Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arap Üniversiteleri ve Din Sosyolojisi | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ortada itiraf edilmesi gereken bir hakikat var. Peş peşe gelen olayları düzeltmek, inşa etmek ve derin bir şekilde düşünmek gerçekten zor şeylerdir. Krizlerin birikmesi, toplumların ve aynı şekilde seçkinlerin anlık durumlarla ilgilenmesine ve meseleyi kökten düzeltmeyi ihmal etmelerine neden oluyor.

Fakat bu zorluğa rağmen, medya, siyaset ve güvenlik kargaşasından uzak bir şekilde olguları bilimsel açıdan düzeltmeye cesurca girişmek ve çalışmak gerekiyor.

Doğrudan konuya gireceğim. Dini konular, ülkelerimizde ilahiyat fakültelerinde, fıkıh, kelam, tefsir ve diğer bölümlerde okutulan konulardan birisidir. Yani dini mesele, şer’i ilimleri kapsamaktadır. Tabi bu güzel ve önemli bir durumdur. Çünkü din, kollara ayrılan bir bilgidir. Dolayısıyla dinle bağlantılı bu hassas alanda uzman ve yetkin nesillerin çıkması için bu bilginin dikkatli bir şekilde öğretilmesi gerekiyor.

Diğer bir ifadeyle dinin şer’i bilimler içerisinde okutulması önemli ve gerekli ancak tahminimizce yeterli bir durum değildir.

Dini meselenin Müslüman Arap dünyasında hala şer’i ilimlere ve ilahiyat fakültelerine has bir durum olması dikkat çekicidir. Bu, çeşitlilik arayan görüşe göre ufkun genişletilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Şöyle bir soru sorulabilir: Niçin bu güne kadar üniversitelerimizde sosyal bilimler bölümünde din sosyolojisi okutulmuyor? Yeni olgu ve ortaya çıkan problemleri küçümseyen bu uzaklığın anlamı nedir?

Bana göre din, bölgede meydana gelen krizlerin içerisinde kuvvetli bir şekilde mevcuttur. Sosyoloji gibi diğer bilimler, dini olguların ortaya çıkış sebepleriyle ilgili bize farklı türde cevap ve yorumlar sunarken, İslami açıdan davranışlarımızın nasıl olması gerektiğini belirleyen şer’i yorumlarla yetinmeye devam etmek mümkün değildir. Yani bu tür bilimler, olması gereken şeylerle değil de aksine toplumsal gerçeklerle ilgileniyor ve meşgul oluyor.

Tekfiri grupların ortaya çıkışı, bu grupların ortaya çıkış konjonktürleri, etkilerinin artması, gençlerin ölüm şebekelerine girmesi ve diğerlerini tekfir etmeleri gibi şeyler, bugün ülkelerimizde karşı karşıya kaldığımız gerçeklerdir. Bu, ekonomik durgunluk ve ahlaki bozukluk gibi içinde bulunduğumuz durumların sebebidir. Söz konusu bu karışık olguları çözümlemek ve derin bir bilimsel araştırmaya tabi tutmak için sosyoloji biliminin hatta din sosyolojisi ve din psikolojisinin önemi burada ortaya çıkmaktadır. Büyük bir ihtimalle üniversiteler ve üniversitelerimizde yer alan laboratuarlar, bu tür meseleleri ele alacak öncelikli yerlerdir. Zira sosyoloji bilimine öğrencileri yöneltmek için sosyolojisinin ders olarak okutulmasının zamanı gelmiştir. Çünkü bu tür bir ilginin müspet sonuçları olacaktır. Bu sonuçların en önemlisi de sosyolojinin bu alanıyla ilgili araştırmacılar ortaya çıkacak ve diğer yandan sosyoloji alanındaki araştırmaları geçmişe göre daha fazla teşvik edecektir.

Aynı şekilde bu yolculuğa katılmak, sosyolog Sari Hanefi’nin ‘dini bilginin insani hale getirilmesi’ şeklinde ifade ettiği gibi açık bir iradeyi yansıtacaktır. Dini bilginin önemli alanlara, bütün dinlere ve her şeyden önce birlikteliğe yönelmesini sağlayacaktır. Çünkü bu bilgi, kale mesabesindedir. Özellikle tekfiri grupların çalışmaları; zihinlerle oynamaya ve kapalı, saldırgan ve dışlayıcı zihinler şekillendirmeye dayanıyor.

ISESCO (İslami Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi kuruluşlar, sosyal bilimler bölümünde din sosyolojisinin okutulması ve dinin sadece şer’i bilimler kapsamında kalmaması konusunda önemli bir rol oynayabilir.

Din sosyolojisiyle ilgili batı eserlerini okuduğumuzda bu laik ve kültürel alanın söz konusu noktayı ihmal etmediğini görüyoruz. Hatta Fransız sosyolog Emile Durkheim ve yeğeni Marcel Mauss, Alman sosyolog Max Weber, Roger Bastide ve Gabriel Le Bras gibi modern sosyolojinin ilk kurucuları, din olgusuyla ilgilendiler. Kültürel açıdan dini inceleyip günlük hayatta dini uygulamalarla bağlantılı ritüelleri araştırdılar. Hatta Emile Durkheim, açık ve kendinden emin bir şekilde “her şey dinle yorumlanır” diye yazdı. Max Weber, cinselliği dinin merkezine koyuyor. Kısacası din sosyolojisiyle ilgili bilimsel ve zengin bir kültür var. Bu durum, din sosyolojisinin bağımsız bir ders olarak konularıyla, sembolleriyle ve çeşitli kavramlarıyla birlikte okutulmasını gerekli kılıyor.

Ülkelerimizdeki üniversitelerin gerçeklerle, sorunlarla ve yeni olgularla etkileşim içerisine girmesi, dini yaklaşımların genişletilmesini ve şer’i bilimlerle yetinilmemesini zorunlu hale getiriyor. Dinle bağlantılı olgular, ülkeler arasındaki iç çatışmalara kadar krizleri ve diğer uygulamaları kapsıyor.