Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yeni İranlı korsanların çağı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Birkaç gün önce uluslararası haber ajansları, İran Dini Lideri Ali Hamaney’in danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin bir açıklamasında, ülkesinin Ortadoğu’da nüfuzunu genişletme kararlılığını ve bölgede esas bir oyuncu olarak kalma niyetini ifade ettiğini aktardı.

Tahran, son açıklamalarıyla birlikte Don Kişot şeklinde ortaya çıkmaya çalışıyor. Şöyle ki Velayeti, İran’ın bölgedeki zayıf ülkelerden vazgeçmeye kararlı olmadığını iddia ediyor. Bunun için mi Başkan Trump, konuşmasında İran rejimini diktatör bir rejim olarak nitelendirdi? İran’ın Basra Körfezi ve Ortadoğu’daki yıkıcı rolüne karşı Amerikalıların yeni ve dikkat çekici çizgileri nelerdir?

İran, genel olarak uluslararası topluma karşı çatışma üslubuna devam ediyor ve özel olarak Basra Körfezi’nin emniyet ve güvenliğine saygı göstermiyor. Her halükarda ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in “Biz, İran’ın uluslararası anlaşmaları iğrenç bir şekilde göz ardı ettiği konusunda delillerin nasıl çoğaldığını görüyoruz. İran, sadece komşu ülkeler için değil, aksine bütün dünya için bir tehdit teşkil ediyor” şeklindeki açıklamaları bu durumu doğruluyor.

İranlıların dünyaya meydan okuma ve karşı koyma örneklerinden birisi de geçtiğimiz ayın son haftasında meydana gelen gelişmedir. Zira Tahran, deniz tatbikatında hızlı ateşleme, alçak irtifada seyretme, anti elektronik savaş ve yüksek navigasyon hassasiyetine sahip ve gelişmiş modern füzelerden sayılan uzun menzilli yeni ‘Kadir’ füzesini test etti.

‘Kadir’ füzesine ek olarak Tahran, 3 bin ton ağırlığında yüzen birimleri imha etme gücüne sahip ‘Nasr’ isimli başka bir füze daha denedi.

Şu an Barack Obama, İranlılarla yaptığı nükleer anlaşmasının sonuçlarını görürken kendisini huzurlu hissediyor mu?

Belki de ‘Kadir’ ve ‘Nasr’ füzeleri, ambargonun kaldırılıp özel uçaklarla İranlılara gönderilen milyarların fiili bir tercümesidir. Trump yönetimindeki Amerikalılar, İran’ın oyaladığının ve oynadığının farkında olsalar bile coğrafi ve demografik olarak İranlılara daha yakın olan Avrupalılar, söz konusu gelişmeleri ve bu gelişmelerin sonuçlarını görmezden geliyor.

Amerikalılar, bugün, İran’ın Ortadoğu’daki huzursuzluklarının yeni bir örneğine hazırlanıyor. Yeryüzündeki gerçek çatışmalar, siber uzay türüne dönüşmeleri ve yeniçağın korsanları olmaları için artık mollalara yeterli gelmiyor. Bu kapsamdaki gelişmeler nelerdir?

Biz, ABD’deki Carnegie Barış Merkezi’nden ‘İran’ın Siber Tehlikesi’ başlığı altında yayınlanan son araştırmadan bahsediyoruz. Söz konusu çalışmayı Collin Anderson ve Kerim Sadjadpour adlı iki araştırmacı hazırladı.

Aslında İran’ın siber saldırılarıyla ilgili araştırmalar yeni bir şey değildir. Fakat bu meselenin dikkat çekici bir boyut almaya başladığı aşikârdır. Bunun için Tahran, korsanlık ve hack faaliyetleri aracılığıyla siber alanlarda, karada, denizde ve havada herkesle mücadele etmek konusunda ısrarlı. Bu çerçevede Washington ya da Riyad’ın hedef olması aynı şeydir.

Carnegie’nin araştırması, milisler ve istihbarat kollarıyla bölgeye uzanan Tahran’ın başkalarının imkanlarıyla oynayabileceği bilgi tersanesini kurmak amacıyla bütün alanlarda bilgi ve beyanatlar elde etmek için çeşitli ülkelerde hacker gruplarından ve meçhul kişilerden yardım alarak aynı zihniyetle ilerlediğine dikkatlerimizi çekiyor.

İran’ın yeni korsanları, denize önem vermiyorlar. Korsanlar, denizi ‘Kadir’, ‘Nasr’ ve diğer füzelere bıraktılar. Korsanların saldırıları, üniversite belgelerinden ve uzman merkezlerden yapılmaya başlandı. Carnegie’nin araştırmasına göre İran’ın üçüncü derece içerisinde tasnif edilmesine rağmen saldırı düzenleme konusunda kullandıkları sürpriz unsuru, genellikle hedef alınan taraflara büyük zararlar veriyor.

Tahran, inançsal görüşlerle sadece Basra Körfezi’nin değil bütün dünyanın imkânlarına hâkim olma niyetini ve beklentisini gizlemiyor. Bundan dolayı Tahran, rejim karşıtlarına karşı korsanlık faaliyetlerinden sorumluluğunu belirten bir siber ordusu olduğunu ilan etmekten korkmuyor.

İran’ın yeni siber korsanları, ideolojik kapsamda Suudi Arabistan, ABD ve Güney Kore’yi hedef alıyor. Özellikle bu korsanlar, gözlerini enerji ve uçuş sektörlerine dikiyorlar. Bu da apaçık tehlike karşısında Basra Körfezi’ni ve Ortadoğu’yu endişelendiriyor.

Vekâlet savaşları ve siber korsanlar aracılığıyla İran’ın faaliyetleri, İslam Cumhuriyeti’nin gücüne ve sağlamlığına mı yoksa içerideki buhranlı durumdan kaçışına mı delalet ediyor?

İran konusunda uzman çoğu analist, son zamanlarda meydana gelen gelişmeleri parçalanmış İran’ın bir yansıması olarak görüyor. Aynı şekilde analistler, İran’ın Afrika ve Güney Amerika’ya kaçışı, Lübnan, Yemen, Suriye ve Irak’a müdahale edişi İran’ın kendisini kandırmaktan, eşyaların tabiatını ve gerçekleri yanıltmaktan başka bir şey değildir.

Ancak bu durum, İran’ın faaliyetlerinin gerçek bir tehlikesi olmadığı anlamına gelmiyor. Siber güvenlik alanında uzman ‘Fire Eye’ şirketi, son zamanlarda bu duruma dikkat çekti. Bu da uluslararası topluma yeniden ve ilelebet karşı koyma sorumluğunu yüklüyor. Tahran, akıllı olup ya problem çıkarıcı rolünden vazgeçecek ya da herkes tereddütsüz bir şekilde net bir tavır sergileyecek.

Özetle batıya titrek ellerin tarih yazamadığını ve İranlılara da yeryüzünün korsanlara miras kalmayacağını söylüyoruz.