Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yiğit, bildiğin yiğit ama açlıktan bîtâb olmuş… | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bugün fakirlikten ve fakirlik hakkında eskilerin ne dediğinden bahsedeceğiz.

Fakirlik ve yoksulluk hakkında en belagatli söz, büyük bir ihtimalle, Hz. Ali’nin sözüdür: “Fakirlik insan olsaydı onu öldürürdüm.”

Fakirlik hakkında söylenen tarihi vakıalardan biri de ‘El-Amâlî’ kitabının yazarı Ebu Ali el-Kali zor dönemlerden geçtiğinde, o denli yoksulluk çekmiş ki, en değerli varlığı olan kitaplarını satmaya mecbur kalmış. Sattığı kitaplar arasında çok sevdiği ‘El Cemhere’ kitabını da ünlü alim Şerif el-Murtaza satın almış. El- Murtaza kitabı okumak için açtığında el-Kali’nin el yazısıyla yazılan şu şiirini okumuş:

“Bu kitap, benim yirmi yıllık arkadaşımdı, mecburiyetten sattım, gözyaşı dökerek
Borçlarım cezaevine soksa bile beni, satmayacağımı düşünmüştüm
Zayıflığımdandır bu kitabı satışım, bir de çok sevdiğim çocuklarımın yoksulluğundan
Dedim ya emsal bulmadım, yüreğim parçalanıyor
Ey refikam, Ummu Malik, Allah rızk yazmadıysa emanetler elden çıkarılmalı.”

Ünlü Şair Ebu el-Utahiye de yetkilileri halkın fakirleştiğine dair uyarıyor:

“Söyleyin sorumlulara, benden söylemesi
Halka fiyatların çok yüksek geldiğini,
Dünya problemleri o denli güçlü, üstümüzden bir türlü kalkmıyor ki
Yetim ve dullar boş evlerinden çıkmaz oldular
Kadın erkek, herkes sana sesini duyurmak ister,
Ama fakirlik seslerini dahi kıstı
Diyorlar ki: Bu kıtlıkta sensin bizim dayanağımız, ümidimiz
Açlık musibetine karşı dermanımız. ”

Kafir olmakla suçlanan açlıktan konu açılmışken, şu diyalogu da anlatmadan geçmeyeceğim:

El-Utebi bir bedeviye sormuş: Kardeş, tuhafıma gitti, fıkıh alimleriniz bizim fıkıhçılarımızdan daha nüktedan, halkınız da bizim halkımızdan daha zarif, sizdeki deliler bile delilerimizden daha nüktedan. Bunun sebebi ne? Bedevi demiş ki: Açlıktandır, baksana kamışa, içi boş olduğundan güzel neye dönüşüp notalar çıkarıyor.

Araştırdığımda, yoksulluğu övüp kıymetten sayan bir tek Ebu Bekir el Harezmi’yi buldum:

“Fakir’de kimsenin gözü olmaz, komşusu fakiri kıskanmaz, Ramazan bayramında kimse fakirden zekat beklemez, Kurban bayramında kimse fakirden et istemez, ilkbaharda fakirden sebze meyve istenmez, sonbaharda da hurmasına göz dikilmez, hasadı geldiğinde arpasına buğdayına talip olunmaz. Millet fakire sadaka taşır, kimse fakirden bir şey istemez.”

Son bir hikaye anlatayım:

Evinin kapısının önüne oturmuş bir adama dilencinin biri gelmiş. Adam dilenciden oturmasını istemiş ve cariyesini çağırarak fakire yiyecek bir şey ikram edilmesini istemiş, Cariye, “yiyecek bir şeyimiz yok” demiş. Para verin o zaman deyince ev sahibi, cariye, “paramız da yok” demiş. “En azından bir ekmek verin adama” demiş ev sahibi. Cariye de “Ekmeğimiz bile yok” demiş. O zaman ev sahibi dilenciye, “Kalk git … çocuğu” diye küfretmiş. Dilenci ev sahibine, “Subhanallah, hem bir şey vermediniz, hem de küfrettiniz, ne menem bir şey bu?” diye hayretler içinde kalınca, ev sahibi dilenciye: ‘En azından Allah katında sevap kazanmanı istedim, haydi şimdi de kalk git’ demiş.

Bizde, Hicaz’da bir atasözü vardır: “Yiğit bildiğin yiğit, ama açlıktan bîtâb olmuş…”