Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Olumlu ve hızla değişen realiteler | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçtiğimiz haftanın Mısır gazetelerine göz atanlar, bu gazetelerin Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Mısır’a olan ziyareti ile ilgili makalelerle dolu olduğunu göreceklerdir. Gazetelerin Prens’in Mısır ziyaretine önem vermeleri gayet tabiidir, zira cumhurbaşkanlığı seviyesinde son derece önemsenen bir ziyaretti. Ziyaretin içeriğinin yanı sıra, “NEOM” projesinin Mısıra da uzanacağına dair bilgiler zaten ziyaretin Mısır gazete manşetlerine taşınmasına neden olmuştu. Kahire’de bulunan Kıpti katedralinin ziyaret edilip Papa II. Tavadros ile görüşülmüş olması, ziyareti daha da dikkat çekici hale getirmişti, zira Mısır-Suudi ilişkilerinde bu türden bir ziyaret ilk defa gerçekleşiyordu. Prensin bu topraklara varışı, Mısırlı yetkililerle yaptığı görüşmeler ve ziyaretin içeriğindeki güzel ve müjdeli haberler Mısırlılar arasında oldukça büyük bir pozitif enerji ürettiği gibi kanaatimce Suudilerde de benzer bir etki yaratmıştır. Ancak ilgi normal ve gerekli olanın ötesine geçti; Gazeteler, prensin ziyaretinden duyulan memnuniyeti ifade eden sütunlar ve makalelerle doluydu ve Mısır-Suudi ilişkilerinin farklı bir geleceğe yelken açtığı konusunda iyimser bir tablo vardı.

Bu ziyareti farklı kılan unsurlardan biri de rasyonel temellere dayanmış olmasıydı. Zira Prens, Mısırlı entelektüeller, yazarlar ve medya mensuplarıyla dönüşümlü olarak, Suudi Arabistan Büyükelçisi Ahmet El Kattan’ın resmi ikametgâhında “Riyad-Nil” salonunda, yaklaşık üç saat boyunca siyasi ve sanatsal müzakereler gerçekleştirmiştir. Bu salonda daha önce de merhum Suudi Arabistan Büyükelçisi Hişam Nazir döneminde “Çarşamba Buluşmaları” adı altında müzakereler yapılmıştır. Bu sefer ki “Riyad-Nil” toplantıları daha ziyade Mısırlı entelektüeller için düzenlenmiş olsa da Suudi yetkili ve tüm aydınlar bir şekilde buradan geçmişlerdir. Bu seferki buluşmaya 32 seçkin misafir katıldı, çoğu da zaten buranın müdavimlerinden oluşuyor. Ayrıca talk-show yıldızlarından katılanlar da oldu ve bunlar bütün programlarını Prensle buluşma üzerine kurgulamışlardı ve Yayın programları tarihinde, stüdyolarında, bu buluşmayı yayınlama yarışına gireceklerdir. Her halükarda onların varlığı, Veliaht Prens’in toplantısında aşinalık yarattı, zira neredeyse hepsini biliyordu. İkilemde kalınan konu bu kadar kişinin konuşma veya soru sorma imkânı bulup bulamayacağıydı. Bildiğim kadarıyla, bunların her biri, Prens ile özel bir gazete veya televizyon röportajı almak için çabaladılar, ancak sadece Batı basınından, yaptığı işlerle dikkatlerine üzerine çeken Thomas Friedman, Bloomberg haber kanalı için bir röportaj kotarmayı başardı.

Mesele, Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi ile röportaj yapıp yapmama değildi, ancak kendisi artık krallığın modernleşmesi ve dünyadaki hiç kimsenin hayal edemeyeceği reformların sembolü haline gelmişti. Dünyadaki birçok ülke bu tür bir reform sürecinden geçmiştir, ancak bunlar ekonomik veya politik değişikler ya da ekonomik veya politik elitlerin değiştirmesi ile sınırlı kalmıştır. Ancak burada kültürel ve dinsel bir yenilenmeden de bahsediyoruz ve bu durum gazeteciler nezdinde son derece büyük bir ilgiliye neden olmaktadır. Mısırlılar, Mısır’ın modernleşmesinin, 1805’te Muhammed Ali’nin hükümdarlığından beri başladığına, yükseliş ve düşüşlerle beraber Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dönemine kadar devam ettiğine derinden inanırlar. Ekonomi ve toplum açısından Din, Kıptiler ve kadınlarla olan ilişkilerde en radikal adımlar Sisi döneminde atılmıştır. Krallığın muhafazakâr tarihi göz önüne alındığında, Suudi Arabistan’da görev daha zor ve karmaşık gözüküyor. Prens’in, konuşmasının başlangıcında, dinin hoşgörü temelli aslına “döndürüleceği”nde bahsetmesi tesadüf değildi, zira din esasında daraltan değil genişleten, kapatan değil açan, karartan değil aydınlatan bir fonksiyona sahiptir. Prensin elinde Arap ve İslam ümmetini derinden sarsan ikna edici tarihi veriler vardı. Bu bağlamda 1979 tarihi dönüm noktasıdır. Afganistan’ın Sovyet tarafından işgali, İran devrimi ve Radikal teröristlerin Kâbe baskını bu tarihte gerçekleşmiştir.

Bu dönüm noktası yılda Mısır’da “İhvan” ve Enver Sedat’ı öldüren diğer dini akımlarla bir çeşit ateşkes yapılmıştı. Eğer bu mutsuz yıl olan 1979, toplumumuzun yapısını tamamen değiştiremedi ise, 2017 ve 2018 yılları, reform yönündeki büyük dönüşümlerin zamanı olabilir mi? Mısır istikrar kazanıp, inşaat ve kalkınma güçlenir mi? Zira Prens, hilafet iddiasından bulunan “DEAŞ”’ın hezimete uğradığını, İranlıların Yemen’deki emellerini gerçekleştiremediklerini ve meşru Yemen hükümetinin toprakların yüzde 90’ına hâkim olduğunu belirtti.

Bu geniş katılımlı toplantı da kimin sözlerinin ön plana çıkacağına dair bir çekişme söz konusuydu. Mısırlı 32 “konuşmacı” nın önünde, Veliaht Prens, gençliğini ve gerektiğinde sözlerini, mantığını ve diplomasisini ne kadar Başarılı kullanabileceğini gösterdi. İlk olarak, Prensin krallıktaki değişimin hikâyesini anlattığı kısımlar son derece etkiliydi. İkincisi, Mısır’daki gidişata dair olumlu ifadeleri büyük bir sevinç kaynağıydı. Üçüncüsü, Mısır-Suudi ilişkilerine dair tanıklığı coşku meydana getirmişti. Dördüncüsü, Prens, sadece günümüz için değil, aynı zamanda gelecek hakkında da son derece iyimserdi. Bu son nokta çok önemli, zira yoksulluğu yönetmekten değil, Mısır ve Suudi taraflarında gördüğü zenginlikleri yönetmekten bahsediyor. Bölgeyi başarısız devletlerin ve Arap başkentlerine hâkimiyet kuran İran’ın bir kurbanı olarak görmüyor. Arap toprakları üzerindeki yabancı ve uluslararası işgalin engellenebileceğini görüyor. Bunun yolunun da ancak Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn, Ürdün, Fas, Cezayir ve Tunus arasındaki -Arap devleti olma bağlamında- bir yapılanmadan geçtiğini biliyor. Bunlarla birlikte ırak’ın da kademeli olarak yeniden yapılanması gerektiğini görüyor. Prens, yarısı dolu bardağa, ne dolu tarafından ne de boş tarafından bakıyor. Bilakis, paranın, enerjinin, suyun, petrolün, gazın, yer üstündeki ve altındaki zenginliklerin etkili bir liderlikle yönetilmesi gerektiğini ve bunun Arap iktidar dengelerini reformcu ve ılımlıların lehine kaydıracağını söylüyor. Prens nezdinde her bir iş ancak büyüklüğü kadar kıymet alır. Katar vakası Doha’nın söylediği gibi bir kriz değildir. Büyüklüğü ancak bir görevli memurun idare edebileceği çaptadır ve bir bakanı bile görevlendirmeye gerek yoktur!

Mevcut Arap rejimini tanımlarken, “sistem” ya da Arap koalisyonu ifadesini kullandı. Bu söylenenler artık bir yazarın rüyasını değil, bir realitenin adımlara ve programlara dönüştürüldüğünü ifade etmektedir. Bütün bunlar, çok sayıda talihsiz habere alışmış bir dünya için sevindirici haberlerdir. Böylesi durumlarda, hayal gücü harekete geçer, umutlar çoğalır, fikirler gelişir ve beklentiler çoğalır. Bunlar güzel şeyler, ancak halk olarak bunları destekleyip korumalıyız. İnsanlara hayal kırıklıkları ve kâbuslar yaşatmamalıyız. Entelektüel aydınlar bu fikirlerin ve stratejilerin nasıl sürdürülebilir hale getirilebileceğini bilmekteler. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mısır ziyareti son derece bereketli bir ziyaretti ve bir grup Mısır aydını ile yaptığı görüşme, hızlı ve olumlu olarak değişen realitelere birçoğunun gözlerini açmıştır.