Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sanatın toplumların modernleşmesindeki rolü | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Bugün, son iki aydır ABD’de yapmak istediğim işin son günüydü. Ardından tekrar Kahire’ye döneceğim. Bu süre boyunca Maine eyaletindeki Rock Corner’da kaldım. Burada bulunma nedenim ise doktora tezleri sonrasında araştırmacılara verilen “yalnız kalma ve dinlenme” fırsatını değerlendirmekti. Massachusetts Eyaleti’ndeki Brandeis Üniversitesi Crown Ortadoğu Çalışmaları Merkezi; batıdaki birçok kurum gibi öğrencilere hazırlamış oldukları bilimsel tezleri, kamuoyunun yararına olabilecek kitaplar halinde yayınlamalarında yardımcı oluyor. Doğrusu bu güzel uygulama, Arap üniversitelerimiz tarafından da benimsense ne kadar güzel olurdu. Bu şekilde, doktora tezini hazırlamak ve sunmak öğrenciler için yolun sonu olmak yerine bir başlangıç noktasına dönüşebilir. Öğrencileri, sadece bilimsel tezler hazırlamak ya da üniversitelerde ders vermekle yetinmeyip tezlerini daha geniş kitlelere ulaştırma çabasına itecektir. Bu uygulamanın amacı; öğrenciyi tezini içinde bulunduğu bilimsel ortamdan farklı bir okuyucu kitlesi açısından okunabilir hale getirmek için yeniden yazmaya hazırlamaktır. Hatta ilgili kitabı yayınlamaları için yayınevlerini nasıl ikna edebileceği yönünde tavsiyeler vermektir. Zira bu konu da ayrı bir yetenek gerektirmektedir. Örneğin tezin içeriğine uygun bir yayınevi bulmak çok önemlidir. ABD’de kaldığım süre içerisinde; Mısır tarihçisi, araştırmacısı ve uzmanı bir kadının doktor unvanını alma töreninde hazır bulundum. Bu uzman ayrıca hazırlamış olduğu tezi kitap haline getirip yayınlamıştı. Hatta ikinci kitabının hazırlık aşamasındaydı. Daha da ilginç olanı ise bu kitabın kırklı ve altmışlı yıllarda çok meşhur olan Mısırlı ünlü ses şarkıcısı Leyla Murad ile ilgili olmasıydı.

Akademik çalışmalarda, araştırmacının genel olarak araştırmak istediği konuyu belirli bir vaka üzerinden açıklamaya çalışması son derece doğaldır. Bu araştırma da Mısır tarihini, kırklı yıllardan altmışlı yıllara kadar ki kritik dönem ve Leyla Murad üzerinden ele alıyor. Bu dönemde Mısır; monarşi yönetimini kaldırarak cumhuriyeti ilan etmiş, Kavalalı Muhammed Ali hanedanının yönetiminden Hür Subaylar yönetimine intikal etmiş, İngiliz işgali dönemine ardından bağımsızlık ve İsrail ile çatışmaların başladığı döneme tanıklık etmiştir. Leyla Murad da bu dönemi yansıtan en önemli şahsiyetlerden biridir. Kendisi çok ünlü bir yıldız ve ses sanatçısıydı. Sanki göklerden inmiş gibi görünen tatlı sesi ile söylediği şarkıların yanında birçok filmde de rol almıştı. Birçok aktöre nasip olmayacak şekilde filmlerinin kendi adını taşıdığı nadir sanatçılardan biriydi. “Fakir Kız Leyla”, “Zengin Kız Leyla” ve “Çöl Kızı Leyla” bu filmlerden bazılarıdır. Sanırım Mısır sinemasında Leyla Murad’tan başka sadece “İsmail Yasin Polis”, İsmail Yasin Orduda”, hava kuvvetlerinde ve deniz kuvvetlerinde adlı film dizisi ile İsmail Yasin bu şerefe erişebilmiştir. Ama Leyla Murad’ın bir başka özelliği daha vardı. O da Yahudi kökenli ve yine Yahudi olan sanatçı Zeki Murad’ın ailesinden olmasıydı. Her ne kadar Leyla 1946 yılında Müslüman olsa da ailesi ile ilişkisini hiçbir zaman kesmedi. Ama Leyla Murad’tan bahsetmemizin asıl nedeni; bu parlak şahsiyetin, sesin, yıldızın ve aktörün Mısır’da tarihi dönüm noktalarının yaşandığı bir dönemde yaşamış olmasıdır. Kendisi; 20. yüzyılın birinci yarısını ikincisine bağlayan o zaman köprüsünden geçenlerden biriydi. Leyla Murad; bir zamanlar orta sınıfa mensup ama gittikçe yoksullaşan ve bir ailenin kızıydı. Ama sanatı ile kendisine toplumun her sınıfından insanların yer aldığı bir kitle yaratmayı başarmıştır. Yine şartlar gereği monarşi döneminde prenslerin arasında özel bir prenses iken Hür Subaylar Devrimi gerçekleştiğinde, devrimi destekledi hatta bu subaylardan birine âşık oldu ve ondan bir çocuğu oldu. Böylece o da devrimciler arasında yerini aldı. Eskiden Yahudi olması, dinini değiştirmeyen ailesi ve diğer Yahudi aileler ile ilişkisini kesmediği için iradesi dışında da olsa Leyla Murad’ta Arap-İsrail mücadelesinin karmaşık ağına takıldı. Leyla Murad yaşadığı dönemi tam anlamıyla yansıtan ve hayatı ile anlatan bir isimdir. Altmışlı yılların başına kadar sanat camiasının güçlü bir yıldızı gibi parlamış ama bu tarihten sonra yetmişli yılların sonundaki ölümüne kadar bu yıldız yavaş yavaş sönmüştür.

Kuşkusuz bu yazı, ne Leyla Murad hakkındaki kitaptan ne de Leyla Murad’ın başarıları ve üstün yeteneğinden bahsedebilmek için yeterlidir. Bu kısa açıklamanın amacı; genel olarak sanatın tüm dalları ile toplumların modernleşmesinde ve yükselmesinde oynadığı role dikkatleri çekmektir. Buna değinmişken şu anda Suudi Arabistan’ın geçirdiği dönüşümde de bu türden bir dönüşümdür. Suudi Arabistan bir yandan geçmişte topraklarında yaşamış ve iz bırakmış farklı medeniyetlerin kendisine bırakmış olduğu mirası bugüne taşımaya çalışırken diğer yandan Suudi Arabistan halkına müzik, sahne sanatları ve dramanın yani kısacası etkili anlatım sanatlarının hâkim olduğu bir ortam sunmaya çalışmaktadır. Kısacası Suudi Arabistan mimari, iletişim ve her alanda yeni bir dönüşüme doğru ilerlemektedir. Bu gibi durumlarda ve buna benzer dönüşümlerde gerçek “sanatçı” genellikle merkezi bir rol oynamaktadır. Sanatçıların toplumdaki rollerini açıklamak için siyaset biliminde “ünlülerin politikaları” adında bir bölüm bile vardır. Eski aktör Ronald Reagan’ın ABD başkanlığına seçilmesi ile bu alanın doğumuna aracılık etmiştir. Bu alanda yapılan çalışmalar sonucunda; sanatçı ve politikacı arasında bir dereceye kadar benzerlik olduğu tezine ulaşılmıştır. Çünkü ikisi de aslında her bir bireyin kişisel olarak tanımadıkları ama onlar için önemli kişilikler haline geldikleri kitlelere hitap ederler. Aynı şekilde şöhret ya da kamu yararı için olsun hem sanatçı hem de politikacı ile kitleler ile arasında bir duygu paylaşımı vardır. Son olarak her ikisi de kitleleri etkileme ve bir sözleri ile kalabalıkları tek bir kişiymiş gibi hareket ettirme gücüne sahip olmak isterler. Nasıl ki saygın bir politikacı toplumunun ve ülkesinin itibarını yükseltmek için çalışırsa aynı şekilde saygın bir sanatçı da halkının duygularını yükseltmek ve onların çok daha yüce ve üstün olmasını sağlamak için çaba harcar. İkisinin de ulusların yükselmesinde önemli bir rolü ve payı vardır. Siyasi elitleri ve sanatçıları belirli bir seviyeye ve kültüre ulaşmamış bir toplumun yükselmesi ve gelişmesi mümkün değildir.

Hem siyasi hem de sanatçı elitler modernleşme ve reform sürecinin bir parçasıdır. Toplumun alt tabakalarını modernleşme sürecine ortak etme yeteneğine, gücüne sahip ve son derece yüksek bir kültür düzeyine ulaşmış siyasi ve sanatçı elitleri olmadan bir ulus, medeniyet basamaklarında yükselemez. Paris, Roma, Londra, New York, Viyana vb. eski ve büyük Avrupa şehirleri politik değişimin en büyük kanıtını, yaratıcılık ve yenilik alanını, geniş bir müzik, sanat ve dram sahnesini temsil etmektedirler. Doğrusu toplumlarımız yolsuzluk yerine ilerlemeye öncülük edecek saygın ve asil siyasi bir elit tabaka ve bayağı işler yerine yüksek sanat eserleri ortaya koymaya çalışan elit bir sanatçı sınıf yaratabilseydi birçok Arap ülkesinde, modernleşme süreçleri kronik başarısızlıklara dönüşmezdi. Ama asıl felaket bu iki tabaka arasında bir ayrım yapıldığında yaşandı. Bir yandan politikacılar, sanatın ahlaksızlığı yayma aracı olduğuna inanırken diğer yandan sanatta siyasi bir propaganda aracına dönüştü. Leyla Murad sadece Mısır’da değil Arap ülkelerinin tamamında geniş bir kitleye ulaşmayı ve zamanını aşmayı başarmış mükemmel bir yetenektir. Onunki sadece modern kayıt enstrümanları sayesinde ulaşılmış bir ölümsüzlük değildir. Hayır, o bundan çok daha fazlasıdır. Bir yandan moderneşme ve çağdaşlaşma arayışında olan diğer yandan geri kalmışlığın ve donukluğun ağır yükünden, ilerlemenin getirdiği belirsizliklerden ve zamanı aşmaktan duyulan korkudan kurtulamayan Arap toplumlarımızın içinde gizli olan şaşkınlığı ifade etmeyi başaran seslerden biriydi. Yeni Leyla Muradlar, Ümmü Gülsümler ve Feyruzlar geldiğinde onları eskiden olduğumuzdan ya da şimdi olduğumuzdan çok daha nitelikli bir şekilde dinleyebilmek için artık bu şaşkınlığı yenmemizin zamanı geldi de geçiyor bile. Kuşkusuz bunlar çok karmaşık meselelerdir. Ama unutmayalım ki karmaşık bir meseleyi çözmenin ilk adımı boyutunu anlamaktan geçmektedir.