Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Zamanın etkisiyle değişen şeyler | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tarih boyunca insan toplumları: Köy ve şehir ya da göçebeler ile yerleşik olanlar şeklinde ikiye ayrılmıştır.

Bu olgu; edebiyattan şiir, sanat ve medeniyete kadar insan zihinini meşgul eden birçok alanı etkilemiştir.

Buna ek olarak, tarihsel süreci diğer tüm yönleri ile şekillendirmede de rol oynamıştır. Arap edebiyatı, şehre gelen ve başından türlü türlü olaylar geçen “Arabi” (Bedevi) şahsiyeti ile ilgili hikayeler, atasözleri ve fıkralar ile doludur. Nesiller boyunca devam eden bu eğilim, çeşitlilik ve koşullar yönünden zengin bir folklora ve mirasa dönüşmüştür.

Mısır gazatelerinde fıkralarını okuduğumuz “Saidi” (Mısır köylüsünün) birçok Arap ülkelerinde benzer bir karşılığı vardır. Irak’ta ki karşılığı ise “Me’idi”dir. Bu mirası kaydeden ve nakledenler ise şehirlilerdir. Bu hikayeler; şehir halkının kişiliğini, eğilimlerini ve kırsal kesime karşı tutumunu yansıtır.

Bu bağlamda, konumuzun başlığına dönersek bu konuda yaygın olarak kullanılan sözlerden biri de “Yaşlandım ve bunadım” sözüdür. Bu söz; kırsal kesimden gelen kişilerin getirdiği hediyeleri ya da bizlerden birisi şehirden köyüne dönerken götürdüğü hediyeleri ifade etmek için kullanılır.

Çünkü rivayete göre Arabinin (bedevi) biri Bağdat şehrine gitmiş. İşlerini hallettikten sonra dönmeden önce ailesine ve akrabalarına götürmek üzere kayısı satın almış. Kayısının tadı ve aroması herkesin çok hoşuna gitmiş ve aylar boyunca bundan bahsedip durmuşlar. Gün gelir bir başkasının Bağdat’ta işi çıkmış. Yola çıkmadan önce adamın aklına arkadaşının yaptığı gibi yapmak gelmiş.

Arkadaşına gidip kendisinden bu meyveyi nereden satın alabileceğini hangi pazardan satın alabileceğini söylemesini istemiş. Arkadaşı, kendisine bir güzel tarif etmiş. Ama mevsimlerin değiştiği ve mevsimlerin değişmesi ile meyvelerin de değiştiği ikisinin de aklına gelmemiş. Diğer bedevi arkadaşının tarif ettiği pazar yerine ulaştığında mevsim kayısı mevsimi değil portakal mevsimiymiş. Adam da arkadaşlarına götürmek için portakal satın almış. Portakalı soyup yemeye başladıklarında ekşi, acı ve keskin tadı hoşlarına gitmemiş. Bunun üzerine bedevi: “Galiba yaşlandım ve bunadım” demiş. Ardından bu söz bir atasözü gibi dilden dile dolaşır olmuş.

Belki de okuyucularımız, bu hikayenin farklı bir şekilde biliyor olabilirler. Zira ben de birçok versiyonunu dinledim. Ama hepsi de aynı sonuca, yani zaman ve mekanın etkisiyle eşyaların değiştiği olgusuna işaret ediyordu.

Eskiden Arap dünyası sakinlerinin büyük bir kısmı tarım ve çiftçilik ile uğraştığından bu olguya yani mevsimlerin değişmesi ile ürünlerin değiştini anlatan vecizeler, atasözleri ve özlü sözlerden oluşan dev bir miras doğmuştur. Örneğin Suriye’de, “İncirin ömrü kırk gündür” denir. Bunun anlamı; incir meyvesinin olgunlaşması için mutlaka kırk gün geçmesi gerektiğidir. Yine “Dut zamanı geldiğinde marula sen öl dermiş” ve “Ağustos otları pişirir, mayıs salatalık indirir” gibi atasözleri de vardır.

Irak’ta ise, “Ağustos üzümleri azaltır, serinliği arttırır ve kışa kapı aralar”, “Yılın yarısı dokuz, diğer yarısı üç aydır” denir. Bu söz ile çiftçiler için yılın iki döneme ayrıldığı kastedilir. Eylül ayından mayıs ayına kadar olan bereket dönemi ile haziran, temmuz ve ağustostan aylarını içeren sıcaklık, kuraklık ve zorluk dönemi…