Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

‘Neşmiler’in akılcılığı: Ürdün’ün engelleri ve umutları | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçmiş Arap Baharı dalgalarından etkilenmeyen ılımlı ülkelerden biri olan Ürdün sokaklarındaki protesto gösterilerini, dış trompetlerin kutuplaştırmasıyla sözüm ona devrimci kisve almasından korkan herkes kaygıyla izledi. Son derece karmaşık ve tehlikeli jeopolitik zeminde duran bir kraliyet ülkesi olan Ürdün’le ilgili dikkatimi çeken ve üzerinde yatırım yapılabilir ve bu ülkeye has iki durum dikkatimi çekti.

Bunlardan ilki, Arap ülkelerinde halk kitlelerinin büyük bir bölümünün ‘neşmiler’* (yiğitler) ülkesiyle ilgili kaygılarının ve paniğinin büyüklüğünü, bu da Arap halklarının Ürdün’e ve halkına olan pozitif duygularını ve Arap Baharı dalgalarının yeniden dirilişine dair dolaylı korkularını yansıtan bir durum. Arap halkının bu kaygısı, Arap sokağının yangınlara sebep olabilecek ve reform çağrılarından devletin kendisini zayıflatan sabotaja dönüşecek protesto dalgalarına karşı genel bir nefret duyduğu anlamına geliyor.

İkinci durum, Sesi olmayanların sesi olduğunu iddiasının tekrarlamaktan bıkmayan Elcezire TV ve diğer bazı TV kanallarının, özellikle ilk günlerde, konuyu istismar etme denemelerine rağmen, protestocuların kendilerinin sosyal medya platformlarında güvenlik güçlerini methiye düzmeye ulaşacak kadar övmeleri ve protestoculara karşı medeni davranışlarını dillendirmeleriydi.
Olaya politik açıdan bakacak olursak; Ürdün’ün çok karmaşık bir durum olduğunu söylemeliyiz, neredeyse hiçbir kaynağa sahip olmayan bir devlet olması kendisini büyük zorluklarla karşı karşıya bırakıyor. Siyasi çöküntü ve başarısızlıklardan mustarip ülkeler arasında olmasına rağmen, kurumlarını ve altyapısını yeteneklerine göre geliştirmeye çalışıyor. Ayrıca, Ürdün’de bazı siyasi partilerin çalışması için politik alanın açılmasına ve ifade özgürlüğünün verilmesine rağmen, Ürdün’de akılcı ve dışa açık dış politika izlemektedir. İşin garip tarafı, Ürdün’ün iç tehlikeleri arttıkça, özellikle Ürdün’ü, bırakılması düşünülemez, stratejik müttefik sayan Suudi Arabistan gibi ülkeler, dış destek te artmaktadır. Bu anlayış olayların artması üzerine Mekke zirvesinin toplanmasında ve Ürdün’e geçici olmayan, sürdürülebilir, destek vermekle billurlaşmıştır. Ürdünlülerin kendine has durumunun hedef alındığı, fakat ülkelerinin yalnız bırakılmayacağını anlamalarını umarız.

Ürdün krizini ele aldığımızda ülkenin ekonomik buhranının yıllar önce başladığını ve bölge ve civar ülkelerinin politik çöküşüyle ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ayrıca, ekonomik sıkıntıların baş göstermesi 2011 yılından itibaren Suriye’den gelen mültecilerin yükünün tamamen üzerine yüklenmesine de bağlanabilir, zira; BM rakamlarına göre, Ürdün 630 bin Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaparken, Ürdün Hükümet kaynakları rakamın bir buçuk milyondan fazla olduğunu söylemektedir. Ardından, ekonomik durumu daha da kötü yapan birçok gelişme yaşandı; Mısır’dan gelen doğal gazın kesilmesiyle ve ‘DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de geniş alanları kontrol etmesi ve Ürdünlü gençlerin bu örgüte girmeleri yanı sıra kamu borcunun 38 milyar dolara yükselmesiyle yaşandı.

Kaos, yıkım ve siyasi çöküşün kuşattığı bir alanda bulunan ve doğal kaynaklardan yoksun Ürdün’ün kalkınma projesiyle ilerlemesi ve uluslararası sermaye ve yatırımları çekmesini engellemedi. Ürdün’ün istikrarı siyasi sistemle halk arasında var olan ortak değerlerden kısmen kaynaklandığı söylenebilir. Bu ortak değerler Ürdün’ü ziyaret eden ve halkıyla konuşan herkes tarafından hissedilebilir. Bence bu ortak değerlerle birlikte, kral ve genel halk arasındaki özel ilişki, belirli dönemlerde krizlerin ya da hükümet performansının başarısızlığa uğraması dönemlerinde krizlerin patlamasını engelleyen güvenlik valfı rolünü almaktadır.

Bugün Ürdün’ün neşmileri Suudi Arabistan inisiyatifini tüm güvenle karşılamalı ve Ürdün’deki yatırım ortamını teşvik etmeli ve yatırımcıların çıkarlarını koruyabilen mükemmel yasama yapılarının varlığında sermayenin çekiciliğini arttırmalıdır.

Körfez Ülkelerinin Ürdün’e yaptığı destek Arap istikrarı için yapılmış bir yatırımdır. Ama bu yeterli değil, bu destek bölgenin içinde olduğu değişim ve engeller sistemiyle birlikte destek veren ve destek alan ülkeler tarafından dikkatlice okunmalıdır. Zira; bölge telekomünikasyon yöntemlerindeki devrim, içeriğin dayanıksızlığı ve kriz istismarcılarından dolayı bölgemizin politik ve sosyal devinimi hiç bir zaman bu denli değişim altında ve halkların geleceği tehdit altında olmamıştır. Tüm bu tehditler bölge ülkelerini yatırım yapmaktan alıkoymakta ve krizlere karşı durmakta zorlamaktadır. Verilen desteğin başarılı olup olmaması, Ğrdün2ün bu zor ve tarihi anında, neşmilerin akılcılığı ve rasyonel davranmalarına bağlıdır.

*Türkiye’de Elazığlılara Gakkoş, Sivaslılara Yiğido dendiği gibi, Ürdünlülere yiğitler anlamına gelen Neşmiler (tekili Neşmi) denilir. Yerel adlandırmayı korumak gayesiyle ‘neşmiler’ terimini kullanmayı tercih ettik.