Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

İkilem döneminde Lübnan | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Neredeyse Hizbullah ve Suriye’de rejim ordusunun ağır topçusu, üç yıl devam eden çatışmalardan sonra Arsal’da (Suriye-Lübnan sınırı) Heyetu Tahriru’ş Şam’a (HTŞ) karşı askeri zafer kazanamayacaktı. Lübnan’da silahlı güçlerin ayrıcalığı konusunda tartışma yeniden başladı. Ancak bu sefer düşük tonda yapılıyor. Düşük tonda tartışma yapılmasının iki ana sebebi olabilir:

Birincisi, HTŞ/Nusra’nın terör örgütü olup ondan kurtulmanın güvenlik nimeti olduğu konusunda Lübnan’da bir nevi görüş birliğinin olması

İkincisi ise, parlamento seçimleri yaklaşmış olması. Siyasi hikmet gereği Şii seçmenden yardım istemekten kaçınmak gerekiyor. Hizbullah’ın davranışlarını eleştirenlerin en cesaretlisi Lübnan Güçleri Partisi başkanı Semir Ca’ca, Arsal’da HTŞ’den kurtulmanın bir başarı olmadığını vurguladı. Çünkü Hizbullah, Beşşar Esed rejimini savunmak için Suriye’de savaşa katılıyor. Bundan dolayı Caca, Hizbullah’ı silahını devlete vermeye çağırarak Lübnan’daki temel problemin fiili devletin kurulmasının gecikmiş olduğunu ifade etti.

Şüphesiz Hizbullah’ın silahlı güçleri, Lübnan’da meşru devlet içerisindeki paralel devletin omurgasını teşkil ediyor. Buna rağmen sormak gerekiyor: Devletin kurulmasında gecikme yaşanmasının tek sebebi Hizbullah mıdır? -Bilindiği üzere Hizbullah, sadece devletin kurulmasını geciktirmiyor, aynı zamanda engelliyor- Yoksa Lübnan’ın ortaya çıkışından itibaren uyguladığı ırkçı Apartheid sistemi, hâlihazırdaki Lübnan’ı hazırlayıp mezhepsel çekişmelerin psikolojik iklimini mi meydana getirdi?

Anayasal bakımdan Lübnanlılar, demokratik parlamenter sistemi tatbik eden az sayıda Arap halkı içerisinde bulunmalarından dolayı kendileriyle övünmektedirler. Oysa Lübnanlılar, demokrasilerinin siyasi opsiyona bağlı, aksine zorunlu demografik demokrasisi olduğunu unutuyorlar. Halbuki gerçek demokrasi, hukuk ve görev açısından her vatandaşın eşit olmasıyla başlar. Birlikte yaşam toplumundan ortak yaşam toplumuna geçişi sekteye uğratan şey, devletin kurulması yolunda ilk nitelikli değişimin gecikmesidir. Maalesef aynı bağlamda manevi aileler arasındaki ayrımcılık giderek daha da artıyor.

“Lübnan demokrasisi” şeklen mi yoksa içerik olarak mı demokrasi kavramından uzaklaştı? Bu, otorite pastasını genel bir kabülle mezhep liderleri arasında paylaşmaktan başka bir şey değil. Bu durum, bir grubun diğeri üzerinde hegomanya kurmasını ya da bazı haklarına el koymasını engelliyor.

Söz konusu bu sınırlı anayasa problemi, nüfus istatistiklerine dayanan hesaplamalara göre icra ediliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Tüm Lübnanlılar artık bunun gerçek olmadığını biliyorlar.

Bu problem, 60 ve 70’li yıllarda siyasi Maruni Hristiyanların davranış tarzlarından birisiydi. Bu tarzın milli isimlendirmeler adı altında olsa bile şu andaki Şii siyasetinin gelişmesinin saiklerinden birisi olduğu görülüyor.

Bu çerçevede dikkat çekici şey, özgür ve yerel akımın siyasi söylevleri arasında romantik siyasi Maruniliğin izlerine rastlıyor olmamızdır. Bu da Marunilerin haklarını geri almasından ziyade devletin kurulmasını daha da geciktirecek bir tepkinin ortaya çıkmasına gerekçe olabilir.

Lübnanla ilgili tatmin edici şey ise, siyasi gerginliğin mezhep ve güvenlik bağlamında provokasyon olarak tercüme edilmemiş olmasıdır.

Dolayısıyla siyasi Marunilik hala göreceli seçim kanunuyla ve Mişel Avn’ın iktidardaki varlığını garantilemekle sınırlıdır. Ayrıca Şii siyaseti de bölgesel değişikliklere bağlıdır. Sanki içeride ve dışarıdaki baskılar, devletin devamlılığı için iki temel unsur olan Lübnan’ın para ve güvenlik istikrarını koruyarak mezhep liderleri arasında gizli bir anlaşmayı sağladı. Bu anlaşmanın tüm Lübnan liderlerinin uzun bir aradan sonra laik olana kadar devam etmesini ümit ediyoruz.