Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Siyasal İslam’ın eleştirel söyleminin araştırılmasındaki eksiklik | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Siyasal İslam ve İslami hareketler meselesinin hangi eleştirel bilimsel yöntemlerle ele alındığı konusuna dikkatlice bakacak olursak, bu ele almanın üç birbirine yakın konunun dışına neredeyse hiç çıkmadığını görürüz:
Siyasal İslam kavramı ve ortaya çıkış tarihi, İslami hareketlerin ortaya çıkışı ve duyulması, siyasal İslam ve kurucularının düşünce yapısının kavramsal çerçevesi. Tabii ki, bu bilgiler önemlidir ve bunlara ihtiyacımız da var ve Siyasal İslam olgusunu her ele aldığımızda bu bilgiler neredeyse vazgeçilmezdir. Ancak, bu bilginin sadece, İslami hareketlerin söylem/retoriğini okumak, söylem olarak çelişkiye düştükleri yerleri tespit etmek, bu çelişkinin söylem ve siyasi uygulama arasındaki farklılıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespit etmek gibi konularda kullanıldığı ve bu konuda da abartıya kaçıldığı gözden kaçmamaktadır.

Siyasal İslam hakkındaki seminerlerin çoğu, birbirinin tekrarı gibidir. Araştırmaların çoğu neredeyse aynı fikirlerin tekrarı konumunda ve aynı kavramlara dayanıyor. Bu hareketlerin kırılma noktaları ve büyümelerinin tezahürleri hep aynı yöntemle ele alınmaktadır. Yani söylemin tahlil edilme yöntemi…

Göründüğü kadarıyla bu yöntemin günümüzde artık gözle görülür bir faydası kalmamıştır. Çünkü ulaşılan ve elde edilen bilgiler artık bilinmektedir ve bunların sıhhati konusu üzerinde defalarca durduk. Bu bilgiler son derece eksiktir ve siyasal İslam olgusunu sadece bu bilgilerden yola çıkarak çözmek mümkün değildir. Zira diğer olgular nasıl ki çok boyutlu ve derinlemesine ele alınıp analiz edilmedikçe anlaşılmıyor Siyasal İslam olgusu da anlaşılamaz.
Bu konu medyada, entelektüel ve bilimsel araştırmalarda ele alınmasına rağmen Siyasal İslam’ın bazı sorun ve boyutlarında belirsizlik hala devam etmektedir.

Görünen o ki, İslami hareketin ideolojisi, ilkeleri, ona hâkim olan kurucu fikirler ve günümüze kadar siyasal İslam’ın hikâyesi hakkındaki bilgiler elimizdedir ancak daha da önemlisi, bilakis zaruri olanı, Siyasal İslam’ın sosyolojik tabanı ve kaynağının ne olduğuna yönelmektir. Bu hareketlerin gücünün, dayanmış oldukları bir tabandan geldiğine dikkat etmedik. Şayet bu konuda daha dikkatli olabilmeyi başarsaydık araştırmalarımızın yönünü söylem analizlerinden saha çalışmalarına, anketlere, kişisel analiz tekniklerine, sosyal değişkenlerini bilmemizi sağlayan verilere yöneltirdik. Bu şekilde Siyasal İslam’ın kurallarının dayandığı verileri ve sosyolojik tabanındaki bu değişkinleri öğrenmiş olurduk.

Bu sosyal taban belirsizdir ve bilimsel anlamda belirsizlikten kastımız: Bilgimiz sadece sağduyu ve yaygın bazı duygu ve düşüncelere dayanmaktadır. Yani, bilimsel alan araştırmalarının bir ürünü değil, izlenimlere dayalı bir bilgidir. Bilimsel ve objektif bir biçimde, siyasal İslam hareketlerinin dayandıkları sosyolojik tabanın özelliklerini bildiğimiz zaman, bu olguyu harekete geçiren gücü, nedenlerini ve öznel anlamlarını ele geçirmiş olurduk. Bu durumda ise Siyasal İslam mensuplarının zihin yapılarını anlamak daha kolay olurdu.

İslami hareketlerin sosyolojik/toplumsal tabanlarını görmek için sahaya inmedik: Bu hareketlere mensup olanlar en fazla hangi yaş kategorisine dâhildir? Gençlik kategorisinin İslami taban üzerinde sayısal olarak hâkim olan yaş grubu olduğuna inanıyoruz, ancak kesin bir veriye sahip değiliz. Sonra İslami Hareketlerde aynı yaş kategorisi hala aktif olarak varlığını davam ettirmekte midir?

Ayrıca, sosyal demografik taban aslında erkek egemen mi? Erkek egemenliği hala devam etmekte midir? Kadınlardan Siyasal İslam’a mensup olanların oranı nedir? Bu oran azalmakta mıdır yoksa artmakta mıdır? Kadınlardan hangi yaş kategorisi İslami Hareketlerde daha aktif konumdadır? Siyasal İslami hareketlere hangi eğitim düzeyleri daha az veya daha fazla rağbet göstermektedir?

Bu hareketlere bağlı olanların sınıfsal dağılımı da önemlidir, zira bu hareketlerin ortaya çıkışını ekonomik krizlerin ortaya çıkışına bağlayan bilimsel araştırmalar var. Anlaşılan o ki ekonomik durumu zayıf olanlar İslami hareketlerin ana omurgasını oluşturmaktadır. Tunus örneğinde, örneğin, altmışlı yıllardaki ekonomik krizin, İslami hareketin çekirdeğinin ortaya çıkışındaki ana etken olduğunu gördük. Araştırmaların çoğu, siyasal İslam’ın yeniden canlanmasını ekonomik krizlere bağlar. Ancak ekonomik etkenler siyasal İslam’a olan bağlılığı belirlemede hala önemli ve belirleyici midir?

Bu soruyu soruyoruz çünkü bu sınıfsal yaklaşım radikal bir revizyona ihtiyaç duyuyor, çünkü bu hareketlere katılanlar arasında zengin sınıftan insanlar var ve sayıları da gün geçtikçe artmaktadır. Bu olgu dikkatli bir bilimsel çalışmayı gerektirmektedir.

Bu verileri elde ettiğimizde, sosyolojik taban (İslami partilerin gücünün kaynağı) netleşecek ve açığa çıkacaktır. Bu olgunun hakikatini, çıkış nedenlerini ve sosyolojik tabanını öğrenmeye ihtiyacımız var. Bildiğimiz gibi, İslami hareketler ketumdurlar. Etrafındakilere bu gizemi ve kapalılığı pazarlamak isterler. Düzenlemiş oldukları konferansların raporlarında gizliliğin hâkim olduğunu görürüz. Daha da ötesi bu konferanslara, bu hareketlere mensup olmayanlar katılamıyor çünkü onlar kendi eleştirilerini, tartışmaları ve anlaşmazlıklarını içeren konferanslar yapıyorlar ve yeni aldıkları karar ve yönergeleri oylamaya sunuyorlar. Dolayısıyla, bu hareketlerin gizlenen bu verileri ve kritik bilgileri önemli bilimsel çalışmaların temeli olabilir. Eleştirmen ve araştırmacılar bu gizemi ve belirsizliği aşmanın yollarını bulmalıdırlar. Objektifliği artırmak için de alan araştırmalarını temel alan analizler yapmalılar. Siyasal İslam’a kimlerin kaydığını bildiğimizde, sosyal tabanını zayıflatabiliriz. Ve şunu iyi bilmeliyiz ki bu sosyolojik taban durağan değildir ve sürekli değişmektedir. Elbette, siyasal İslam üzerine alan araştırmaları yapmanın, önemli maddi kaynaklara ve araştırmacı ekiplerine ihtiyaç duyduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz. Bana öyle geliyor ki araştırma merkezleri ve parasal imkânlarımız var ama bunları şimdiye kadar olduğu gibi alan araştırmalarına değil de teorik çalışmalara yönlendiriyoruz.