar Esed’in politikaları karşısında neden ses çıkarmadıklarını sorgulamaktadırlar. Her şey bir yana hiç kimse, hiçbir şekilde ve şartlar altında Suudi Arabistan’ı bu kanlı ve diktatör rejimler ile karşılaştıramaz.

Suudi Arabistan, İslam dünyasında sahip olduğu manevi konum, ülkelerin istikrarını destekleyen politikaları, aktif diplomasisi, zengin kültürü, köklü İslam ve Arap adetleri, güçlü ekonomisi ve ticari ilişkileri ile büyük ve etkili bir “yumuşak güce” sahiptir. Ama “her işte bir hayır vardır” sözünde olduğu gibi Suudi Arabistan, karşı karşıya kaldığı bu adaletsiz ve haksız saldırının ardından belki de yumuşak gücünü takviye etme, genişletme ve çeşitli yollarla tüm dünyaya yaymak için gerekli adımları atabilir. Böylece aslında tarafsız olan ama yeni Suudi Arabistan hakkında bilgi sahibi olmayan ülkeleri etkileyebilir. Düşmanlarına karşı atması gereken adımlar ise bir başka yazının konusudur.

Üç gün süren Geleceğe Yatırım Girişimi süresince imzalanan milyar dolarlık anlaşmalar, bazı büyük küresel şirketlerin yöneticilerini görevden almaları, Suudi Arabistan’dan özür dilemeleri, ABD, Fransa ve İspanya gibi bazı Batılı ülkelerin Suudi Arabistan ile silah anlaşmalarına yönelik tutumları, tüm bunlar kışkırtıcı medya saldırılarının rasyonelliği, siyasi gerçekliği ve ülkeler arasındaki büyük çıkarları yenmeye gücünün yetmeyeceğini kanıtlayan göstergelerdir.

Son olarak; Henry Kissinger: “Hem Şii hem de Sünni kanadı ile cihatçıların en büyük ve nihai ödül olarak gördükleri, çabaları ve gayretleri bölgede herhangi yapıcı bir gelişmeyi teşvik etmede temel ve gerekli olan bir ülke (Suudi Arabistan) ile ABD’nin, ortak bir anlayış geliştirmesi gerekir” ifadelerini yazarken sanki yıllar öncesinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni, yeni Suudi Arabistan’ı ve Ortadoğu yeni Avrupa olacaktır düşüncesini öngörerek gelecekten haber vermektedir.