Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Arapların yumuşak gücü | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Araplar, dünyada iyi bir şekilde anılmıyor. Genelde Araplar, geri kalmış bedevi, terörist, parasını nasıl harcayacağını bilmeyen milyarder ve daima pazarlık yapmaya ya da bahşiş elde etmeye çalışan piyasa adamı şeklinde ifade ediliyor. Eğer ortada bir sanat varsa, o da cazibe ve arzu arayarak dönen dansözün sanatıdır. Bunlar, çoğu kez “Arap vatanı” ve “Arap ümmeti” hakkında konuşmalarına rağmen daima farklılık arz eden ve ilk dönemeçte dağılan bir topluluktur. Araplar, her dönemde dağınıklar ve çatışma içerisindeler. İzlenim bu şekilde.

Bu izlenimdeki en katı şey de, kalkınma, rekabet ve çalışma bakımından dünya ülkelerini sıralayan ve puanlayan uluslararası raporlardaki durumdur. Arap ülkeleri, sıralamada öne geçtikçe yönetim bakımından sıralamanın sonlarında yer alıyor. Okyanustan Körfez’e kadar bütün Araplar, durumu bu şekilde ifade ediyor.

Tabi bu, dünyadaki bütün vatandaşlar arasında mutlak bir şekilde egemen olan bir durum değildir. Fakat bu durum, bir nebze batı ülkelerinde, gelişmekte olan devletler arasında yaygındır. Aynı şekilde bu, daima batıdan etkilenen gazeteci ve entelektüeller arasında da yaygın bir durumdur.

Bu olumsuz izlenim, salt bir propaganda, reklam ya da bir tür siyasi, iktisadi veya stratejik bir düşmanlık değildir. Aksine bu menfi izlenim, aslında Araplara karşı muhtelif güçlerin çabalarını ve çıkarlarını ifade etmektedir. Araplar, batıda yoğun ve etkin bir şekilde bulunuyorlar. Fakat bunların büyük bir kısmı, Arapların iletişim sanatını henüz gerçekleştirememiş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Mesele, Arapların demokratik ya da liberal olup olmadıklarıyla ilgili değildir. Çünkü ne Rusya ne de Çin, bu vasfa uyan bir devlettir. Fakat batı dengesine göre Rusya ve Çin, güçlü birer devlettirler. Ayrıca bizzat ABD başkanı tarafından beğeniyle karşılanan Rusya ve Çin’in güçlü liderleri bulunuyor.

Mesele, Arapların ekonomik bakımdan geri kalıp kalmadıklarıyla ilgili değildir. Araplar arasında zengin, fakir, gelişmiş ve geri kalmış kimseler var. Ortalama göz önünde bulundurulduğunda Araplar(350 milyon), bir milyarı aşan Hindistan ve Çin nüfusunun yarısından fazlasından daha iyi bir durumdalar.

Mesele, Arapların sanat ya da edebiyat alanında geri kalıp kalmadıklarıyla da ilgili değildir. Hakikat şu ki Araplar, edebiyat ve sanata sahipler. Fakat birçoğu tercüme edilmesine rağmen edebiyat ve sanat, dilden dolayı uluslararası düzeye ulaşamamıştır. Fakat Araplar, bu konuda Hindistan ve Çin’deki benzerlerinden ve dünya nüfusunun çoğunlundan çok da farklı değiller. Çünkü batı edebiyatı ve sanatı, çeşitli sebeplerden dolayı –bu sebepleri burada ele almak mümkün değil- bu konuda üstün gelmiştir.

Mesele, Araplar hakkında genel izlenime ve Arapların itibarına dair öngörülerde bulunurken ne derece adaletli olunup olunmadığıyla ilgili değildir. Ancak bunlar veya şunlar, yapsalar da yapmasalar da Arapları daima suçlu konuma düşürüyorlar. Örneğin; başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere çeşitli Arap devletlerinde hâlihazırda yürütülmekte olan reformlar var. Batılı devletler talep ettiği zaman bunlar reform oluyor. Reformları uygulama zamanı geldiğinde toplumları sarsabilecek ve toplumların istikrarını engelleyebilecek reform sonuçlarına karşı hemen peş peşe uyarılar geldiğini görüyoruz.

Reform olmadığı zaman lanet mevcut ve durgunluk konusunda çıkar sahipleri hakkında suçlama hazır. Herhangi bir değişiklik olmadığı zaman yine lanet mevcut. Durumları ve gelir kaynaklarının yapısını değiştirmek, iyileştirmek ve menfaat sağlamak için cesur planlar var. Mısır, turizme dayalı bir devlet olamaz. Suudi Arabistan, petrole dayalı bir ülke olamaz. Aksine burada veya şurada çeşitli kaynaklar var. İnsanlar, gelir kaynaklarının çeşitliliğini artırmaya katılım sağlıyorlar. Araplar hakkındaki izlenime sahip kimselerin gözünde bu daha fazla yolsuzluk anlamına geliyor.

Bütün bunların göz ardı edilmesi mümkün değildir. Şu anki reform çabalarının başarılı olması düşünülüyorsa bunlarla mücadele edilmesi gerekiyor. Hâlihazırda karşı karşıya kaldığımız sorunlarla bizden önceki diğer devletler de yüzleşti. Komünist, fakir ve etrafındaki herkesi tehdit eden Çin’le ilgili olumsuz izlenim, büyük ekonomik sıçrayışla birlikte baya değişti. Şu an Çin, -Amerika değil- küreselleşmeyi benimsiyor ve savunuyor.

Hindistan, geri kalmışlık ve yoksulluk içerisindeydi. Fakat ekonomik devrim, Hindistan’ın çok fazla ilerleme kaydetmesini sağladı. Rusya; Ukrayna ve Suriye’de gücünü kullanarak ve ABD seçimlerine siber müdahalede bulunarak itibarını ve ihtişamını yeniden kazandı. Rusya, artık parçalanmış, yıkılmış ve ayyaş Yeltsin’in devleti değildir. Aksine Rusya, uluslararası ilişkilerde esas bir aktör haline geldi. Belki de Rusya, önceden Sovyetler Birliği’nin olduğu düzeyde değil de Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonraki dönemden daha fazla aktif bir duruma geldi. Her halükarda Obama ve Trump döneminde ABD’deki ve Brexit’ten sonra Avrupa Birliği’ndeki rakipler, önceden olduğu gibi artık kendisine özgüveni olan güçlü ve kuvvetli bir konuma sahip değiller.

Mevcut zorluklara rağmen Arapların itibarlarını geri kazanmaları imkânsız değildir. Ayrıca zorluk ne olursa olsun itibarı geri kazanmak gerekli bir durumdur. Araplar hakkında abartılı konuşmak, belki de sorunun bir parçasını teşkil ediyor. Çünkü Araplar, çok farklılar. Belki de gelişime, değişime ve çağı yakalamaya liderlik edecek merkezi bir kütleye ihtiyaçları var.

Tabi Araplar, eski dünyanın merkezinde bulunan bir coğrafyaya, binlerce yıllık tarihe, semavi dinlerin vatanına ve insanlık tarihindeki en büyük medeniyetlere sahipler. Bu da birtakım Arap entelektüellerinde yaygın olan noksanlıkları haklı çıkarmaması için yeterlidir. Fakat daha da önemlisi şu ki köklü reform, geçmiş yıllarda çok fazla ivme kazandı. Mısır ve Suudi Arabistan’da 2030 yılına ulaşan büyük modern planların olması tesadüf değildir. İsimlendirmeler farklı olsa bile Ürdün, Tunus ve Fas’ta da benzer planlar var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde petrolün payı, gayri safi yurtiçi hâsılada yüzde 30’un altına düştü. Abu Dabi’de Louvre müzesinin inşası, dünya medeniyetleriyle Arap medeniyetinin buluşmasından başka bir şey değildi. Bu, 1960’larda meydana gelen buluşmaya benziyor. “Mısır opera” binası inşa edilerek Mısır, Osmanlı sanatının örtüsünden çıkıp dünya medeniyeti şemsiyesinin altına girdi.

Arapların itibarını kurtarmak, şu anki reform sürecinin bir parçasıdır ve bu süreçle etkileşim içerisindedir. Belki de eksik olan şey, iletişimdir. Özetle mesaj şu ki, gürültüden ve duraksamadan arınmış bir şekilde insani eğilimlerinde kararlı, komplo kültüründen uzak, yoksulluktan küresel ısınmaya kadar dünyayı hastalıklarından kurtarmak için insanlığın çabalarına katılmak gerekiyor. Özetle Araplar, bir ara cümle değil de çağın bir parçası olmalıdır. Bu, Arapların Arap olmaması anlamına gelmiyor. Belki de dünyaya sunabilecekleri en önemli şey, sahip oldukları asil medeniyetleridir.