Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arap toplumlarında “intihar” fenomeni | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, intihar, her 40 saniyede bir kişinin, yani yılda 800.000 kişinin ölümüne sebep olduğundan önemli ölüm sebeplerinden biri sayılır. Rakamlar korkunç, zira; İntihar eyleminin kendisi, yabancılaşma ve umutsuzluğun en üst dereceleri anlamına geldiğinden bizatihi şok edici ve umutsuz bir durumu göstermektedir.

Tabii ki, intihar uluslararası bir fenomen olup, en yaygın görüldüğü ülkeler Japonya, Sri Lanka, Mozambik, Tanzanya, Nepal ve Kazakistan’dır…

Görüldüğü üzere, Arap ülkeleri intiharın en çok görüldüğü ülkeler arasında değil.

Son yıllarda ise, intihar Arap ülkelerinde daha sık dillendirilmeye başlandı.

Evet, bir fenomenden bahsetmemiz mümkün değil, ama yükselme trendine giren bir problemden bahsedebiliriz.

Kuşkusuz, intihar bir psikolojik problemdir ve psikiyatri doktorlarının uğraşması gereken bir sorundur. Bununla birlikte, intihar eylemi bireyin başkalarının baskısı, kontrolü ve çok boyutlu şiddetinin reaksiyonu olduğundan, Ünlü Fransız sosyolog Emile Durkheim, intihar fenomenini, sosyolojik bir çalışma alanı olarak inceledi; Durkheim, araştırmasında, intiharın bireysel psikolojik güdülerini değil de, toplumsal nedenlerini araştırdı. Emil Durkheim’in Bu konudaki çalışması, intihar olgusuyla ilgili herhangi bir sosyolojik araştırmanın atlayamayacağı temel referanslardan biridir.

Durkheim’ın çalışmalarının sonuçlarını basitleştirerek ele alalım; Durkheim intihar türlerini ortaya koydu, ilk türü (başkası için intihar), yani benliğini başkalarına tamamen bağlayan kişinin başkaları için kendini feda etmesidir, bu tür intiharda intihar eden kişi güçlü bir entegrasyon duygusu ve mutlak itaat sonucu kendini hiç saymaktadır. Durkheim, Sosyal entegrasyonun zayıflığı, toplumun diğer bireyleriyle ayrılığından doğan intihar türüne (egoist intihar) adını takmıştır. Şiddetli anksiyete, çok sıkı denetimler, kontroller ve şiddetli psikolojik baskıdan kaynaklanan intihar türü de Japonya’da sıkça görülen intihar türündendir. Unutmadan şunu da söylemeliyiz, Karmaşa ve komplikasyonlarla dolu modern toplumlarda sıradışı intiharlar daha sık hale gelmiştir; zira; bu toplumlarda sosyal nedenler ve tam zıtları aynı fenomeni üretebilmektedir.

Arap dünyasındaki İntihar olgusuyla ile ilgili olarak, son yıllarda, bu fenomenin nicel bir artış gösterdiğini söyleyebiliriz. Dünya Sağlık Örgütü’nün iki yıl önce yayınlanan bir raporundaki bilgilere göre, Arap ülkeleri arasında Sudan, Cibuti, Somali, Fas, Katar, Yemen, Tunus Cezayir, Ürdün, Mısır, Libya ve Irak’ta intihar olayları çoğalmaktadır…

Psikoloji ve sosyoloji analistleri ve uzmanları intihar eylemlerinin Arap dünyasında daha az görülmesini halkın intiharı reddeden dini yargılarla yetiştirilmesine ve nedenleri ne denli güçlü ve sert olursa olsun intiharın kabul edilemez olduğuna işaret ederler.

Arap ülkelerinde, intihar, dinden çıkmak demektir. Ayrıca, Arap toplu hafızasında ve medeniyetinde İntihar, genelde, olumlu algıya sahip değildir ve kahramanlığın değil, zayıflığın işaretidir. Örneğin, bazı kültürler eşi vefat eden kadının kendini yakarak intiharı yüceltilirken, Arap kültüründe buna yer yoktur.

Siyasal İslam’ın Arap ülkelerine güçlü bir dönüş sağladığı, radikal örgütlerin ortaya çıktığı ve dini kanalların bol bol boy gösterdiği dönemlerde Arap ülkelerinde intiharın fazlalaşması ilginç bir ayrıntıdır.
Burada şu soru akla geliyor; İntihar olayların sayısının frenlenmesinde dinin güçlü bir faktör olduğu bilinmektedir, dinin rolünün azalması söz konusu mu? Yoksa intihar vakalarının çoğalmasının ardından başka faktörler mi var?

Şark’ul Avsat Gazetesinin birkaç gün önceki haberinde okuduğumuz gibi, 2015 yılında Mısır’da intihar edenlerin sayısı yarım milyona ulaştı.

Tunus’ta ise, Tunus Devrimini başlatan Muhammed Buazizi’nin intiharından sonra intihar vakalarında çoğalma görülmüştür. Ayrıca, öğrenci intiharı fenomeninden de bahseder olduk! (Fenomen kelimesini burada dikkatli kullanmaktan yanayım, intiharlar çoğaldı, ama fenomen seviyesine ulaşmadığının altını çizmek isterim).

Arap ülkelerinde intihar vakaları gençlerle sınırlıdır diyebiliriz, ayrıca daha çok bayanlarda değil, erkeklerde görüldüğünü söylemek te yanlış olmaz.

Son yıllarda intihar siyasallaşmıştır. Yönetici seçkinlerin gençlerin ekonomik beklentilerini tatmin edememesi gençlerin politik bir mesaj ulaştırmak için intihar etmeye itmiştir. İntihar eden gençlerin çoğunun ergenlik çağında olmasını, bazı araştırmacılar, intiharın gençlerin ergenlik rüyalarının yıkılmasının yüksek sele ifadesi veya duyurusu olarak yorumlamasına neden oldu.

Sonuç olarak, bazı ülkelerin yaşadığı ekonomik durumlarla birlikte (Sudan ve Yemen’de olduğu gibi) savaş ve gerilimlerin intihar fenomenini tetiklediğini ve geleneksel olmayan intiharlara neden olduğunu varsayabiliriz. Zira; geleneksel olmayan yöntemler çok gürültülü mesajı iletmeyi ve politik mesajın gerekli yere gitmesini sağlamaktadır.

Başka bir olaya da dikkatleri çekmek isterim: kaçak göç ve denizlere toplu biçimde açılma ve gençlerin vaad edilen cennet sandıkları ülkelere varmadan boğulmaları ve ölmeleri de intiharın ve hayatla kumar oynamanın değişik bir türüdür.

Son olarak, bazı toplumlarda ekonomik buhranların intihar vakalarını frenleyen dini duygulardan daha güçlü hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu ispat edilebilir veya tümden yok sayılabilir hipotez araştırılmalı, zira söz konusu insan yaşamıdır.