Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Çürümüş değerlere karşı Arap Baharı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Mısır’daki 25 Ocak devriminin yedinci yıldönümündeyiz. Ben her yıl bu geçici başarısızlığın sebebini hep düşünmüşümdür. Ocak devriminin ilk hatası yalnızca Mübarek’e karşı bir devrim olmasıdır. Rejimine karşı bir bütün olarak devrim olmamasıdır. Ancak bu onların en büyük hataları değildir. Büyük hata, son altmış yıl boyunca Mısır toplumunun bilincini şekillendiren çürümüş değerlere karşı bir devrim değildi, yeryüzünde gerçekleşen ancak baş ve kalpte meydana gelmeyen bir devrimdi. Herhangi bir devrimin başarılı olması için, sadece siyasi rejime karşı değil aynı zamanda toplum fertlerinin birbirleriyle olan ilişkisi ve yönetenin yönetilenle olan ilişkisi olan toplumun yönetim değerlerine karşı da bir devrim olmalıdır.

Devrim, demokratik bir toplum oluşturmak için ilk yapı taşı olan yüksek değeri, yani yasal vatandaşlığın değeri ve yasalar çerçevesinde bireylerin ilişkilerini tartışmadı.

1952’den bu yana Mısır toplumu, toplu alkışlar dışında eleştirilmemiş çürümüş değerlere maruz kalmıştı ve bunun ilk semeresi de kolektif zorbalık olmuştur. Bundan dolayı Ocak 2011 devrime kadar siyasi zorbalık değerleri hâkimdi -bu toplumda haddi aşmanın göstergesidir- ve devrim bunlardan hiçbirini değiştiremedi. Bu nedenle devrimden sonraki toplum bilinci bir kitlenin diğeri üzerinde egemenliği bağlamında oluştu. Zira bu da Müslüman Kardeşler’in (İhvan) egemenliği şeklinde tecelli etti. Devrimin başarısızlığından sonra Ordu müdahale etmek zorunda kaldı. Şayet toplumda, kabile ve kabile zihniyetinin hâkimiyeti devam ederse, bu sahne 60 yıl daha tekrar edecektir. Kabilecilik Mısır toplumunun büyük bir bölümünde parçalanmasına rağmen, kabilenin değerleri, gruplar ya da parti olarak farklı farklı isimler altında ve değişik tezahürleri içinde-en küçük zümreden en büyük topluluğa kadar- hâkim olmaya devam etti.

Mısır’da gerçekleşmesi gereken gerçek devrim, toplumsal ve politik zorbalık değerlerine karşı devrimdir. Yurttaşlık değerlerini yüceltmek için sayıya veya silaha dayalı egemen olma zihniyetine karşı yapılmalıdır.

Mecazi olarak entelektüeller olarak adlandırılan bazı hükümet yetkililerinde hâkim olan anlayış Mısır’ın bir Firavun toplumu olduğudur. Bu da Firavun’a tapma veya devlet başkanının adeta ilahlaştırılması anlamında kullanılmış ve bu güya, önceki Mübarek rejiminin yönetimi sırasında ortaya çıkmıştır. Herhangi bir ciddi araştırmacı bilir ki Firavun Mısır’ı, binlerce yıl boyunca bütün ailelerde tek bir rejim değildi. Bilakis kadınların, çocuğun, adamın ve yabancının yönettiği farklı rejimler vardı. Firavunun Allah’ın Nebisi Musa ile, sihirbazlar ile olacak yarışa dair tartışması bunun güzel bir örneğidir. Zira tartışma, yarışın dürüst olmasını sağlayan eşitlik ve adalet ile ilgilidir. Ayet, düşmanlığa rağmen rekabetin onuruna odaklanmaya dair gelmiştir: “ (Firavun Musa’ya şöyle) dedi: “Ey Musa! Sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin? O halde biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle. Mûsâ, “Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir” dedi.”(Tâhâ, 57-59)

Burada “uygun bir yer” ifadesi bütün insanların rahatlıkla gelebileceği ve her iki tarafın ortası bir mekândır… Senin de bizim de razı olduğumuz yer… Batılılar bunu; “herkesin tarafsız bir şekilde eşit olduğu bir arena”olarak nitelendirirler. En azından bırakın da eski zamanımızdaki bu yarışmaya tekrar dönelim. Zira sistem aydınlarının bir kısmı tarafından sunulan firavun siyaseti ekolü, binlerce yıla uzanan tarihin indirgemeci bir yaklaşımla çarpıtılmasıdır. Mısır bir zamanlar birleşmiş, bazen de bölünmüş durumdaydı. Ritüeller defalarca değişikliğe uğramıştır. Bu tarihin, siyasi firavunculuk seviyesine indirgenmesi, büyük haksızlıktır.

Dürüst rekabeti temsil eden ““uygun bir yer ” en azından çağdaş demokratik sistemlerin en üst değeridir ve bu aynı şekilde Firavun ve Musa’nın değerlerinin en öncelikli olanıydı. Ülke beka problemi yaşasa bile bu yönde bir tavır takınmak zorundayız. Çünkü bence insanların güvenini ve memnuniyetini ancak bu şekilde kazanabilirsiniz. Ve bu, arzuladığımız her değişiklikte şarttır. Sürekli pompalanan şiddetli bir korku atmosferi, insanların yaşamlarındaki gerçek korku olduğu hususunda hiçbir şüphe yoktur. Bunun da dürüst bir rekabet ortamını sağlamadığı bilinmektedir. Bugün “doğru” ya da “doğruya yakın” sözleri söylemek için Facebook ya da Twitter’da yazanlar, her şeye karışan insanların siyasi ve sözlü zorbalığına maruz kalmaktadır. Ocak devrimi, Ulusal Demokrat Parti Sekreteri Ahmed İzz’in yürüttüğü siyasi zorbalığa ve 2010 parlamento seçimlerine karıştırılan hilelere tepki olarak geldi. Devrime yol açan işte bu korkunç hileydi. Çürümüş sosyal değerlerin oluşturduğu politik zorbalık Ocak devriminin birinci sebebi olmasına rağmen Devrim, Mübarek rejiminde hâkim olan değerlerde herhangi bir değişiklik yapmadan ya da eleştiri ve incelemeye almadan sadece Mübarek’in devrilmesine odaklandı. Aynı siyasi zorbalık, Ocak devriminin hemen sonrasında İhvan tarafından gerçekleştirildi ve daha sonra da diğer güçler tarafından İhvan’a karşı uygulandı. Tüm bunların nedeni, Ocak devriminin sefil ve çürümüş değerlere ve Mübarek rejiminin değer sistemine değil de birey olarak sadece onun şahsına karşı yapılmış bir devrim olmasıydı. Artık Arap Baharı’nı rejime karşı değil, insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin temellerini çökerten zorbalık gibi aşağılık değerlere karşı yapma zamanı geldi.