Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Petrol ve siyaset | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Petrol enerji kaynaklarından birisidir. Siyaset ise, “gücün” dengeler gözetilerek ifade edilmesidir. Gerek Ortadoğu gerekse dünyada, başkaları üzerinde etki bırakmak için siyasetin kendine has yöntemleri vardır. Petrol ve siyaset arasındaki ilişki son derece girifttir. Bölgedeki pek çok üzücü ve infial uyandıran olayın ortasında, daha önemli ve uzun ömürlü bazı temel konuları vurgulamak daha da gerekli hale gelmiştir.

Bunları konuşma nedenim, bölgemizin ABD ve pek tabii ki Donald Trump ile olan ilişkisi hakkında konuşmanın küresel medyada popüler olduğu bir dönemde, petrol konulu bir konferansa katılmış olmamdır. Konuşma salonunda Petrolden bahsedilirken, herkesin kendi bakış açısıyla değerlendirme yapması beklenen bir hadiseydi. Şunu hatırlatmakta fayda var, Petrolün her zaman bölgesel ve küresel düzeyde geniş etkileri olmuş ve genelde iki şekilde baskı unsuru olarak kullanılmıştır. İlki, “petrol silahı” adı altında, üretimi tamamen ya da aşamalı olarak durdurma veya hedef haline getirmek istediğiniz ülkeye boykot uygulama şeklinde gerçekleşir. Arap-İsrail çatışmasında petrol silahı kullanılmıştır.

Bunun en bilinen örneği, Ekim 1973 savaşında Arap devletlerinin, petrol üretiminin kademeli olarak ayda yüzde 5 oranında azaltılacağını ve ABD ile Hollanda’ya boykot uygulanacağını ilan etmeleriydi. İkinci şekil ise, petrol fiyatlarında keskin bir yükseliş ya da tersine fiyatlarda keskin bir düşüş yaşanmasıdır. Yükseliş meydana geldiğinde, bazı devletler feryat eder, diğer devletler ise mutlu olur, tam tersi olduğunda, feryat ve mutluluk da tersine döner. Bir zamanlar yükseliş ve düşüşün Arap-İsrail çatışmasına bağlı olduğu düşünülürdü, daha sonra ise Arap-İran çatışmasına bağlı olduğu söylenmeye başlandı. Son olarak, petrol üreten ülkelerdeki politik dalgalanmalarla bağlantılı olduğu fikri yaygın hale geldi. İran devrimi, Venezüella’daki hadiseler veya Nijerya’daki terörist eylemler, dünya ülkelerinin durumu, sefaleti veya mutluluğu temel faktörler haline geldi.

On yıl önce, petrol fiyatları kademeli olarak artmaya başladı. Varil fiyatı 100 doları aştığında küresel çapta haber oldu, 125 dolara ulaştığında ise varilin fiyatı 200 dolara ne zaman ulaşacağı hakkında makaleler yazılmaya başlandı. Bu gerçekleşmedi ve fiyat, on yılın ortasında 147 dolara ulaştığında, fiyatlar ilk önce yavaş yavaş düşmeye başladı, sonrasında sert düşüşler yaşanmaya başlandı, varil fiyatı 30 dolar oldu ve kısa bir süreliğine de olsa fiyat 27 dolara düştü. Fiyatın 15 dolara düşebileceğine dair makaleler yazıldı.

Tabii ki bu gerçekleşmedi, aksine, petrol fiyatları yeniden yükselmeye başladı ve varil fiyatı 50 doların üzerine çıktığında, üreticiler ve tüketiciler, “adil” bir fiyata ulaşmanın mümkün hale geldiğini düşünmeye başladılar. Ancak ikilem, petrol davasında adaletin nasıl olacağında yaşandı ve 60 ya da 70 dolar olup olmadığı tartışılmaya başlandı.

Her halükarda, fiyatlar 80’e ulaştı, sonradan da 86’ya yükseldi ve Washington’da konferans düzenlendiği zaman fiyatlar bu aralıkta gidip geliyordu. Bazı uzmanlar bunun arz ve talebe bağlı olduğunu ve hatta politik olayların dahi bunda etkili olmadığını, ancak üretici ve tüketici arasındaki pazar ilişkilerinin bunda etkili olduğunu söylüyorlar. Gerçeği söylemek gerekirse, konunun uzmanlarından birisi, Ortadoğu olayları ile petrol fiyatları arasında fazla bir ilişkinin olmadığını ifade etti.

Arap Baharı geldi ve gitti, Müslüman Kardeşler (İhvan) ve DEAŞ yükseldi, sonradan ise “düştüler” ve “yenildiler” ama petrol fiyatlarında ne bir yükselme ne de bir düşüş yaşandı. Güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjiye yönelme ya da elektrikli otomobiller gibi yeni icatların ve teknolojik gelişmelerin ortaya çıkışı bile bu yüzyılın ortalarına kadar fiyatlarda bir düşüş oluşturmayacaktır, hatta sonrası için bile çok fazla kuşku var.

Bunun nedenlerinden ilki, politikanın etkilerine (ABD’nin petrol fiyatlarını düşürmeye yönelik baskısı) ve dikkat çekici teknolojik değişimlere rağmen, petrol talebinin artmasıdır. Mevcut on yıl boyunca, günlük talep, yaklaşık 92 milyon varil petrolden, 100 milyon varile yükselmiştir. Çin ve Hindistan’daki petrol tüketiminin artmasının yanı sıra, petrokimya ürünlerinin üretiminin artması ve enerji santralleri bunda etkili olmaktadır.

Üretilen malların stratejik önemi, devamlılığı sağlamada dönüm noktası olabilmektedir. Gerçekten de, çeşitli şekillerdeki ulaşım araçları, petrol üretiminin sadece yüzde 55’ini tüketiyor. Geri kalan petrokimyaya gitmektedir.

1974’te ABD’de “Yarının Dosyası” başlıklı bir konu ortaya atıldı. Etkileri 2000 yılında ortaya çıkmaya başladı, zira petrolün, endüstriyel ürünlere dönüştürme işlemleri, motorlu taşıtlara yakıt olmasından çok daha önemli hale gelmişti. Bütün kanıtlar, bunun öngörülebilir bir gelecekte gerçeğe daha yakın olacağını söylüyor. Üçüncü milenyumun başında gerçekleşmediği doğrudur ve biraz geç geldi, ama şimdiden gerçekleşmeye başladı. Petrol fiyatlarının belirlenmesinde “altın kuralı” temsil eden arabaların rolü fazla devam etmeyecektir, yerini başka ürünler alacaktır.

Petrol üreticisi Arap ülkeler, özellikle Suudi Arabistan, ham, rafine ve işlenmiş petrol üretiminde hâlâ ciddi bir paya sahiptir. Ayrıca, ABD doları olarak likidite sağlamaktadır. Bu likidite, petrol ürününün en önemli politik getirilerinden biridir. Doların resmi fiyatına müdahale etme imkânı sağlamaktadır. Ayrıca, örneğin, Haziran 2013 devriminden sonra Mısır’daki ekonomik istikrara katkı sağlamış, Müslüman Kardeşler’in (İhvan) ve bölgedeki diğer örgüt mensuplarının yenilmesine neden olmuştur. Krallık, bazı ek avantajlara sahiptir, petrol üretiminde ikinci büyük ülke olmasına rağmen, arz ve talebi kontrol etme gücü bakımından birinci ülkedir. 7 milyon varillik mevcut üretimini, 12 milyon varile çıkarma imkânı vardır. Bu durum kendisine büyük bir siyasi alan açmakta, bölgesel ve uluslararası ilişkilerde büyük bir avantaj sağlamaktadır. Şimdi önemli olan, bu on yılın başından beri birçok devrime, iç savaşa ve karmaşaya maruz kalmış bu bölgeyi istikrara kavuşturmaktır.

Mevcut kanıtlar, -bu sütunda daha önce de belirttiğimiz gibi- bölgedeki ölüm sayısında keskin bir düşüş olduğunu göstermektedir. Arabalar, dünyanın petrol durumunu ölçmek için altın kuralsa, araba kazası ölümleri de, dünyanın istikrar durumunu ölçmenin yollarından biridir. Dünyada 1.5 milyondan fazla insan kazalarda ölmüştür, bu sayı tüm dünyadaki savaş, terör ve organize suç kurbanlarından daha fazladır.

Ortadoğu’da, savaş kurbanlarının sayısı, araba kazalarında ölenlerden çok daha az hale gelmiştir. Krallık, diğer petrol üreten Arap ülkelerinin ve petrolün bizzat kendisinin hala büyük rolleri vardır ve geçmiş tecrübelerin tamamından büyük dersler çıkarmak gerekir.