Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Ortadoğu’da sürprizler yok! | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Ortadoğu’da o kadar çok sürpriz gelişme oluyor ki, artık yeni sürprizlere yer olmadığı söyleniyor.

Ancak, bu bölge hakkında herhangi bir konferans, seminer veya toplantı yapılmasın ki, şu soru sorulmamış olsun:

Bir sonraki sürpriz gelişme nedir?

Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır Süveyş Kanalı’nı kamulaştırdığında, hiç kimse onun bu yaptığına inanamadı, zira daha önce de Musaddık İran’daki petrol işletmelerini kamulaştırma yoluna gitmişti, ancak ödenen bedel, kendi iktidarının bir darbeyle sonlanmasıydı.

Mısır’a da bedel ödetilmek istendi ve neticede üç devletin Mısır’a saldırı ihtimali ortaya çıktı. Bu üç saldırgan devlet, Araplar, uluslararası kamuoyu, Sovyet tehditleri ve Amerikan muhalefetinin etkisiyle geri çekildi, işte bütün bu güçlerin böylesi bir konuda ittifak etmiş olmaları gerçekten büyük bir sürpriz oldu.

1967’deki sürpriz, İsrail saldırganlığı değil, Golan, Sina, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ün işgali ile sonuçlanan bu saldırganlığın sonuçlarıydı. Bu olaylardan sonra beklentiler daha ziyade Arapların bir daha toparlanamayacağı yönündeydi, fakat sürpriz 1973 Petrol ve silah ambargosu ile geldi ve bu son sürpriz değildi, zira bunu Sedat’ın Kudüs’e yaptığı sürpriz yolculuk ve İsrail’le barış anlaşması izledi.

Birçok kez, devrimler, darbeler ve çeşitli türlerde sivil ve bölgesel savaşlar yaşandı, ancak bütün dünyadaki akademik kurumlar açısından sürpriz olan, sözde Arap Baharı’nın yaşanmasıydı.

Bir süre üniversiteler, politik ve stratejik araştırma merkezlerinde sorgulamalar oldu: neden tüm uzmanlar, yaşanan hadiseleri ve neticelerini tahmin etmede başarısız oldular? Yazarlar ve araştırmacılar, eski yazdıklarına, neler yaşandığıyla ilgili bir kehanet olarak anlaşılabilecek bir cümle veya deyim bulmak için bakmaya başladıklarında, kimi zaman aldatma veya hile yapma yoluna tevessül etmişlerdir. Bölgedeki istikrarsız durumla ilgili, bir tiyatro senaryosunda bir kelime veya deyim kullanmış olanlar bile, önceden durumu haber verdiklerini ve gerekli uyarıyı da yaptıklarını! Söyleyebilmişlerdir.

Arap baharı sonrası “sürprizler” peş peşe geldi.

Hiç kimse, siyasal İslam’ın birden fazla Arap ülkesinde iktidarı ele geçirme gücüne sahip olduğunu bilmiyordu.

Dahası siyasal İslam’ın bir uzantısı olan DEAŞ kendileri için bir “İslam Hilafeti” kurdu ve bütün dünya bu olayı hayretle takip etti.

Neticede ise örgüt dışlandı ve büyük bir hezimete uğradı. Birden fazla Arap ülkesinde, büyük ölümler ve yıkımların yaşandığı iç savaşların ortaya çıkması da bir sürprizdi.
Fakat en büyük sürpriz, “Arap devleti” kavramının içeriği kısmen değişmiş olsa bile, geleneksel sınırları içinde kalabilmesiydi.

Devlet kavramı biraz törpülenmiş olabilir, ancak “Arap Devleti” geri döndü ve jeopolitik gerçeklikler onunla birlikte bir kez daha sahneye çıkmış oldu.

Araplar ve Farslar arasındaki ayrılık zannedildiği gibi Sünni-Şii ayrımından kaynaklanmıyor, açık bir şekilde İran’ın emellerinden kaynaklanıyor. Kadim ve modern tarih bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere birden fazla Arap ülkesinde devam etmekte olan reformlar, birçok uluslararası kurum için bir sürprizdi, özellikle de dokunulmaz gibi duran birçok meseleye dokunulmuş olması gerçekten büyük bir sürprizdi.

Peki Ortadoğu’yu bekleyen yeni sürpriz nedir?

Belki de bu sürpriz, bölgedeki büyük değişikliklerden dolayı beklenmedik ve tahmin edilemez bir hadisedir.

Walt Disney’in Mısır’a dönüşü bu türden bir sürpriz olabilir.

Bu da Kahire’nin artık güvenli bir kent haline geldiğini gösterir. Fakat olayın kendisi turizmin canlanmasından başka bir şey ifade etmiyor.

İran’ın kuzeybatısındaki Kürt bölgesine füze atması bu türden bir sürprizdi, ancak İranlı Kürtler, Irak ve Suriye Kürtleri gibi, özerklik kazanmak için fırsat kollayabilirler, zira bağımsızlık artık müzakere konusu dahi değildir.

Merak edilen soru şu: İran neden bu kadar sert tavır takındı?

Tahran rejimi Suriye, Lübnan Yemen ve Irak’taki varlığını örtbas etmek için korku mu yaymaya çalışıyor?

Filistinlilerin herhangi bir sürpriz sunması artık oldukça zordur, Hamas ve Fetih arasında bir uzlaşma olması da sürpriz kabilinden bir şey değildir.

Çünkü tarih, atılan imzanın geçerliliğini yitirmesiyle son bulan bir sürü uzlaşmaya şahitlik etmiştir. İsrail ile Hamas arasındaki müzakereler de sürpriz sayılmaz. Çünkü taraflar stratejik bir sulhu içtenlikle istemiyorlar. İstedikleri sulh, uzlaşma gibi bir şey, yerel amaçlara sahip bir tür taktiktir.

En çok konuşulan sürprizlerde biri de, İran ile İsrail arasında bir savaşın patlak vermesidir ama bu sürpriz o kadar çok konuşuldu ki artık sürpriz olmaktan çıktı!

Meselenin esası aslında şudur; İran ve ABD ya da İran ile İsrail arasındaki bu gergin atmosfer, çoğunlukla kendi içişlerine yönelik amaçlardan kaynaklanmaktadır. Hiç şüphesiz aralarında önemli anlaşmazlıklar vardır. Ancak anlaşmazlıklar sürekli olarak savaşa neden olmazlar, bilakis aynı zamanda müzakere kapılarını aralarlar. Perde arkasında ne türden müzakerelerin yürütüldüğü, alternatif süreçlerin nabzının nasıl tutulduğunu herkes biliyor.

Rusya ve Çin’le birlikte, İran’la yapılan nükleer anlaşmayı kutlayan Avrupa başkentlerinin nelerle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. ABD anlaşmadan çekilince yapayalnız kaldılar. Dahası, boykotu yeniden devreye soktu ve İran’la işbirliği yapan herkese bunu dayattı. Bütün bunlar esasında sürpriz değil, çünkü ABD ve Avrupa’daki iç değişimlerin peş peşe gelmesi gergin bir atmosferi meydana getirmiştir.

İç dalgalanmalar ve karışıklarla ısınan ortamın, her şeyi ateşleyen bir kıvılcıma dönüşmesi uzak bir ihtimal değildir. Devrim muhafızları, birden fazla Arap ülkesini ateşe verdi. Irak, Suriye ve Yemen yerle bir edildikten sonra diğer yerlere sıra gelmesi onu ilgilendirmiyor. Fakat bu türden çılgınlıklar İsrail’de de kat be kat vardır.

Suriye’deki savaş, İdlib çatışmasından sonra bitecek gibi gözüküyor. İdlib’de savaşın bitmemesi ve uzaması gibi bir sürpriz yaşanabilir mi?

Konu esasında Devrim Muhafızları, Suriye ve hatta İsrail’in tutumuna bağlı değil bilakis bunların hepsi yaşanacak başka bir sürprize bağlı olabilir.

ABD Kongre’sinde yapılacak ara seçimlerin sonuçlarının, sürpriz gelişmeleri beraberinde getirmesi uzak bir ihtimal değildir. Demokratlar istedikleri gibi kazanırlarsa, sürpriz olan, Trump’ın ikinci bir döneminin olmaması ve “küreselleşme” günlerinin yeniden eski afiyetine kavuşmasıdır.

Ancak sürpriz aksi yönde de olabilir. Cumhuriyetçiler kazanır ya da yenilgileri mevcut güç dengesini bozmaz ise, Donald Trump’ın Beyaz Saray’da kalması kesinleşecektir ve hiç şüphesiz, New York’taki Amerikan medyası çılgına dönecektir.

Elbette en büyük sürpriz, sürprizlerin hiçbirinin gerçekleşmemesi olabilir. Ortadoğu, Amerika, Avrupa ya da tüm dünyada işlerin eskisi gibi devam etmesi mümkündür.

Dünyada esas olan, sosyoloji kanunları, kurumların kuralları ve halkların ve milletlerin gelenekleridir.

Şayet bu esas, burada uzun uzadıya zikredemeyeceğiz sebeplerden dolayı bozulursa, bir sonraki sürprizi beklememiz gerekebilir.

Elbette bunun zamanını ve yerini bilmek zordur!