Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Sibsi ile Gannuşi’nin ‘boşanması’ ne anlama geliyor? | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Tunus’ta bugünlerde Devlet Başkanı el-Baci Kaid es-Sibsi’nin Nahda Hareketi ile olan “Konsensüs”ün yani siyasi ittifakın sonunu ilan ettiği konuşmasında, açık bir şekilde bu ayrılığın bizzat Nahda’nın talebi olduğunu söylemesinden başka bir şey konuşulmuyor.

Bilindiği üzere ‘Konsensüs/Fikirsel uzlaşı’ terimi, son beş yıldır Tunus siyaset sahnesinde başrol oyuncusu oldu ve gerek ‘Nida Tunus (Tunus’un Sesi)’ gerekse ‘Nahda’ hareketlerine mensup olan farklı ve muhalif pek çok tutum da buna göre hareket etti.

Bu iki hareketin siyasi evliliği, sorunlar, eleştiriler ve itirazların gölgesinde kalırken boşanması da bir o kadar sorunsuz oldu.

Bir diğer deyişle kimilerince sessizlik ve kimilerince soğuk bir memnuniyet ile karşılandı ki bu ikinci kesim, anlaşmanın kesinlikle olmaması gerektiğini düşünenlerdi.

Elbette bugün Tunus’un iki güçlü hareketi arasındaki uyum siyasetinde meydana gelen sorun, doğrudan Başbakan Yusuf Şahid’in tutum farklılığından kaynaklanmaktadır.

Bununla birlikte biz bu doğrudan sebebin iki parti arasındaki ahengin bozulmasını tek başına açıklamaya yeteceğini düşünmüyoruz.

İki hareketin de dayandığı bu ittifak, başından beri kırılgan ve eleştiriye açıktı. Siyasi boyutun ötesine geçmemesi ise bu kırılganlığı artırdı. Buna bir de ülkenin yüzleştiği ekonomik sorunlar da eşlik edince uyum siyaseti, faydacılık açısından geçerliliğini yitirdi.

İttifakın sonlandırılması kararı karşısında önemli olan, birtakım unsurları ortaya koymaktır.

Bu unsurlardan ilki, 2014 seçimleri öncesine bağlanabilir. Nitekim o dönemde iki hareket arasındaki gerilim doruk noktasındaydı.

Öyle ki Nida Tunus, parti programını, ‘Nahda’ya muhalefet üzerine kurdu ve siyasi olarak yolu tıkadı. Nida Tunus’un ses getirmesini ve pek çok Tunuslu tarafından rağbet görmesini sağlayan şey de buydu.

Zira Nida Tunus seçim söyleminde seçmenine siyasal İslam’ı durdurabileceğini vaat etmişti.

Özellikle de ülkenin en teşkilatlı ve halk tabanı geniş olan İslamcı partisi olan Nahda Hareketi’ni dizginleyecek modern bir yapı olduğunun güvencesini vermişti.

O dönemde Ulusal Kurucu Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran Nahda bloğunun lehte oy vermekten vazgeçtiği siyasal yalıtılmışlık yasasının Tunus’un Sesi Hareketi için bir tehdit oluşturduğunu da gözden kaçırmamak gerekir.

Nahda ve Nida Tunus arasındaki “Konsensüs”ün tarihi için Ağustos 2013’teki Paris buluşmasına işaret ediliyor. Ancak pratikte 2014 seçim sonuçlarının, anlaşma ilişkisinin gerçekçi koşullarını belirlediği ve bir kaosu çağrıştıran ideolojik çekişmeden ziyade devletin işletilmesi ve sorunların çözümü ile meşgul olunmasını telkin ettiği söylenebilir.

Nahda ve Nida Tunus meclisteki koltukları ele geçirdiklerinde bu anlaşma, meclis çatısı altındaki kanun tasarılarını onaylama konusunda bir işbirliği ve muhalefet karşısında güç alışveriş temelinde sürdürüldü.

Burada soru şu: İki hareket arasındaki bu ittifakın sonlandırılması, siyasi olarak ne anlama geliyor ve eğer bunun artçı adımları olacaksa hangisi bu adımlardan daha çok etkilenecek?

Dikkat çekici olan şu ki Başkan Sibsi son derece açık bir şekilde ittifakın sonlandırılması yönündeki talebin Nahda Hareketi’nden geldiğini söyledi.

Öte yandan Nahda Hareketi’nin, cevabî açıklamasında ittifakın bitmesi noktasındaki sorumluluğu Devlet Başkanı’nın cephesine attığını görüyoruz.

Açıklamada aynı şekilde “Konsensüs” seçeneği övülüyor ve bunun Tunus’un istisnai toplumsal dokusuna nasıl bir fayda sağlayacağı ve ülkenin istikrarı ile farklılıkların idaresi için nasıl bir ideal zemin oluşturacağı da ifade ediliyor.

Tabi aynı açıklamanın detaylarında, özel olarak belirtilmeyen pek çok meselede var olan görüş ayrılıklarına da açık bir şekilde işaret ediliyor.

Görüldüğü üzere Nahda, ses tonunu yükseltmeyerek ittifakta ısrar eden taraf olduğu imajını hevesli bir edayla pazarladı.

Bu, iç siyasetten önce uluslararası topluma dönük bir mesajdı.

Nitekim bazı meselelerde mevcut olan görüş farklılıklarına işaret edilmesi, Nida Tunus ile olan konsensüs sürecine, siyasal yönünün İslamcı davet yönüne ağır bastığını ortaya koyuşuna ve mirasta cinsiyet eşitliği gibi kanun tasarılarında sessiz ve tarafsız kalışına karşı çıkan tabanına yönelik bir uzlaşma mesajı içeriyordu.

Bir diğer önemli nokta ise konsensüs siyasetinden el çekildiği duyurusunun Tunus’un sel gibi doğal afet ve pek çok ekonomik sorun yaşadığı zamana denk gelmesidir.

Üstelik bu sorunlar, devrim sonrası aşamada ikinci yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden bir yıl geçmişken yaşanıyor. Tüm bunlar zaten çatlaklar ve kargaşa ile boğuşulan bir durumda bir nevi kafa karışıklığı yarattı.

Tunus siyaset sahnesinin iki başrolü arasındaki ilişkinin 2013 yazı öncesine dönmüş olduğu ortada. Bu da önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçim kampanyalarının her zamanki gibi ideolojik çekişmelere sahne olacağı ve ekonomik programlar ve toplumsal sorunlara çözüm bulmak için verilen vaatlerin önceden olduğu gibi ihmal edileceği anlamına geliyor.

Elbette Tunus’un seçkinleri arasındaki ideolojik mücadele bir an olsun durmayıp Tunusluların ekonomik beklentilerini karşılayacağına dair bir işaret sunmadı ama ideolojik çekişmenin siyasi anlamda tanıdığı ateşkes, başarısız olma tehdidi altında.

Anlaşmazlık yankılarını sınırlandırmak zor olsa da peş peşe zayıflıkla yüzleşen Nida Tunus’un gözden kaçırdığı bir nokta daha var ki o da seçmenlerinin güvenini kaybediyor oluşu.

Nida Tunus’un benimsediği tutumlardan biri haline gelen ayrışmalar ve görevden almalar olmasaydı Nahda, ittifakın sonlandırılması işini kolaylaştırmazdı.

Bunu göz önünde bulundurduğumuzda ise söz konusu güvenin geri kazanılması ne derece mümkün olur bilmiyoruz.

Şimdi cevap bekleyen soru şu:

Bu, Devlet Başkanı’nın Nahda Hareketi’ni yüksek oranda baskılamayı hedeflediği koşullu bir boşanma mıdır yoksa Tunuslu parti ittifakları yeni bir düzenlemeye doğru mu gidiyor?