Şu bahaneyi çoğu kez işitiyoruz: Dini bakımdan müsamahakâr görüşler ve esnek fıkhî hükümler neredeydi? Hepsi bir defada neden şimdi çıkıyor? İçerik ve bazen de dış görünüş, İslam’a yönelik büyük bir komplo olduğunu söylüyor.
Örneğin; Suudi Arabistan’da kargaşaya yol açacak şekilde tartışma ve çekişme ortamı doğuyor. Din ve mezhep bakımından farklı olanlarla ilişkiler, kadın, sanat ve eğlence gibi konular hakkında konuşulduğu zaman tartışmaya giriliyor. Suç oklarını fırlatanlar, bir gün olsun klasik fıkıh kitaplarını incelemek için gözlerini yormayan insanlardır. Bugün cahil küfürbazlar, klasik fıkıh kitaplarında mevcut olan görüş ve fetvaların bidat olduğunu belirtiyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, bir röportajında İhvan, Humeyni (Velayeti Fakih) ya da Sururi Cemaati gibi İslam’ı iktidar emelleri için kullanmak isteyen bir grup insan tarafından İslam’ın ele geçirildiğinden bahsetti. Sururi Cemaati, İhvan’ın eski bir koludur. İslam, bu gruplara has bir mülkiyet değildir. Veliaht Prens, kadın hakkında bu grupların kültürel kopukluklarından ve Müslümanların genel anlayışına göre Müslüman kadının giydiği elbisenin ya da taktığı başörtünün renginin, tarzının ve işlemelerinin detaylarına girmeden kadından beklenen şeyin edep ve hayâ olduğunu dile getirdi.
Bu, gerçekten doğru bir söz. Elbise, yerel çevre ve özel deneyimin bir ürünüdür. Moritanyalı ya da Sudanlı kadınların giydiği elbiselere bakın ve bu elbiseleri, Çeçen, İranlı ya da Kürt kadınların giydiği elbiselerle karşılaştırın. Tüm bu elbiseler, yerel tasarım ve dizayn sonucu kendine has bir özelliğe sahiptir. Fakat hepsi de edebe uygun elbiselerdir. Çağdaş moda alanında yeni renklendirmelerde bu elbiselerden yararlanılabilir.
Burada kastedilen şey şudur: Bugün söylenip de geçmişi olmayan yeni bir söylem ya da bidat yoktur. Bütün yapılan şey, kapalı pencereler açılarak içeriye temiz hava akımının girmesi sağlandı. Ki bu temiz hava akımı da icat edilmedi ya da yoktan meydana getirilmedi.