Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Filistin’de ‘Tek Devlet Kurumu’ | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

1 Mart’ta, tek devletli bir çözüme yönelik diyalog ve destek geliştirme amaçlı bir Filistin-İsrail girişimi olan “Tek Devlet Kurumu” ortaya çıktı. Daha önceki bir makalemizde bu fikri ve akımı izah etmiştik.

İlk gerekçeleri: Filistin ve İsrail’deki mevcut durum kabul edilemez.

İkincisi: Madrid Konferansı’ndan ve Oslo Anlaşmalarından kaynaklanan iki devletli bir çözüm yoluyla Filistin-İsrail çatışmasını çözmek için yapılan siyasi uzlaşma çabaları başarısız oldu ve bir çıkmaza girdi.

Üçüncüsü: Mevcut durum, Filistinli ve İsrail halklarının umutlarını, isteklerini ve beklentilerini yerine getirmiyor.

Dördüncüsü: Meseleyi bütün boyutlarıyla düşünmenin zamanı geldi.

Beşincisi: Bu yeni düşüncenin hâlihazırdaki vakıaya yansıması daha kolaydır. Zira Filistin topraklarının bölünmesinden 70 yıl ve İsrail tarafından işgalinden 50 yıl sonra fiilen tek bir siyasi, ekonomik ve güvenlik birimi zaten oluşturulmuştu.

Bu yeni ortaya atılmış bir fikir veya yenilik değildir. Bilakis Filistin Kurtuluş Örgütü 1960’larda laik demokratik bir devlet üzerine kurulmuş bu şekilde bir düşünce ortaya koymuştu. Ancak İsrailliler tarafından tamamen reddedildiği için sadece bir simge olarak kalmış oldu. Öte yandan Filistinliler, İsrail’in tek devlet biçimini reddettiler ve direndiler, zira Filistinliler üzerinde hâkimiyet, işgal ve ırk ayrımcılığını meşru kılan ve şu anki tabloya dayanan bir çözümü öngörüyordu. Tek bir devlet fikrinin karşılıklı reddine rağmen, karşılıklı güvenlik ve ekonomik bağımlılığa ve tek ekonomik pazara dayalı bir realite de fiilen oluşmuş durumda. Bu durum, Filistin ve İsrail’in her iki tarafında da gittikçe artan bir eğilime neden olmuş, ya mevcut tıkanmış siyasi süreci açacak tek devlet önerisinin açıkça ortaya konması ya da fiili durum göz önünde bulundurularak bunun siyasi bir duruma dönüştürülmesi gerektiğine inanmaya başlamışlardır.

Bir avuç Filistinli ve İsrailli tarafından kurulan söz konusu bu kurum, kamuoyu anketlerine göre, her iki tarafta % 30 ile % 40 arasında bir kesim tarafından desteklenmektir. Bu oranda etkili olan bazı şartların varlığını da bilmek gerekir. Filistinliler ve İsrailliler tarafından “tek devlet” çağrısı içeren bir siyasi literatür de var. Ali Ebu Ni’me’nin “Filistin-İsrail Çatışmasını Sona Erdirmek İçin Cesur Bir Öneri: Tek Devlet” adlı bir kitabı ve Ofir Şalit’in “Siyasi olarak kabul edilemez nedir? Yahudi devleti neden kötü bir fikirdir?” isimli eseri zikredilebilir. Bir diğeri de Orilla Ozlaa ve Adi Ophir’in “Tek Devlet Statüsü: İsrail-Filistin’de işgal ve demokrasi” isimli eseridir. Bu eser 1948 ve 1967 Savaşlarının sonuçlarının ürettiği mevcut durumu tahlil eden bir kitaptır. Şirin Hüseyin’in “Kuruntuyla Mücadele, Tek Devletli Çözümün Filistin-İsrail’de Yeni Görünümü” isimli eseri Edward Said’in konuyla ilgili düşüncelerine ve Oslo sürecinin başarısızlığına atıflarda bulunuyor. Jewel Covel’in “Siyonizm’in Yenilgisi, Siyonist İdeolojinin Üstünlük Sıfatının Yok Edilmesi” adlı kitabı, işgalin sürmesinin Siyonist ideolojiyi yok edeceğine inanan tarafların seslerine tercüman oluyor.

Kurumun ilk açıklaması bu literatürde belirtilen şeylerin çoğunu doğrulamakla birlikte, Filistin ve İsrail çevrelerinde var olan fikirleri fiiliyata dönüştürmeye çabalıyor ve daha ziyade siyasi yönüne eğilim gösteriyor. İşgal, baskı ve ayrımcılığın sona ermesini talep etmekle birlikte, Anayasada belirtilen haklarda ve ekonomik fırsatlarda tam bir eşitliği teyit eden açık bir liberalizmi savunuyorlar. Dönmek isteyen Filistinli mültecilerin ülkelerine dönmelerini öngören BM’in 194 nolu kararının uygulanmasını, direnişin durmasını ve gerekli tazminatların ödenmesini talep ediyorlar. Ancak duyuru, fikrin sağlam bir şekilde kurulduğu anlamına gelmiyor; fakat yine de kamuoyu anketleri ve Saib Ureykat gibi siyasetçiler veya Yossi Alper, Hüseyin Ağa ve Ahmed Halid gibi yazar ve analistlerden gelen tam kabul veya kategorik red gibi aşamaların geçildiği söylenebilir. Bu aşama, fikrin benimsenmesi ve daha sonra bunun örgütlü bir çalışma çerçevesinde sunulmasını öngörüyor. Bu fikir öncelikle Liberal Yahudiler arasından, özellikle de İsrail dışındaki Amerikan ve Hollandalılardan ve İsrail ve Diaspora’daki Filistinliler arasından ortaya çıkmaktadır. İsrail Arapları bu denklemin önemli bir parçasını oluşturuyor. Onlar topraklarını cansiperane savundular. İsrail siyasi denklemine fiilen girdiler. Toprak veya nüfus mübadelesi pahasına İki-devletli çözümün bir parçası olmayı reddedip ve direndiler.

Bu fikir hâlâ ilk kuruluş aşamasında kalmaya devam ediyor ve önündeki engeller çok büyük…

Filistin ve İsrail taraflarındaki çoğunluk tarafından hâlâ reddediliyor ve bu çoğunluk, siyasi veya askeri güçleri makul bir dengede tutan tek devlet fikrine bir türlü geçemiyor. Filistinliler her zaman, tek devlet fikrinin, mevcut durumun meşrulaştırılması için bir bahane görevi göreceğinden korkarlar. İki taraf arasındaki eşitsizliği savunan Aşırı sağcı İsrail çoğunluğuna eşitlik fikrinin (Tek Devlet) sunulması bir anlam ifade etmiyor. Çoğunluk ya da azınlık ne olursa olsun iki devletli çözüm ve bunun zorluklarını çeyrek asır boyunca yaşamış onlarca politikacı, yazar ve analistler var. Fakat bu grup, komiteleri ve uzmanlarıyla Filistin ve İsrail’i uluslararası arenaya taşıdılar. Burada “iki devletli çözümün sona ermesi” nin ilan edilmesinin çok da önemi yok, zira müzakereler başladığında bu şekilde bir çözümü masada göremiyoruz.

Ancak bu ikilemi, yalnızca iki devletli çözümden faydalanan grup yaşamıyor, aynı zamanda -karşılıklı bağımlılığın gelişmesine rağmen- bugüne kadar güvensizlik ve derin bir nefretle kuşatılmış ve güç dengesinin kendi lehine çalıştığı duygusuyla yaşamış diğer kesimlerde de benzer durumlar yaşanıyor. Filistinlilerin toprakla olan bağlılığı daha da arttı, çünkü dış koşullarda yaşamaları ya da göç etmeleri neredeyse imkânsızdır. Nüfus dengesinin kendi lehlerine işlediğine inanıyorlar. Ve birçok engele rağmen, kendileri Arap dünyasının bir parçası hissediyorlar ve ümmetin bir gün güçlenip uyanacağını düşünüyorlar. Hemen yanı başlarındaki İsrailliler, devletin kuruluşu, göçmen Yahudilerin asimilasyonu ve teknolojik ilerlemelerde atılım yaptılar. Daha önemlisi ABD başkanlarını, kimin İsraillileri daha fazla sevdiği ve sadık kaldığı yarışına girdirdiler. Ellerinde bulundurdukları üstünlüğün en nihayetinde zaferle sonuçlanacağına inanıyorlar. Bütün bunlar Filistin ve Arap-İsrail çatışmalarının bir parçası haline gelmeye devam ediyor ve şu anda buna direnen bir fikir var ki, o da; yeni kuşaklar geleceklerinin babaların şimdiki durumu gibi olmasını istemiyorlar ve bir arada yaşamanın gerekliliğine inanıyorlar. “Tek Devlet Kurumu”nun çalışma sahası bu şekildedir. Çoğunlukla kanlı olan çatışmaların ortasında ki hala devam ediyor, dengelerin oturmadığı bir zamanda gerekli adımları atmak durumunda kalacaktır.