Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yılın Yalanı: Hariri rehin alındı! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, dün Lübnan Başbakanı Saad el-Hariri’yi karşılamasıyla, 2017’nin en büyük yalanı olan Suudi Arabistan’ın Hariri’yi iradesi dışında alıkoyma veya rehin aldığı palavrası yerle bir olmuştur.

Hariri’nin Suudi Arabistan Kralı Hadimul Haremeyn eş-Şerifeyn’le iki defa görüşmesine, kişisel uçağı ile Abu Dabi’ye gidip geri dönmesine, Büyükelçileri ve Fransa Dışişleri Bakanını karşılamasına ve Maruni Patriği Bişara Er-Rai ile görüşmesine rağmen, hatta ve hatta Suudi Arabistan vatandaşı ve Suudi Arabistan’ın müttefiki bir politikacı olarak TV röportajları yapmasına ve hayatını normal bir şekilde idame etmesine rağmen, üstüne üstelik Twitter hesabından Suudi Arabistan’da biraz daha kalıp siyasi görüşmeler yapıp Lübnan’a geri döneceğini defalarca ilan etmesine rağmen mantıksızlıklarla dolu bu yalan ve spekülasyonlar Hariri’nin istifasını sunduğu ilk andan itibaren ortaya atıldı.

Beklendiği üzere, spekülasyonların ilk ortaya çıkışı en önemli problemi teşkil eden ve Lübnan Devletine yük haline gelen Hizbullah’ın silahlı tehdidinden dikkatleri uzaklaştırmak isteyen Hizbullah ve yayın organları tarafından başlatılması garipsenmedi ama spekülasyonları yayıp dillendiren başka uluslararası aktörlerin olması siyasi olarak tuhaf karşılandı.

Devlet başkanlığına yakışmayan bir şekilde, Lübnan Cumhurbaşkanı Avn, Suudi Arabistan’a suçlamalarını sıralayarak Riyad’ın tepki vermesi için çabaladı. Aslında Avn’ın bu duruşu Hizbullah’ın Lübnan Devletini üzerindeki nüfuzunu ispatlıyordu.

Bu konuyla ilgili en büyük hata, diplomasinin A-B-C’sine dahi uymayacak ve gerginliği, anlamsızca yükseltecek şekilde Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Hariri’nin iradesi dışında rehin alındığını iddia etti.

Dışişleri Bakanı Gabriel’in açıklamasından sadece birkaç saat sonra Hariri twitter üzerinden “Sayın Sigmar Gabriel, Suudi Arabistan’da iradem dışında tutulmam ve dışarıya çıkmamın yasaklandığı bir yalan, şu an havaalanına doğru gidiyorum” mesajını yayınladı.

Aman Allah’ım, ne kadar kötü bir durum! Gabriel kendini dünyada hiçbir Dışişleri Bakanı’nın istemeyeceği zor bir duruma sokmuş oldu. Sadece kendini köşeye sıkıştırmakla kalmıyor, aynı zamanda, 2017 yılının en büyük yalanını söyleyen resmi ve gayrı resmi çevrelere hizmet etmiş oluyordu…

Hariri’nin istifası karşısındaki Avrupa’dan gelen tepkilerin çeşitliliği, bazı Avrupa başkentlerinin “Hizbullah” örgütünün Lübnan devleti üzerindeki gölgesini göz ardı etme politikalarını devam ettirme arzusunda olduklarını gösteriyor.

Avrupa yönetimlerinin Hizbullah’ın bölge devletlerinin güvenliğini tehdit etmesine karşın tepki vermemeyi yeğlediklerini ve daha da kötüsü, kendilerinin yaptığı gibi, Riyad’ın da bu konuya hoşgörüyle bakmasını beklediklerini de gösteriyor…

Batı başkentleri bu güvenlik tehdidiyle yaşamayı ‘tolerans göstermek’ olarak değerlendirebilir, Hizbullah saldırganlığının kendilerini etkilemeyeceğini düşünerek gün be gün büyüyen bu meseleye tepkisiz kalabilir ama Riyad asla suskun ve sesiz kalmayacaktır.

Aslında Avrupa başkentleri Suriye’de yaptıkları hatayı burada da tekrarlıyor; Suudi Arabistan Suriye’deki terör örgütlerinin tehlikesini defalarca dillendirirken, dünya bu örgütlere karşı ciddiyetten uzak ve yumuşak davranmayı seçti.

Sonuç; bu örgütler tüm dünyanın güvenliğini tehdit eden canavara dönüştü. Aynı hatayı tekrarlamakta özgürler, ama Riyad geç gelen bir çözümü bekleyecek kadar sabırlı olmayacak ve güvenliğini sağlamak ve Hizbullah teröründen korunmak için tedbirlerini alacaktır.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı Berlin’deki Büyükelçisini konu üzerinde görüşmek için Riyad’a çağırmakla ve Alman Büyükelçisine protesto notası vermekle iyi etti, zira, bu diplomatik adım bir tek Berlin’e karşı değil, konuyu müdahil olanlar da karşı olmalıdır.

Suudi Arabistan Krallığı ana sorun olan Hizbullah örgütünün silahı meselesini unutturacak sonucu olmayacak kısır çatışmalara girmeyi kabul etmeyecektir.

Teröre karşı savaştığını iddia eden bazı ülkelerin bölge güvenliğini tehdit eden örgütlere karşı sus pus olması garip bir durum. Bu ülkeler terör örgütlerine karşı savaş açma zamanı geldiğinde birden bire kaybolur ve söylemlerini unutmuşçasına davranır, üstüne üstelik gerekçesiz politik krizler yaratarak politik, yasal ve diplomatik kısır çekişmelerin arkasına saklanır.