İlerleme ve gelişimin ne olup olmadığı hakkında kısa bir tanım sorarsanız, insanın doğaya mahkum bir yaratıktan, doğaya veya en azından bir bölümüne hükmeden veya kontrol eden bir efendiye dönüşmesidir derim. Sürekli gerçekleşen ve asla tamamlanmayan bir dönüşümdür gelişim. İlerleme ve gelişim, sınırı olmayan bir projedir. Gelişim, insanoğlu bu gezegende kaldığı sürece sürekli bir devinimdir. Bugünün adamı ile antik çağda yaşamış muadilini karşılaştırdığınızda, neredeyse tüm farklılıkların doğayla olan ilişkisinde var olduğunu göreceksiniz.
İnsanoğlu, evrenin kapalı bir gizli kutu olmadığını, tüm unsurlarının tamamen anlaşılamayan muazzam bir sistem altında çalışan açık bir kitap olduğunu ağır ağır fark ettiği gün, ilerlemenin anahtarını buldu.
İlerlemenin anahtarı, o zaman, insanın evrendeki her şeyin, yaratılıştan itibaren, Allah’ın sünneti denilen sabit bir yasaya göre çalıştığı inancına imandır. Bu yasanın her parçası Allah’ın dünyadaki burhanı ve delilidir ve insandan istenen, bu delillerin izlenmesi ve yaratılışının harika tarafına gözleri kamaşarak bakmak değil de anlamaya ve özümsemektir. Zira bu sistem, her şeyi kapsayan bir sistemdir; galaksilerde, feleklerde, taşta, ağaçlarda, hayvanlarda, insanlarda ve her canlı yaratıkta geçerlidir.
Gelişmenin bir sonraki adımı, bu kanunun mantıklı olduğuna ve insan zihninin onu anlayabileceğine, gizemini anlayabildiğine ve derinliklerini anlayacağına inanmaktır. Bir şeyin mantığını anlamak, denklemin başlangıcını anlamanın, sonuna kadar yolu açtığını ve sonunu kavramanın, onu sona erdiren yolu anlamanızı kolaylaştırdığını, zira denklemin her bir tarafı, size karşı tarafı gösterir, yönlendirir.
İlerleme yolundaki üçüncü adım, insanın bilgisi fazlalaştıkça, zihinsel, davranışsal ve ruhsal yeteneklerinin geliştiği bir yaratık olduğuna inanmaktır. İnsan bilgisinin gelişimi, insanlar arasındaki ilişkide ve onları yöneten değerlerde, yarı-zorlayıcı dönüşümlere yol açar. Bu gelişme, insanların gelişimine, günlük davranışlarına ve gelecekte düşünmeye mutlaka yansır. Kanunlar, örfler, gelenekler, etik ve ahlak ve adab aynı etkilere tabidir. Herhangi biri değerlerin, adabın ve geleneklerin tarih ve bilginin gelişiminin etkisinden kurtarılabileceğini düşünebilir. Fakat bu yanılsama zaman geçmesiyle ortaya çıkar.
İnsanın gelişimi evrendeki gerçek, farazi veya hayali seyahatiyle ortaya çıkar ve belirir. İnsanoğlu bilgi, yaşam şekilleri ve atalarını sınırlayan coğrafya ve zaman sınırlarından özgürleşmesiyle bilgisini arttırır. Bu gezinti insanoğlunun boyutlarını artırır, yeni hobiler edinmesini, geleneklerin dışına çıkmasını ve akıl ve hevasının arkasından gitmesini sağlar.
Bu seyahatler esnasında insanoğlu gaipten ve meçhulden çıkıp bilgi alemine girmeye çalışır, bazen bunu başarabilir, bazen de başaramaz. Ama, başarsa da başarmasa da yeni şeyler ve gelecekte olmak istediğini öğrenir. Bilginin gelişimiyle insanın kendine ve dünyaya olan bakışı değişir. Ama her halükarda gelişim aynı yönde gelişir; başkalarına tam bir itaatten istiklale, tabiata tam bir teslimiyetten kontrol altına alınmaya, yerellikten evrenselliğe.
Toplumların kültürel ve eğitimsel stratejilerini, ve hatta iç politikalarını, şu gerçeğe dayanarak konması ve düzenlenmesi lazım: Evren hızlı bir şekilde değişiyor, bu değişim planları ve stratejileri ortaya koyan insanlara doğrudan etki ediyor. İnsanlar, genelde, hayatlarında özgür olmaya meyillidir ve kendi dünyalarını kontrol altına almaya isteklidir.