Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Husilerin füzeleri, Al Jazeera ve ez-Zevahiri’nin havai fişek kutlamaları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

El Kaide elebaşı Eymen ez-Zevahiri, Suudi Veliaht Prensi’nin, Müslüman Kardeşler (İhvan) tarafından temsil edilen siyasal İslam ideolojisine karşı yaptığı açıklamalara dair bir kaset dolusu beyanda bulunmak için mağarasından dışarı çıktı.

Tesadüfe(!) bakın ki aynı zamanda, Husi milisleri bir seferde Riyad’a yedi roket fırlatmak için tüm imkânlarını seferber ediyor. Ve hemen sonra Katar’ın Al Jazeera kanalı, Suudi Arabistan’a olan önyargısını ortaya koyarcasına gerilimi tırmandırmada zirve yapıyor.

Bütün bunlar eşzamanlı meydana geliyor.

Suudi Arabistan Prensi’nin son gezisinin oluşturduğu olumlu hava, bir kargaşa ortamına feda edilmek isteniyor. Suudi Arabistan’ın, ABD ve Avrupa ülkelerinin tarihi bir müttefiki olarak, bölgede yeniden konumlandırılmasına karşı çıkan tüm tarafların kışkırtması anlamına gelen büyük bir siyasi kargaşa ile karşı karşıyayız. Siyasi olmayan nedenlerle aynı “isyancılar” tarafından hedef alındıktan sonra, seçim atmosferinde güvenlik sorunları yaşayan Mısır ile başlayan bölge ülkelerinin istikrarı birilerini rahatsız etmiştir.

Dolayısıyla Mısır’ın istikrarını engellemek için ellerinden geleni yapmaktalar. Bunun en büyük kanıtı, “DEAŞ” ve Sina’daki terörist örgütlerin saçma sapan eylemleridir. Mısır devletinde bir güvenlik sorunu yaratmaya çabalıyorlar.

Bölgedeki istikrar, refah ve açık pazarlara liderlik konusundaki yeni Suudi yükselişini engellemeye yönelik kışkırtıcı ve sembolik bir “zamanlama” gözlemliyoruz. Arap baharı destekçilerinde meydana gelen azalmaya paralel olarak, uluslararası topluluk ve örgütlerin gölgesinde yer alan milislerin ve dağınık örgütlerin kaosunda boğulmak üzere olan İran’ın düşüşünü engellemek için etkili roller oynamak isteyen aktörler var.

Zevahiri’yi şimdi mağarasında uyandıran nedir? Gizlenmiş Husi füzeleri neden şimdi ortaya çıktı?

‘Al Jazeera’ kanalı, geçtiğimiz günlerde Katar hükümetinin yayınladığı terörizm listesine nihayet girebilen DEAŞ’ı neden sürekli görmezden geliyor? Neden sadece Suudi rolünü etkisiz kılmaya odaklandı?

Neden ABD ile ilişkiler de dâhil olmak üzere, yurt içi ve yurt dışı ısmarlama hikâyeler üretmeye çabalıyor? Siyasi açıdan bunun cevabı, Arap Baharı’nın sonlanmasından bu yana  tarafların dönem dönem izledikleri stratejiler ile ilgilidir.

Bu dönemler genellikle Suudi istikrarı ve yükselişine ve de kaotik ortamların kalıntılarının ortadan kaldırılması girişimlerinin olduğu dönemlere denk gelmektedir. Aslında bu taraflar, sesleri yüksek çıkmasına rağmen, herhangi bir pazarlık kartına veya kartlarına sahip değildirler. Etkisizdirler ve önemli bir aktör de olamazlar. Bu nedenle sürekli karalama kampanyaları düzenliyorlar, zira ılımlı ülkelerin yükselişinin altın zamanları yeniden inşa edilmeye başlandı. Büyük şirketlerin yatırımlarının önü açıldı. Bölgede bütün bu gelişmeler yaşanırken, yeni siyasi hesaplamalar yapılıyor ve karışıklıklar yaratılmaya çalışılıyor. Bunların en başında ise terörizm, İran müdahaleleri ve nükleer dosya yer alıyor.

Ayrıntıya girmek gerekirse, DEAŞ ve El Kaide’nin, zamanlama oyununu “istismar etme” konusundaki hırsının farkındayız. Bildiğimiz üzere bu örgütler, seçim süreçleri, modern anlamda istikrar ve modern devlet kavramıyla ilgili her şeyi savaşının bir parçası haline getiriyorlar. Bu örgütlerin nazarında bu tip çağdaş argümanlar, milleti bölen, halifeliği yok eden ve ümmetin saygınlığını bitiren unsurlardır. Bütün bunlara rağmen, DEAŞ ve benzeri örgütlerin, fırsatını bulduklarında, siyasal İslam ve Müslüman Kardeşler (İhvan) üzerinden siyasi arenaya geri döndüklerini ve aynen savaş meydanlarında olduğu gibi siyasi zafer peşinde koştuklarını görebiliyoruz. Dolayısıyla aralarındaki ihtilaf sadece ayrıntılardadır. Devletin yıkılması gerektiği fikri hepsinin ortak kanaatidir. Ancak yine de devlet, onlar için, El Kaide, DEAŞ, diğer milis ve örgütlerin hatta bazı kopya Şii militanların siyasi görüşlerinin inşasında en temel dayanak noktasıdır. Her bir örgütün nihai hedeflerde farklıdır. Ancak devletin ve yeteneklerinin gücünü zayıflatma hususunda aynı yöntemlere sahiptirler. Bu yüzden, Husilerin  Suudi yükselişini değerlendirmesini anlayabiliyoruz. Karalama amaçlı olduğunu bile bile medya üzerinden kara propaganda yapmaya devam etmekteler. Al Jazeera’nın ısmarlama hikâyeleri ve Suudi dosyasını tedavüle sokmadaki zamanlaması bu açıdan bakınca manidardır. Bu kanala göre, yayınlanan terör listesinde yer alan kişi ve kurumların bazıları, bedeli ne olursa olsun terörle damgalanamaz. Esasında onlar, böyle bir terör listesinin yayınlanmasını da imkânsız görüyorlardı.

El Kaide ve Zevahiri’nin bundan sonraki süreçte, siyasi olaylara dair açıklama, yorum ve uyarılar konusunda bağımsız bir yapı gibi hareket etmesi uzak bir ihtimal değildir. Zira şu günlerde bütün himmetini asker kazanma ve reklamını yapmaya hasretmiş durumda. Husi milislerinin yaptığı şey, sahadaki yenilgilerini unutturmak ve Yemenlilerin kendilerine yönelik sürekli artan lanetlerini göstermemektir. Bu milisler San’a içlerinde bulunan kendi müttefiklerine dahi merhametli davranmamışlardır. Adeta çeteler gibi hareket etmişlerdir. “Kararlı Fırtına” operasyonunun üçüncü yılına gelinmesine rağmen kendilerini gözden geçirmeyi de hiçbir zaman düşünmemişlerdir. Suudi liderliği bu savaşı tasfiyeden ziyade caydırıcı bir savaş olarak düşünmüştür. Bundan dolayı da uzun sürmüştür. Yıkıcı hamlelerden kaçınmanın yanı sıra caydırıcı teknikler kullanılmaktadır ve bu da zaman almaktadır. Husiler ise savunma ve Hava saldırılarından kurtulmak için, sivilleri, dış yardımların yapıldığı sahalara sürmekte ve böylece onları kendilerine siper edinmektedirler.

Husiler bugün, Suudi Arabistan’a en büyük hizmeti verdiler, zira “Kararlılık Fırtınası Operasyonu” uluslararası güçlerin desteğine mazhar oldu. İran müdahalesi ve milislerin gerçek niyetlerinin ortaya çıkmasıyla bazı çevrelerin tereddütleri ortadan kalkmış oldu. Bu varlığın, siyasetle alakası yoktur. Tahran’ın, istediği gibi kullandığı, sürekli orası için çalışan ve kendi kendine karar alma yetkileri elinden alınmış İdeolojik bir askeri yapıdır. İktidara dönmeyi amaçlayan Kongre Partisinin siyasi acımasızlığı nedeniyle düzenli ordunun yerini alan fırsatçı milislerdir. Ancak, asıl sorun, Husi milisleri, “Kararlı Fırtına” operasyonundan çok önce, Yemen’in kritik durumunu istismar ederek ve devlet otoritesinin yokluğunu fırsat bilerek adeta devlete dönüşmüşlerdir. Ayrıca bazı kabilelerin silah zoruyla kendilerine katılmalarını sağladılar. Vergi toplamak suretiyle bir milis ekonomisi inşa ettiler. Hatta başta Suudi Arabistan olmak üzere, uluslararası örgütlerden gelen yardımlardan büyük paylar aldılar. Yemen’deki resim, sadece Husiler yüzünden değil, uluslararası tarafların Yemen’deki tutumlarından dolayı daha da kötüye gidiyor. Yemen’in tekrar meşruiyetini kazanması ve Yemen’in tekrar Yemenlilere iade edilmesi hususunda Suudi Arabistan’ın üstlendiği misyonunu desteklemediler.