Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Zahran Zirvesi sonuç bildirisinin tam metni: ABD’nin Kudüs kararı geçersiz | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Arabistan’ın Zahran kentinde, Kral Selman bin Abdulaziz’in başkanlığında gerçekleştirilen 29. Arap Birliği Zirvesi sona erdi.

Zirvenin sona ermesinin ardından yayımlanan ‘Zahran Zirvesi Bildirisi’nde, Arap alemi için Filistin meselesinin hala merkezi konumunda olduğu, işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Arap kimliği ile Filistin’in başkenti olarak kalacağı ve ABD’nin Kudüs’ü ‘İsrail’in başkenti’ olarak tanımasına ilişkin kararının kınandığı ve reddedildiği bildirilirken, söz konusu karar ‘geçersiz ve uluslararası hukuka yönelik tehlikeli bir ihlal’ olarak nitelendirildi.

Bildiride, Arap liderler Suriye krizini sona erdirmek için siyasi bir çözüm bulma gereğini vurgulayarak, ülkenin toprak bütünlüğü, egemenliği, istikrarı ve güvenliğinin korunmasına bağlılık ile Suriye krizinin tek çıkış yolunun bütün tarafların onayını alacak ve halkın taleplerini gözetecek Cenevre-1 bildirisine dayalı siyasi çözüm olduğuna işaret edildi.

Zahran bildirisinde ayrıca, Suriye halkına karşı rejim tarafından, uluslararası hukuk ve anlaşmalarca yasaklanmış kimyasal silahların kullanılması kınanırken, uluslararası toplumun adalet ve hukukun uygulanması için bu uygulamalara karşı durması çağrısında bulunuldu.

Arap devletlerinin içişlerine müdahale edilmesini reddettiklerini beyan eden Arap liderler, güvenlik, barış, istikrar ve kalkınmanın sağlanması için karşılıklı saygıya ve komşu Arap ülkeleriyle olumlu işbirliğine dayalı normal ilişkiler kurmanın önemini vurguladı.

Zahran Zirvesi Bildirisi’nde, ülkedeki darbenin tamamen sona ermesi ve istikrar ile güvenin yeniden tesisi için Yemen’deki sorunlara, Körfez İşbirliği Konseyi Girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı Sonuçları, 2015 tarihli Riyad Bildirisi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararı çerçevesinde siyasi bir çözüm bulunmasını savunan Arap devletlerinin Yemen’de Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi liderliğindeki meşru yönetime olan desteğinin devam edeceğinin de altı çizildi.

Zahran bildirgesinin tam metni;

Suudi Arabistan’da 15 Nisan 2018 tarihinde gerçekleştirilen 29. Arap Birliği Zirvesi’nde Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in daveti üzerine toplanan Arap ülkelerinin liderleriyiz.
Arap Baharı’nın belalarından muzdarip olan Arap halklarına ve gelecek nesillerimize umut vaad eden bir gelecek için refahı yeniden sağlama konusunda katkıda bulunacağımıza inanıyoruz.

Arap ulusunun bölgesel ve uluslararası arenada değişen şartlar ve değişimler nedeniyle tehlikeli dönemeçlerden geçmesinin şaşılacak bir şey olmadığını düşünüyoruz.

Arap ülkeleri, iç işlerine müdahale edilmesini ve güvenliğini bozmayı amaçlayan planlar ile nelerin tezgâhlandığını anladı. Bizi daha da birleştiren, daha iyi bir gelecek inşa edebilme yönünde daha da kararlı kılan bu durumu, nasıl kontrol edeceğimizi de öğrendik.

Birleşmiş Milletler Antlaşması’na, uluslararası hukuk kuralları ve insan hakları hukukuna ters düşen yabancı gündemlerin empoze edilmesini, kaosun, cehaletin, ayrımcılığın ve marjinalleşmenin yayılmasını reddediyoruz.

Geçmiş deneyimlerinden esinlenen Arap milletinin oğullarına olan inancımız nedeniyle şimdiyi yaşarken, ileriye bakmanın en iyisi olduğunu düşünüyoruz.

Biz;

1-Arap ulusunun tamamı için Filistin meselesinin bütünlüğünü, işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Arap kimliğini ve Filistin Devleti’nin başkenti olduğunu yeniden teyit ediyoruz.

2-Ortadoğu’da kapsamlı ve kalıcı bir barışın önemini ve 2002 yılında Beyrut Zirvesi’nde bütün Arap ülkeleri tarafından kabul edilen Arap Barış Girişimi’nin stratejik bir Arap seçeneği olduğunu vurguluyoruz. Arap Barış Girişimi’ne ve tüm hükümlerine olan bağlılığımızı onaylıyoruz.

3-Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımayı reddetmekle birlikte, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanınması kararının hukuka aykırı ve yasadışı olduğunu ifade ediyor, Kudüs’ün Arap Filistin’in başkenti olarak kalacağını belirtiyoruz. Tüm Ortadoğu üzerinde önemli bir etkisi olacak olan, Kudüs’ün mevcut yasal ve siyasi statüsünü değiştirecek herhangi bir eylemde bulunma konusunda da uyarıyoruz.

4-Filistin-İsrail barış görüşmelerini ciddi ve etkili bir şekilde yeniden başlatmaya yönelik çabalarımızı tekrar teyit ederken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) Kudüs kararını memnuniyetle karşılıyoruz. Bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamanın tek yolu olan müzakerelerin, 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını garanti altına alan iki devletli çözümden kaynaklanan anlaşmazlığın sona erdirilmesi için belirli bir zaman çizelgesine göre yürütüleceğini umuyor, Filistin Devlet Başkanı’nın barış vizyonunu da destekliyoruz.

5-Filistin konusunda iki devletli çözümü baltalamayı amaçlayan tüm tek taraflı İsrail adımlarını reddediyor, uluslararası toplumu uluslararası meşruiyet kararlarını uygulamaya çağırıyoruz.

6- Doğu Kudüs’ün özelliklerini ve gerçek Arap kimliğini değiştirmeyi amaçlayan bütün İsrail önlemlerinin geçersizliğini onaylayan Kudüs hakkındaki ilgili tüm BMGK kararlarının uygulanmasını talep ediyoruz.

7-18/10/2016 tarihinde çıkarılan UNESCO Yürütme Kurulu kararını uygulama gereğini teyit ediyor, uluslararası topluluğa, İsrail ihlallerinin yanı sıra Mescid-i Aksa ve orada ibadet edenlere karşı keyfi eylemlerine karşı sorumluluklarını yerine getirme talebinde bulunuyoruz.

Dünya ülkelerine, büyükelçiliklerini Kudüs’e taşımamalarını ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmemeleri çağrısında bulunuyoruz.

8-İran destekli Husi milisler tarafından Suudi Arabistan’ın Mekke, Riyad ve diğer birçok şehrinin 119 balistik füze ile hedef alınmasını en güçlü ifadelerle kınıyoruz.

9-Suudi Arabistan ve Bahreyn’in güvenliğini dış müdahalelerden korumak için gerçekleştirdiği bütün eylemlerine olan desteğimizi tekrarlıyor, uluslararası toplumu İran ve Husi milislere karşı yaptırımları sıkılaştırmaya çağırıyoruz.

10- Yemen’deki darbenin tamamen sona ermesi, istikrar ile güvenin yeniden tesis edilmesi, Yemen’in bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün güvence altına alınması için Yemen’deki sorunlara, Körfez İşbirliği Konseyi Girişimi, Ulusal Diyalog Konferansı Sonuçları, 2015 tarihli Riyad Bildirisi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2216 sayılı kararı çerçevesinde siyasi bir çözüm bulunmasını destekliyoruz.

Yemen’deki imar çalışmalarını ve Arap Koalisyonu ülkelerinin kardeş Yemen halkının yanında durmalarını, Kral Salman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi tarafından sağlanan insani yardım projelerini, ilaveten Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yemen’e sağladığı yardımları memnuniyetle karşılıyoruz.

Arap Koalisyonu’nun, Yemen’de gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda, Husi milislerin tüm provokasyonlarına rağmen uluslararası insani hukuka uyma konusundaki hassasiyetini takdir ediyoruz

11-Arap devletlerinin içişlerine müdahale edilmesini reddediyor, bölgenin güvenliğini istikrarsızlaştırmaya ve mezhepçi çatışmaları yaymaya yönelik saldırgan girişimleri
kınıyoruz.

12- İran’dan, başta Suriye ve Yemen olmak üzere tüm Arap ülkelerinden milisleri ve silahlı unsurlarını geri çekmesini talep ediyoruz.

13-Suriye krizinin sona ermesi, Suriye halkının isteklerinin gerçekleştirilmesi, Suriye’nin birliği, egemenliği ve bağımsızlığının korunması, ülkedeki tüm terörist grupların varlığının sona erdirilmesi için Cenevre-1 bildirgesine dayalı siyasi bir çözüm bulma ihtiyacını tekrar vurgulamak istiyoruz.

Suriye’de yeni insani krizleri önlemek ve insani dramları hafifletmek için uluslararası toplumun çabalarına olan bağlılığımızı dile getiriyoruz.

Kardeş Suriye halkına karşı kimyasal silah kullanımını şiddetle kınadığımızı vurguluyor, kimyasal silah kullanımının kanıtlanması için bağımsız bir uluslararası soruşturma yapılmasını talep ediyoruz.

14-Arap liderler olarak, İsrail’in Lübnan’ın toprak bütünlüğü ve istikrarına karşı ihlalleri nedeniyle Lübnan ile dayanışma içinde olduğumuzu tekrarlıyor, Suriyeli mülteci krizinin yükünü hafifletmek için Lübnan’a verdiğimiz desteğin devam edeceğini ifade ediyoruz.

15-Irak’ın güvenlik, istikrar, toprak bütünlüğü ve güvenliğinin, Arap ulusal güvenlik sisteminin zincirinde önemli bir halka olduğunu teyit ediyor, Irak’ın, terörist çeteleri ortadan kaldırma yönündeki çabalarına verdiğimiz desteği vurgulamak istiyoruz.

16-Irak’ta güvenlik ve emniyetin yeniden tesis edilmesi, güvenli ve istikrarlı bir Irak’a ulaşmak için adalet ve eşitliğe yol açan siyasi bir sürecin aktifleştirilmesi kanalıyla ulusal uzlaşmanın sağlanması yönündeki çabaları destekliyoruz.

17-Libya’daki meşru kurumlarını desteklemenin önemini vurguluyor, BM, Afrika Birliği, Avrupa Birliği ve Arap Birliği’nden oluşan dörtlü diyaloğu destekliyoruz.

18-Libyalı kardeşlerimizin, terörist çeteleri yenilgiye uğratma ve tehlikeleri ortadan kaldırılma yönündeki çabalarında yanlarında olduğumuzu tekrar ediyoruz.

19-Kendimizi, askeri, güvenlik ve fikri çatışmanın her alanında teröristleri yenmek, terörle savaşmak ve sebeplerini ortadan kaldırmaya devam etmek, yurtiçi ve İran gibi yurtdışındaki destekçileri ve finansörlerini engellemek yönünde olası tüm imkanların yaratılması ve tüm çabaların gerçekleştirilmesi konusunda, özveriyle adadığımızı beyan etmek istiyoruz.

20-Teröristlerin, sosyal medya ve bilgi teknolojileri yoluyla İslam dininin imajını bozan radikal ideoloji ve nefreti yayarak propaganda yapmasının önlenmesi konusundaki endişelerimizi vurguluyoruz.

21-Terörü İslam ile bağdaştırmaya yönelik girişimleri kınıyoruz.

BM tarafından temsil edilen uluslararası topluma terörün tek bir tip tanımı, dini, vatanı ve kimliği olmadığına dikkati çekiyor ve dünya ülkelerine bu tehlikeli bela ile mücadele etme konusunda sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulunuyoruz.

22-Myanmar’daki Arakanlı (Rohingya) Müslüman azınlığına karşı gerçekleştirilen terör eylemleri, şiddet ve insan hakları ihlallerini kınıyor, bu ihlalleri durdurmak ve Myanmar hükümetinin tam olarak sorumlu tutulması için uluslararası toplumu sorumluluklarını üstlenmeye, diplomasi ve hukuk yoluyla etkin bir şekilde hareket etmeye çağırıyoruz.

23-BAE’nin 3 adası (Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Abu Musa) üzerindeki egemenliğini teyit ediyor, bu adaların egemenliklerinin korunması amacıyla alınan tüm eylemleri onaylıyoruz.

24-İran’a, BAE’nin 3 adasına yönelik, doğrudan müzakereler veya Uluslararası Adalet Divanı’na başvurma yoluyla barışçıl bir çözüm bulma girişimini yanıtlamasını istiyoruz.

25- Ülkenin ulusal egemenliğinin korunması, barış, güvenlik ve kalkınma çabalarının pekiştirmesi yönünde Sudan Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimizle tam bir dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz.

26- Güvenlik ve istikrarı yaymak, terörle mücadele etmek, ulusal kurumları yeniden inşa edip güçlendirmek, ekonomi ve kalkınma yönündeki zorluklarla yüzleşmeleri yönünde Somali Federal Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimize karşı desteğimiz sürekli devam edecek.

27-Komor Ulusal Dialog Girişimi’ne ve 2030 yılına kadar gelişmekte olan ülkelerin saflarına ulaşma vizyonlarına yönelik devam eden desteğimizi tekrarlıyoruz.

28-Arap Birliği Teşkilatı’nın bütün konseylerini genel olarak, özellikle de ekonomik ve sosyal Konsey’in önceki zirvelerde alınan kararları takip edip, Arap ekonomik işbirliğinin gelişmesi, ticaretin arttırılması, ulaşım ve enerji alanındaki altyapıların güçlendirilmesi ve Arap gençleri için istihdam olanakları sağlanması amacıyla bunları uygulama çabalarını takdir ediyoruz.

Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma alanında elde edilen başarılara değer veriyor, özel sektörle işbirliğinin sürekli gelişmesi ve teşvik edici bir yatırım ortamının yaratılmasını bekliyoruz.

29- Suudi Arabistan hükümeti ve halkına sıcak karşılama ve konukseverlikleri için içten teşekkürler ve şükranlarımızı sunuyoruz.

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz Al Suud’a zirvedeki bilge liderliği, Arap ulusuna hizmet etmesi, Arap ülkelerinin karşılaştıkları zorluklara karşı ortak Arap hareketini destekleyip, koordinasyon ve işbirliğini geliştirme yolundaki samimi çabalarından dolayı içten saygı ve takdirlerimizi iletiyoruz.