Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arap Milliyetçiliği ve Dünya Kupası | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz hafta, tüm Arap halkları, Dünya Kupası’ndaki dört Arap takımının tek tek mağlup olmasından dolayı hüzne boğuldu. Ve bu takımlardan birinin büyük küresel rekabetin ikinci turuna ulaşması neredeyse imkânsız hale geldi. Bu duruma haklı gerekçeler bulmak da pek kolay değil, ancak bildiğim kadarıyla ilk defa bu kadar sayıda Arap takımları Dünya Kupası finallerine ulaştı.

Yine bildiğim kadarıyla Cezayir ve Suudi takımlarının birer kez başardığı durumlar hariç, ilk gruptan bir sonraki tura geçen başka bir takım olmadı. Ancak, bu sayıda bir takım ve taraftar kitlesi ilk defa katılıyor. Pek çok bayrak, renk, slogan, sanatsal faaliyet ve Arapça tezahürat ile bu büyüklükte ve yoğunlukta bir heyecan ve coşku daha önce gerçekleşmemişti. Daha da önemlisi, müsabakaların başlamasından bu yana tüm Arap takımlarını destekleyen coşkulu bir Arap taraftar kitlesi vardı. Oyun kalitesindeki artış taraftarlarda sevinç ve heyecan meydana getirirken, yenilgiler öfkeye neden oldu. Orada yaşanan sevinç, heyecan ve öfke sadece ulusal nedenlerden dolayı değil, aynı zamanda genel olarak Arap “Milliyeti”ne bağlı olmadan dolayı da gerçekleşmektedir. Genel olarak, vatandaşların hissettikleri şeyler, sosyal medya üzerinden dillendirdikleri öfke, hüzün ve alay, beklentilerinin gerçekleşmemesinden kaynaklanan bir hayal kırıklığını yansıtıyordu.

Gerçek şu ki, Dünya Kupası’na ulaşan dört Arap ülkesinin tümü, yaşam standartlarının yükselmesi, iş fırsatları ya da Dünya Kupası’nı kazanma olasılığı gibi beklentileri artıran radikal ekonomik, sosyal ve kültürel reformların aşamasında bulunuyorlar. Bu beklentilerin çoğunun abartılı olduğunu ve çok fazla acele edildiği belirtilmelidir. Peşi sıra gelen bu turlarda finale ulaşmak için çok fazla sabır ve yetenek gerekiyor. Deneyimli oyuncuların bu yarışta rekabet edebilmesine fırsat tanıyacak imkânlar oluşturulmalıdır. Dünya Kupası’nın, Avrupa ve Latin ülkelerini bir araya getiren bir kulüp olduğu bir sır değildir. Dünya Kupası’nı kazananlar da kazanmaya aday olanlar da bu kulüpten çıkmaktadır. Mısır, Suudi Arabistan, Fas ve Tunus gibi dört Arap takımının bulunması, 2018 Rusya Dünya Kupasının en büyük sürpriziydi. Zira ABD, İtalya, Çin ve Hindistan gibi diğer büyük milletler bu önemli uluslararası turnuvaya katılamadı. Elde edilen sonuçlar Araplar açısından ne üzücü olursa olsun, Dünya Kupasına gitmek büyük bir kazançtı. Buradan iki kültürün kazanıldığı söylenebilir: Birincisi, kazanma ve kaybetmenin bu işin doğasında olduğunu tanıyan ve bir sonraki müsabakalar için yeniden hazırlanarak kayıpları telafi etmenin önemini kavrayan spor kültürüdür. Bu durum, yerel ve bölgesel yarışmalarda geçerli olduğu gibi, Olimpiyat Oyunlarında da geçerlidir. İkincisi ise oyunun bizzat kendisinin bir cazibesi olduğu inkâr edilemez, bununla beraber sadece yerel oyunlarda değil, aynı zamanda genel olarak ilerleme ve reformlar konusunda da insanlara birçok dersi öğretebilir.

Bunlardan ilki; futbol oyunu, kurallar ve bu kuralları yöneten bir orta ve iki yan hakem bulunmaktadır. Gerekli durumlarda müdahale ve rehberlik eden dördüncü bir hakem vardır. Ve şimdi, sağlıklı ve adil bir karar verilmesini zorlaştıran tartışmalı pozisyonların çözümü için “video” hakemi ihdas edildi. Yukarıdakilerin tümü, stadyum sahası, standartları ve kalenin uzunluğuna ek olarak “köşe vuruşu”, “penaltı vuruşu” ve faul tanımları vardır. Bütün bunlar oyunun kuralları olarak adlandırılır. İşte bu türden kurallar, diğer ciddi iş ve reformlar için gerekli ve vazgeçilmez unsurlardır.

İkincisi, oyun yüksek düzeyde fiziksel yeterlilik gerektirir, zira bu durum oyuncunun oyunun sonuna kadar sağlık ve fiziksel yönden diri kalmasını sağlar. Bu da oyunun başlangıç dakikalarında hak edilmiş bir zafer elde etmek veya oyunun son dakikalarında fiziksel çöküşten kaçınmak anlamına gelir. Devletlerin reform sürecinde de bir dizi esasların varlığı zorunludur. Fiziksel yeterlilik, altyapının verimliliği, piyasaya giriş ve çıkış süreçlerini yöneten mevzuatın esnekliği, uygun enerji karışımının mevcudiyeti, devletin mali dengesi ve farklı bölgeler arasındaki kalkınma dengesi bunlardan bazılarıdır. Bütün bunlar devleti, bir yukarı bir aşağı gitmeyen, ancak zaman içinde ilerleyen “sürdürülebilir” bir gelişme sürecine girmeye hazırlar.

Üçüncü olarak, “beceri” oyunu eğlenceli ve popüler yapan bir şey olabilir. Bu, oyunun en başından sonuna kadar topu kontrol etme kabiliyeti anlamına gelir, böylece tüm oyun rakip takımın sahasına yıkılmış olur. Böyle bir oyunda kişisel yetenek ve beceri önemli olduğa kadar, oyuncuyu eğiten ve onu bireysel bir deha unsuru değil, kazanmaya yönelik kolektif bir stratejinin parçası yapan antrenörün varlığı da önemlidir. Ülkelerde siyasetinde de benzer roller vardır. Ve özellikle politikanın özü bulunulan konumu kabullenme değil de değiştirme üzerine olduğu zaman mesele iyice kritik bir hale gelmektedir. Bu da liderlik ve liderlikte yetenek sayesinde olur. Ancak daha da önemlisi halkın, herkesin devletin kalkınmasında bir rolü olduğuna ikna edilmesidir.

Dördüncüsü, “odaklanma” kelimesi futbol oyununda ve özellikle Dünya Kupasında neredeyse en çok kullanılan sözcüktür. Bu özellik, oyuncunun gol atma, isabetli pas verme gibi teorik olarak öğrendiği şeyleri uygulamaya koyma kabiliyeti verir. “Odaklanma” ilk etapta zihinsel bir süreçtir, böylece oyuncunun zihni hedeften hiçbir zaman uzaklaşmaz. Bu, aynı zamanda, sinirleri ve vücut hareketlerini kontrol etme ve sahadaki tüm fırsatları avantaja çevirme imkânı verir. Suudi Arabistan ve Mısır’daki 2030 projeleri ve vizyonları gibi, geleceklerini şekillendirmeyi başarabilen farklı milletlerde de durum böyledir. Böylece, Devlet seçtiği yoldan sapmayacak ve belirlediği hedefler doğrultusunda dikkati dağılmayacaktır.

Futbol sadece, insanların nasıl futbol dünyasının öncüleri arasında bir ülke olabileceğini değil, nasıl ilerleyebileceklerini ve birçok başarıyı nasıl kazanabileceklerini de öğreten harika bir okuldur.

Arap halklarının hissettiği üzüntü ve hayal kırıklığı durumunu sadece daha iyi olma arzusu bağlamında anlamak gerekir. Ancak bu aşamada elde edilen şeyler hiç de azımsanmamalıdır. Önemli olan erişilecek hedeflerin uzak olmamasıdır. Tekrarlama sadece “mahir” olmayı öğretmekle kalmaz, aynı zamanda genel bir sportif ruh kültürü yaratır ve insani ilerlemenin genel kurallarını oluşturur, bu da her şeyi abartmadan, doğru bir şekilde ve yerli yerine koymak anlamına gelir. Ulusların büyüklüğü, her zaman, futbol sahasındaki ya da tarihin gidişatındaki hedefleriyle ölçüldüğü gibi, tekrar yükselme kabiliyeti ile ölçülür ve bütün mesele de işte budur!